15 Kasım 2015 04:16

Orhan Veli, karpuz kabuğu ve diğer şeyler

Orhan Veli, toplumcu gerçekçi şairler arasında değerlendirilmez. Ancak, şiiri, ağırladığı özne dolayısıyla, sınıf odaklı bir şiirdir.

Paylaş

Didem Gülçin ERDEM

Muktedirin gerdanındaki her bir boğuma inciler düzen kişi değildir şair. Ya da şöyle düzeltelim: Şair, muktedirin gerdanındaki her bir boğuma inciler düzmeyen kişidir. Şöyle de güzel edelim: Muktedirin gerdanındaki inciler kopup düştüğünde gülen şairdir Orhan Veli. Yani ki, karpuz kabuğudur, eşeğin aklına düşen. Orta yerine hem de.

Bazı şairlerle ilgili politize olma hâlinden söz etmek için, bu hâlin, söz konusu şairlerin hayat pratiklerinde eylemsel karşılıklarını aramaya gerek yoktur. Bazı şairlerin kavgaya ne ölçüde dahil olduğunu, kendi kavgasını nereden başlattığını anlamak için, şiirinin nelere kalkıştığına bakmak yeterli olacaktır. Bu sebeple Orhan Veli şiiri iri ve devrimci bir şiirdir. Süregelene, buyurgan olana yüz vermemiş; bir itiraz hâlinde yazmıştır şiirini. Varlığı koca bir ‘hayır’a denk gelir. Devinime, dönüşüme güçlü bir methiyedir Orhan Veli şiiri. Geleneksel olanın boyunduruğunda yıllar yılı değmeyen, dokunmayan, varmayan bir şiirin karşısına; sokağa inen, nefes alan bir şiiri koymuştur çünkü.

TOPLUMCU GERÇEKÇİ DEĞİL AMA SINIF ODAKLI

Orhan Veli, toplumcu gerçekçi şairler arasında değerlendirilmez. Ancak, şiiri, ağırladığı özne dolayısıyla, sınıf odaklı bir şiirdir. Bu, eylemselliğin şiire taşınmasından çok, parçası olunan hayatın, mensubu olunan sınıfın söze, şiire dahil olması durumundan ileri gelir. Geleneksel olanın burun kıvırdığı öznenin şiirini yazmış, onun küçümsenen, şiirde yer verilmeyen, şiirselliğe gölge düşüreceği iddiasında olunan dertlerini mesele edinmiştir Orhan Veli. Bir adım uzağa gitmeden dahası, sokağın tam da ortasında demiştir diyeceğini. Bu, büyük bir olanağın habercisidir sonrası için de. 

Bir büyük ünlem gibi cümle eleştiriler karşısında Orhan Veli, başka türlüsünün mümkün olduğu iddiasından vazgeçmemiştir. Henüz bu iddianın kendisi ve radikalliği dahi Orhan Veli’nin Türkiye şiiri toplamında kapladığı yerin genişliğine işaret etmek için yeterlidir. Şiiri, hayatını sürdürmek için çalışmaya gereksinim duymayan bir zümrenin dolayısıyla da muktedirlerin boyunduruğundan kurtarıp sözü gerçek sahiplerine, halka, kendi dilleriyle teslim etmiştir. Çoğaltmış, sözcükler aracılığıyla sonsuzun ağırlanabileceğine ikna etmiştir. Varlığı, bir büyük itiraza karşılık gelir bu sebeple.

‘DENİZİ DİKEN’, ‘EVE EKMEK VE TUZ GÖTÜREN’ BİR ŞİİR

“Güzel günler geçirebilirim bu mavilikte” dediği açık denizde, ‘karpuzdan fener yapan’ bir güzel adam, bir sahi şairdir Orhan Veli. Geçim derdi nedir bilen, vardiya sonrası mahalle berberine uğrayan, ‘denizi diken’, ‘eve ekmek ve tuz götüren’ bir şiirdir onunki. ‘Tükrük köftesi’ yiyen, ağzını koluyla silen, kravat takmayı sevmeyen, “işçi kadınları seven”, “güzel işçi kadınları daha çok seven” bir şiirdir.

Bugün hâlâ 9-6 kıskacında, cepte ve cepkende bulundurulması gerekir Orhan Veli şiirlerinin. Modern dünyanın gediklerinden içeri tamirci kılığında sızan dizeleri kast etmiyorum. Hali hazırda iri birer Orhan Veli dizesini yaşıyor, tecrübe ediyor olduğumuzdan söz ediyorum. Bazı sabahlar, “ve tüfeklerin merhameti yok mudur” dizesinden başka bir şey demiyor söz gelimi. Çok geceler, “kendimize hüzünler icat ettik” dizesinin ta kendisi.  

Son şiirinin müsveddesi, ölümünden sonra diş fırçasına sarılı bir kağıtta bulunmuştur Orhan Veli’nin.  Öldüğü zaman cebinden çıkan 28 kuruşla hâlâ rakı içmektedir. Gecikmiş bir mektubu kim bilir kaçıncı kez okuyarak, (u)Rumeli sırtlarında, ısrarla. “Taka olduğu, tekne olduğu yalan” değildir.

ÖNCEKİ HABER

Asgari ücret vaadinin ardında bit yeniği aramak...

SONRAKİ HABER

Değinmeler (3)

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...