09 Kasım 2015 00:55

İşçilerin değişmez gündemi 'Ücret'

Paylaş

Fatma KESKİNTİMUR
Gaziantep

Seçim sonuçlarının açıklanması ve AKP’nin yeniden tek başına iktidar olanağını yakalamasının ardından, özellikle işçiler cephesinde en önemli gündem de “asgari ücret” meselesi oldu. AKP’nin 1 Kasım öncesi seçim vaatleri arasında dile getirdiği “asgari ücreti 1300 yapacağız” söylemi bir beklentiye neden olmuş, seçimlerin ardından Ali Babacan’ın “yapacağız demedik, komisyona önereceğiz” açıklaması da tartışma yaratmıştı. Son olarak Faruk Çelik, Numan Kurtulmuş gibi isimlerin “asgari ücretin 1300 lira olması” için hükümet önerisinin komisyona sunulacağı, büyük ihtimalle de kabul edileceği yönündeki beyanları, AKP’nin konuya dair açıklamaları arasında yer aldı.

Asgari ücrete dair tartışmaları, esas muhatapları olan işçilerle konuştuk. Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) çalışan işçilerin gazetemize anlattıkları, hangi partiye oy vermiş olursa olsun, işçilerin hemen hepsinin ortak beklentisinin AKP’nin vaadini yerine getirmesi olduğunu gösterdi.

‘ZAM TÜM İŞÇİLER İÇİN ÖNEMLİDİR’

Başpınar OSB’de uzun yıllardır dokuma işçisi olarak çalışan Mikail Usta, özellikle seçimden sonra en çok konuşulan konunun “asgari ücret” olduğunu söylüyor ve kendi işyerinden örneklerle neler tartışıldığını anlatıyor: “Bu konu daha çok seçimden sonra gündeme geldi aslında. Öncesinde çok ciddiye almadık sanırım. Fakat özellikle 1300 lira vaadinde bulunan AKP’nin tek başına iktidar olma şansını yakalamasıyla beklenti arttı. Hatta AKP’ye oy vermeyen birçok işçi de aynı beklentiye sahip, ‘verirse çok iyi olur’ diyorlar.” Konuya dair her açıklamanın dikkatle takip edildiğini belirten Mikail Usta, AKP’nin bu kadar açıklamadan sonra geri adım atmasının zor olduğunu düşünüyor.

Geçtiğimiz yıl asgari ücret belirlenme görüşmeleri yapılırken, Antep’te de Başpınar İşçi Komitesi bir kampanya yürütmüş ve “1800 lira” talebiyle binlerce imza toplamıştı. Seçim dışında da sürekli gündem olan bu konuda, söz konusu vaadi işçilerin yeterli bulup bulmadığı yönündeki sorumuza Mikail Usta’nın cevabı net: “Nasıl yeterli bulunmasın ki? İki aydır maaşını alamayan bir sürü yer var. Üç vardiyadan birini durduran, üretimi büyük oranda yavaşlatan, hafta sonu mesaileri kaldıran çok işyeri var. Hiç zam vermeyen işyerlerinde, her an işten çıkarma tehdidiyle çalışan bu kadar işçi için bugün 1000 lira olan maaşına gelecek 300 liralık fark, büyük bir fark.” Asgari ücret miktarının tüm ücretlerin belirlenmesinde önemli bir kriter olduğunu hatırlatan Mikail Usta, “Örneğin şimdi asgari ücrete yapılacak yüzde 30’luk bir zam, asgari ücretin üzerinde çalışanlar için de talep edilecek yıllık zam oranını belirler. Mesailer ona göre hesaplanır, aile yardımı falan derken toplamda yansıyacak artış, böyle bir dönemde bizim için önemlidir” diyor.  

‘VERMEZSE BİR DAHA BİZDEN DESTEK GÖREMEZ’

Çalıştığı iplik fabrikasında, AKP’ye oy veren çok sayıda işçinin olduğunu belirten yirmi yıllık tekstil işçisi Halil ise AKP’nin asgari ücrete dair vaadinin seçim öncesinde de ciddiye alındığını ve seçim sonucunda etkili olduğunu düşünüyor. 7 Haziran seçimlerinde CHP, HDP ve MHP’nin de asgari ücrete dair vaatlerde bulunduğunu ama işçiler içinde bu kadar ciddiye alınmadığını belirten Halil, “O zaman AKP’nin ‘kaynak yok’ demesine inananlar, 1 Kasım seçimlerinde vaadi veren AKP olunca daha fazla beklentiye girdiler. Asgari ücret miktarının herkesi ilgilendirdiği görüşüne katıldığını söyleyen Halil, AKP’den gelen peş peşe açıklamaları da buna bağlıyor. “Önce kafa karışıklığı yarattı ama sonra hızla ifadelerini düzelttiler ve sözlerini tutacaklarını söylediler. Bence bu zammı yapmak da zorundalar çünkü alacakları tepkinin farkındalar. Örneğin benim konuştuğum tüm işçiler, ‘Eğer sözünü tutup bu zammı vermezse bir daha da bizden destek göremez’ diyorlar. Çünkü tüm diğer talepler bir yana ücret bir yana.”

SAVAŞTAN HERKES RAHATSIZ AMA KİMİN ÇIKARDIĞI KONUSUNDA FARKLI DÜŞÜNÜLÜYOR

Haziran seçimlerinden hemen sonra tırmandırılan savaş politikaları ve özellikle bölgede yaşanan çatışmalı ortamın işyerlerine nasıl yansıdığını sorduğumuzda, işçilerin birçoğu siyaset alanındaki kadar bir kutuplaşmanın aralarında yaşanmadığını belirtiyorlar. Daha çok genç işçiler arasında bu kutuplaşmanın daha belirgin olduğu gözlenirken, genç bir tekstil işçisinin ifadesiyle, “Bu sene 7. ve 8. aylarda zammı bile konuşmak için bir araya gelemedik. Varsa yoksa savaş… Fabrikada çok olmasa da servislerde en çok konuşulan konu bu ve herkes kendi dinlediği televizyondan duyduklarıyla birbirini suçluyor.”

Deneyimli işçiler Mikail ve Halil’e soruyoruz, onların yanıtı biraz daha umut verici. Mikail, “Ölümlerden herkes rahatsız, artık kimsenin ölmesi istenmiyor. Savaşa sebep olanı farklı konuşuyor işçiler. Fakat AKP’nin bu savaşı çıkardığını düşünenler de aksini iddia edip Kürtleri suçlayanlar da mesele kendi ücretleri, hakları olduğunda birleşebiliyor halen. Mücadelede yan yana gelmemize engel değil bu ayrılıklar.” Tekstil işçisi Halil de benzer düşünüyor ve işyerinden bir örnek veriyor hemen, “Örneğin daha önce bir fabrikada birlikte direnişe çıktığımız MHP’li bir arkadaş, şimdi AKP’ye oy verdi. Nedenini ise ‘terörü bitirmek için savaşıyor olması’ diye açıklıyor. Neredeyse tüm Kürtler ve HDP, terörist ona göre. Ben de HDP’ye oy verdiğimi söylediğimde ise hemen ayırıyor, ‘sen başkasın’ diye. Yani aslında birlikte mücadele etmiş birbirine güvenen işçiler açısından bu ayrımlar sadece sözde kalıyor bence. Şimdi herkes izlediği televizyonu bile oy verdiği partiye göre belirliyor ya ne duyduysa o doğru. Ama fabrikaya gelip kendi sorunlarıyla baş başa kalınca, kimle yan yana gelebileceğini o zaman düşünüyor. Yeterince yan yana gelemeyişimiz de aslında bu güvenin yeterince olmaması.”

ESAS BEKLENTİ EKONOMİYE DAİR

Bu duruma biraz da önümüzdeki döneme dair kaygıların sebep olduğunu söyleyen Mikail Usta, “Hangi partiye oy verirsek verelim, aslında hepimizin beklentisi, ekonominin normale dönmesi. Çünkü görebiliyoruz, gidişat iyi değil. Kriz tehdidi herkesi baskılıyor” diyor. Başpınar’da işten çıkarmalar, üretimi durdurmasa bile büyük oranda azaltanlar olduğunu belirten Mikail Usta, “Biz bunu 2008’den hatırlıyoruz. Durum iyiye gitmiyor. Üstelik eskiden bir tek mahalle bakkalına borcumuz olurdu, şimdi bir sürü bankaya kredi kartı borcu var. Aslında aldığımız paranın yüzde doksanı ipotek altında. Kazanmadığımız parayı yemiş durumdayız. Böyleyken bir de ücret alamadığımız ay, iyice içeri giriyoruz. Bu korku, her şeyin önünde şimdi” sözleriyle de işçiler arasındaki huzursuzluğa dikkat çekiyor.

ÖNCEKİ HABER

Turist Ömer adaleti istemiyoruz

SONRAKİ HABER

Dersimliler seçim sonucundan endişeli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...