07 Kasım 2015 14:08

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

10 Ekim... Yanı başımızda patlayan bombalar… Dedik ki bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Paylaş

Ayşe ÖZ

10 Ekim... Yanı başımızda patlayan bombalar…
Dedik ki bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Olmadı da. Artık daha hüzünlüyüz, bir yanımız biraz daha eksik, gülüşlerimiz ölen arkadaşlarımızın gülüşü kadar güzel değil.
10 Ekim günü mesaiye kaldığım için barış mitingine gidemeyen ve hala bunun ezikliğini yaşayan bir işçiyim. Yoldaşlarım, arkadaşlarım en güzel gülüşleriyle öldürüldüler.
Fazlasıyla yazıldı çizildi. Herkesin söylediği şeyleri tekrar yazmak istemiyorum ancak biz fabrikada bunu nasıl konuştuk, sınıf kardeşlerimin ve birlikte mücadele ettiğimiz kız kardeşlerimin tepkilerini, aramızda konuştuklarımızı yazmak istedim. Bizi gerçek ve kopmaz bir bağla hayata bağlayan kız kardeşler... Birlikte fabrikada en küçük bir hak gaspına bile direndiğimiz kız kardeşlerle bununda üstesinden birlikte gelmeye çalıştık…


GERÇEKLERİ KİM ANLATACAK?
Olaydan sonra iş başı yapamadım, çok sinirliydim. Fabrikada kimseyle tartışmamak için ilk gün işe gidemedim. Sabah erkenden bizim kızlardan Sinem aradı ve dedi ki “Bugün dinlen, sakinleş ama yarın gel işe. Sen bu olayların doğrusunu, kimin yaptığını anlatmazsan kim anlatacak gülüm? Gel ve yapman gerekenleri yap, hem daha çok işimiz var.” 
Ertesi gün ise beklediğim “Ne işleri varmış orda?” ya da “İyi oldu!” gibi cümleler yerine “Bir yakınını, arkadaşını kaybetmişsin, başın sağ olsun. Nasıl olmuş? Kim yaptı?” diye sorularla karşılaştım. Fark ettim ki acı ne kadar yakından olursa o kadar hissediyor insanlar. “Yapabileceğimiz bir şey var mı?” ya da “Bi’ anlat hele yayın yasağı konulmuş, neden?” diye soranlar oldu. Bomba Ankara’da patlayınca daha bir meraklı olduk.  Ayşe, “Bakıyorum, sendikacı, işçi, avukat, doktor ölenler. Nasıl oluyor da Kürtlerin yanında oluyor?” diye sordu. Sinem “Barış istiyorlar çünkü. Onları öldürenler barış istemeyenler” dedi. Oysaki Doğu’da her gün çocuklar ölüyor, mesela Cizre’de çocuklar bu bayramı kutlayamadılar. Kürt kadınlardan biri soyunma odasında tartışırken “İnsanlar neden dağa çıkıyor biliyor musunuz? Çünkü devlet öldürüyor ve insanlar silaha sarılmak zorunda kalıyor. Şimdi bu ölen gencecik çocukların ailesi nasıl tepki verecek?” diye paylaştı düşüncelerini.

KİMİN DEVLETİ BU DEVLET?
Doğru! Bu devlet bizim devletimiz olabilir mi? En ufak farklı sese tahammül edemeyen, 8 yaşındaki çocukları öldüren devlet. Diğer yandan grev yapan işçilere yasak getirecek, işçilerin sendikal örgütlenmesinin önüne patron sendikalarını koyacak ve yasal olan tüm haklarımızı bile fiilen kullanmamıza engel olacak. Örneğin, çalışma saatlerine göre yasal mola saatleri var; biz 12 saat çalışıyoruz günde. Patron 10’da 15’de ve akşam 6’da olan çay molalarında bile çalıştırıp molalarımızı gasp ediyor. Ama İş Kanunu’nda “11 saat çalışan yerlerde 30 dakika ihtiyaç molası olabilir” diye yazıyor. Zaten 12 saatin 1 saati yemek molası. Biz ise 11 saat hava almadan o fabrikadan çıkamıyoruz. Ama devlet ne diyor? Fiili 11 saat!! Kimin devleti bu devlet?
Sinem’in dediği gibi daha çok işimiz vardı. Biz de işe en baştan başlıyormuş gibi başladık tekrardan; fabrikada bir komite kurma işimizi hızlandırmak, yeni ilişkiler yakalamak için paçaları sıvadık. Daha ısrarlı, daha güçlüyüz. Daha da kenetlendik.

ÖNCEKİ HABER

Çayeli Bakır İşletmeleri’nde lokavt kararına rağmen işçiler greve devam dedi

SONRAKİ HABER

Yan yana durmaya daha çok ihtiyacımız var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...