22 Kasım 2015 05:50

O duvarlar bir başkasının tuvali olacak!

Paylaş

ya biz idam duvarıyız karşımızda çok insan öldürdüler
onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık
temelimiz kanla beslendi ama nedense uzamadık
öyle bakmayın bu yaralar şerefli yara değil
getirirler vururlar biz öyle dururuz
yağmurlar gözyaşı bulutlar mendil
elimizden ne geldi de yapmadık
ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz
Attila İLHAN- DUVAR

Başak ŞAHİNDOĞAN

Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde altıncı defa uygulanan sokağa çıkma yasağı 12 günün ardından 14 Kasım Cumartesi günü kaldırıldı.  Hemen ardından bölgeden gelen fotoğraflarda özel harekat polislerinin binaların duvarlarında yazılama yaptığı ortaya çıktı. Hatta devletin resmi ajansı olan Anadolu Ajansı(AA)’nın paylaştığı bir fotoğrafta “Bu devletin gücünü görün” yazısının önünde kar maskeli polisin poz verdiği görüldü. 
Spreylerinin maharetlerini var güçleriyle kullanan polislerin yazdıkları duvar yazıları arasındaki “Türksen övün değilsen itaat et”, “Türkün gücünü göreceksiniz”, “Kurdun dişine kan deydi korkun” ve “kızlar geldik ininize girdik” gibi sözler dikkat çekti(yazım hataları onlara ait).

Silvan halkı ise buna karşılık kentten askerin ayrılmasının hemen ardından bu şiddet içeren dili, mizahın büyüsüyle yok ederek ‘Ne mutlu Türküm diyene! CcC’ şeklindeki duvar yazısını, ‘Ne mutlu Türkü söyleyene! ‘ diye değiştirirken, yazının yanındaki hilalleri de değiştirerek gülen suratlar haline getirdi.

DEVLET NİYE DUVARA YAZI YAZAR?

Çünkü duvarlar savaşların psikolojik aktörleridir.
Çünkü duvarlar büyük bir iletişim aracıdır.
Çünkü duvarlar eylemsel ve işgalcidir. Zamanı ve mekânı kendi özgürlük sınırlarıyla işgal eder.
Çünkü duvarlar bilinçaltının yükselen çığlığıdır.

Grafitti sanatçısı Paul bir röportajında yaptığı duvar resimleri için “Umarım bu işler insanlar uyuduğunda bilinçaltında harekete geçer” demişti. Devletin Silvan’da yapmak istediği tam da bu. Bugüne kadar halkın devlete ve tüm egemen güçlere karşı kullandığı dili bu defa devlet kullanarak Silvan halkının bilinçaltına nüfuz etmeye çalışmıştır. 

DEVLET DERSİNDEN YAZILAMALAR

1972’de Brooklyn’de trenlerde graffiti yapan bir genci döverek öldüren polislerin bugün duvarlara yazı yazma çabası ironik bir güdüden başka bir şey değildir. 

Silvan’da devlet rol çalmış; sokaklara, mahallelere silah ve tankların yanı sıra spreyleriyle de girmiştir. Ama devletin bu tutumunu daha iyi anlayabilmek için başta duvar yazıları olmak üzere tüm sokak sanatlarını bireyin sokak ve devletle olan ilişkisi üzerinden değerlendirmek gereklidir.

Bireyin sokaklarla olan bağı sahiplenilemez, korunamaz, taşınamaz ve satılamaz oluşunda, sokak sanatıyla ilişkisi ise bu sanatın özgür ve özgün tavrıyla, ana, mekana ve ruha ait olmamasında gizlidir.

Sokaklar ise daima halka ait olan ve bireyin dışlanmadığı yegane mekanlardır. Bu nedenle de, duvar yazıları bir anlamda bireyin isyanının, tepkisinin, direnişinin, özgürlüğünün temsiliyet perdesidir. Ötekileştirilmiş halkın mevcut iktidarlara, siyasi düzene, sermayeye, eşitlikten uzak yaşam koşullarına, tüm egemen güçlere başkaldırma amacıyla açtığı psikolojik savaşın günlüğüdür. 

Devlet ise bu fotoğrafta bireyin sokak ve duvarlar aracılığıyla karşı durduğu ana unsurdur. Çünkü bireyin takındığı muhalif tavır temelde devletin ve egemen güçlerin temsil ettiği sınırlandırıcı, baskıcı yönetim ve politikalaradır. Silvan’daki gibi birey ile sokak arasına giren kolluk güçlerinin varlığı ise bu devletin istediği gibi korku ve baskı aracı olmaktan çok uzakta kalarak, bireyin haklılığını ve sokakların özgür, duvarların özgün varlığı tescil eden toplumun sağlama aracına dönüşmüştür.Devletin bu hareketi duvarları amaçladıkları gibi eylemlerinin bir parçası olmanın aksine yaşananların bir tanığı haline getirmiştir. Bağımsızlık ve özgürlüğün sembolü sokakları baskıcı, cinsiyetçi ve faşist ifadelerle donatmak, o sokakların ezilen insanlarında korku ya da baskı oluşturmamış, aksine polislerin bu tavrı o halkın ötekileştirilmişliğini perçinleyerek onları devletten bir adım daha uzağa sürüklemiştir.

O duvar 
kadar
uzun bir destanı var,
o duvarın dibindeki her bir karış yerin.
Nâzım HİKMET

Bilinir ki devlet duvarlara yazı yazmaz, aksine bunu ‘illegal’ ilan edip sansürler. Meksikalı sokak sanatçısı Louis Neaver bir röportajında bu durumu“Gazete, dergi, radyo ve tv gibi iletişim aygıtları sansürlenip kapatılsa bile, sokaklar insanlarla iletişim kurmak noktasında özgürdürler. O yazıların üstü kapatılsa bile o duvar bir başka sanatçı için tuval olacaktır. Bizi durduramazlar çünkü halk bizim yanımızda. Biz halkız.” cümlesiyle anlatmıştır.

Şüphesiz her enstrüman sanatçısının elinde anlamlı bir alete dönüşür. Şüphesiz ki duvarların sanatçıları da devletler değil halklardır. Bir sokak sanatçısının elinde renkli ve etkileyici bir görsel şölene dönüşen duvarlar, devletin çirkin yazılı ve imla hatalı polislerinin elinde karanlık bir dehlize dönüşmektedir.
Halkların naif dilinde ‘birlikte daha güçlüyüz’ hissi veren yazılar, o çok savunduğu dilini bile doğru kullanamayan kolluk güçlerinin spreyleriyle ayrıştıran kelime kalabalığından öteye gidememiştir.
Halkın elinde gücünü özgürlüğünden alan duvar yazıları, diğer elinde silah tutan bir polisin elinde cılız bir bağırtının yankısına dönüşmüştür.

Çünkü bilmezler ki 35.000 yıl önce mağaraya o ilk resmi yapan atamızdan beri tüm duvarlar sadece halklarındır ve her zaman öyle kalacaktır.

O duvar 
o duvarınız,
vız gelir bize vız!
Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne bir din adamının dumanlı vadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
Nâzım HİKMET

ÖNCEKİ HABER

Bazen devlet…

SONRAKİ HABER

Mahallenin kitapçısı: Herkes kendi mahallesinin kahramanı olmalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa