22 Kasım 2015 05:40

G20, RES ve enerji

Paylaş

Sedat BAŞKAVAK

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, G-20 ülkeleri arasında yenilenebilir enerjide iş birliğinin artacağını söylerken, rüzgar enerjisinde 4300 megavatlık üretim yapıldığını ve 7 bin megavat için de lisans verildiğini belirtiyor. Böylece ülkenin fosil yakıtlara olan bağımlılığı azalacakmış. Öyle ya; oradan gelip buradan esen rüzgar bir işe yarasın. 

Kömür ve doğal gaz ile çalışmak üzere inşaat halinde 20 bin megavatlık 94 termik santral var. Bugün 70 bin megavat üretip en fazla 50 bin megavat tükettiğimizi bilince “ne gerek var” dedirtiyor ama iktidar her zamanki gibi enerji meselesinde de korkularımızın üzerine yürüyor.

Başvurdukları yalanlar herkesi korkutuyor. “Ülkenin enerji ihtiyacı var karanlıkta mı kalalım” sözü korkutuyor. Kamu yararı var söylemi kamunun zarar görmemesi için korkutuyor. Sanayinin gelişmesini istememekle, kökü dışarıda olmakla suçlanmak korkutuyor. Böylece hem gelecek kaygısı duyarken hem de birilerinin maşası olmamak için nerede nasıl elektrik üretiliyorsa kabul etmek lazım dedirtiyor. Lazım ama kimin için?
Hepimiz ilkbahardaki 1 günlük elektrik kesintisini hatırlarız. O günlerde dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız, “Açık yok hatta enerji fazlamız var” demişti. Aynı bakan 2. Karadeniz Enerji ve Ekonomi Forumunda Türkiye’nin elektrik ticareti yapmadığı komşusu kalmadığını belirterek, “Nahcivan, İran, Suriye, Yunanistan, Irak ve tüm komşularla elektrik ticareti yapıyoruz” derken bırakın karanlıkta kalmayı çevre ülkelere bile elektrik sattığımızı itiraf etti. 

Alsan da almasan da parasını öde anlaşmasıyla aldığımız ithal doğal gazdan kamu yararı nasıl oluyor varın siz karar verin. Doğal gazı satan ülke kârlı, ithal doğal gaz/kömürden üretilen elektriği alan ülke kârlı. Hamallığını yapan, yaşam alanları elinden alınan biz. Tarım alanlarının ortasına kurulması, iklim değişikliğine sebep olması, külü, tozu da ikramiyesi. Şimdi bunun kamu yararı neresinde.

TÜM İKTİDARLARIN SİLAHI: ‘DIŞ MİHRAKLAR’

Kökü dışarıdalık, dış mihrakların maşası olmak ise her yerde başvurulan bir yalandır. Kırgızistan devlet televizyonunda canlı yayınlanan altın ve kömür madenlerinin özelleştirme ihalesini basan köylüler için Kırgız başbakan da bu yalana başvuruyor ve “Madenlerin özelleştirilmesini istemeyenler kökü dışarıda unsurlar ve dış mihrakların maşası” diyor. 

Enerji üretimi tartışılınca kafalarımızda zaten karışık olan enerji meselesi tamamen karışıyor. Hepsine, rüzgara bile karşı çıkılıyor nereye varacak bunun sonu denilebilir. Rüzgardan enerji üretme konusuna karşı çıkmak için pek çok neden sayılabilir. Yerleşim yerlerine yakın kurulması nedeniyle yaydığı ses ve buna bağlı olarak çevresindeki canlılarda stres oluşturması. Stres diyip geçmeyin kanser, ülser ve migren dahil pek çok hastalığın nedenleri arasında sayılıyor. Orman alanları içinde inşa edilmesi nedeniyle yol, inşaat derken orman katliamı ve türbinlerde çıkan yangın nedeniyle ormanda yangın çıkarması yazılanlar arasındadır. Parçalanıp etrafa savrulan pervaneler, yıkılan direkler ve açtığı zararları da ek olarak sayılabilir. 

Yok mudur bunun bir çaresi. Tüm bu sakıncaları gözetecek. Madem ki zaten fazlasıyla elektrik üretimimiz var yeter artık diyecek bir iktidar çıkmaz mı, kimdir bu işlerin sorumlusu diye düşünenlerimiz çoktur. G20 toplantılarının birinde Ali Koç “Tüm sorunların kaynağı kapitalizmdir” diyerek asıl sorun merkezini söyledi. Doğrudur çünkü kapitalizm sınırsız üretim ve sınırsız tüketimle ayakta kalmaktadır. O nedenle insanın enerjisini(emeğini) sömürerek kâr eden kapitalizm doğayı da kâr aracı olarak görmektedir. Onun için enerjinin her türlüsü nasıl üretilirse üretilsin bir talanı ve sömürüyü de beraberinde getirecektir. 
Kapitalizmin eşitsizliğin nedeni olduğunu söyleyen “vicdanlı kapitalist” Ali Koç’un aynı zamanda Divan pastanesindeki işçileri sendikaya üye oldu diye işten attığını ve kapı önünde direnişe geçtiklerinde de polislere yerlerde sürüklettiğini unutmamak gerekir. Yine 2008 krizi öncesi bir arabayı 120 saniyede, kriz sonrası 70 saniyede ve en son yaşanan metal direnişinde 56 saniyede üreterek işçilerin isyan ettiği ağır çalışma koşullarının yaşandığı işyerlerinin patronları Koç ve benzerleridir. 

“Yol medeniyettir” diyerek ‘Yeşil Yol’u yaparlar ama kapitalistlerin medeniyetten anladıkları paranın dolaşımıdır. Yolun etrafı yerleşim alanları olur, tarım alanları yerleşime açılır, civarda maden adına ne varsa işletilir. Su akan, rüzgar esen her yer enerji şirketleri tarafından lisans adı altında parsellenir. Meralar, ormanlar bile tel örgü içine alınır. Buralar cennet olacak diye gelen kapitalistler gerçekten de oraları kendileri için sömürü cennetine çevirirken yerel halk ve işçiler için cehenneme çevirirler. 

O nedenle üretimin bu kadar azgınlaştığı ve tüketimin çılgınlaştığı bu sistemde insanı, doğayı, canlıyı, doğal yaşamı esas alan zararsız ve talansız bir elektrik enerjisi üretimi söz konusu olamaz. Kapitalizm yok olmadığı sürece tüm çözüm önerileri sadece sömürü ve talanı gizlemeye dönük bir perde olacaktır. En temiz enerji bile savaş, sömürü ve kâr için kullanıldığı sürece zaten kirlidir. Çünkü kapitalizm kirlidir.

ÖNCEKİ HABER

Söz verip de tutmayanların zirvesi: G20!

SONRAKİ HABER

‘Temiz’inden RES yalanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...