22 Kasım 2015 06:11

Değinmeler (4)

Paylaş

Adnan ÖZYALÇINER

BİR İSRAİL DÜŞÜ

Bir oteldeyim. İsrail’deymişiz. Uluslararası bir toplantı için. Edebiyat ya da kültür toplantısı olmalı. Ben bunları düşünürken odanın kapısında Demir (Özlü) belirdi. O da İsveç’ten gelmiş. Daha ne var ne yok demeye kalmadan bu otelden bunaldığını söyledi. Şöyle bir çıkmamızı istedi. Başka bir otele de çıkabiliriz belki, dedi.
Otelden çıkar çıkmaz kendimizi Filistinlilerin mahallesinde bulduk. Gecekondu gibi evlerin arasında. Girdili çıktılı dar sokakların içinde, çoluk çocuk Filistinlilerle. Kaldığımız otelin ordaki binaların bir benzeri bile yok burda. Bir sokağa ben, ötekine Demir girip çıkıyoruz. İkimiz de şaşkınız.

Bir süre sonra Demir’i kaybediyorum. Nereye baksam yok. Hoş öyle uzun boylu arayacak, izini sürecek yer yurt da bildiğim yok. İsrail’in hangi kenti olduğunu bilmediğim bu yerde düpedüz kayboluyorum.
Caddeye çıkmak için yol, iz arıyorum. Sonunda genişçe bir alana varıyorum. Daha düzgün binalarla dükkânlar var. Gelip geçenler de oluyor. Yol sormam gerekiyor. Havaalanını, otobüs terminalini sormalıyım. Burada kalamam artık. Bir an önce ülkeme, evime dönmem gerek. Yanımdan geçen birine durumumu anlatarak hemen soruyorum. O beni anlamıyor, ben de onu. Bir başkasını çeviriyorum. Durum değişmiyor. Olacağı buydu.

Orda kalamayacağımı anlayınca arka sokaklara dalıyorum. Filistinlilerin kaldığı sokaklara. A, yerlerde birikmiş kar kümeleri var. Ne biçim iş bu? Buraya kar yağmaz ki!

-Nasıl yağmaz, diyor yanıma yaklaşan Filistinli delikanlı. Onlar yağdırıyor.
Filistinliler birken beş, on oluyor. Genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek. Hep bir ağızdan:

-Onlar yağdırıyor! Diye bağrışıyorlar. Ateşle yapamadıklarını bununla yapmak istiyorlar.
Gerçekten de sokak aralıklarından iğneleyici bir kar soğuğu eşliğinde irili ufaklı kar taneleri uğultuyla çevreye saçılıyor.

Güneş yok. Herkes olduğu yerde, üşümemek için tepinmeye başlıyor. Kimileri kuytulara, ev içlerine sığınıyor. Ben uyanmayı bekliyorum. Uyanışı.

SAVAŞ

Kan akıyor oluk oluk; ateşler yanıyor harıl harıl. Görmüyorlar. Gözlerini kan bürümüş.

KAN BOĞACAK

Kan akıyor ülkemizde. Çok kan akıyor. Akan kan göllenip pıhtılaşmadan toprağa sıcak sıcak sızıyor. Yeraltı suları gibi ülkenin doğusundan batısına akıp duruyor. Dünyanın başka ülkelerinden sızıp gelenler de cabası. Ayaklarınızı sardı bile. Sonra belinize kadar yükselecek. Sesimizi çıkarmazsak kanda boğulacağız. Hepimiz.

BARIŞ GÜVERCİNİ

Barış güvercini mi istediniz, bir de zeytin dalı. İkisi de kalmadı. Askerler zeytin ağaçlarını yaktı. Açlar güvercinleri yedi. Barış güvercinini de.

ÖNCEKİ HABER

Ali Koç, Malthusçular ve iklim değişikliği

SONRAKİ HABER

Canına tak eden kadınlar şiddeti anlatıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...