04 Kasım 2015 00:51

Prof. Ahmet Toprak: Selefilik provokasyon arayışına yanıt oluyor

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Almanya’da son yıllarda Selefilerin örgütlenmesi değişik düzeylerde tartışılıyor. Özellikle Almanca Kur’an dağıtma, polisle çatışma vb. olaylarla seslerini duyuran Selefiler,  Muhammed’in yaşadığı gibi yaşadıklarını iddia ediyor. Uzun sakal bırakma, entari giyme vb. şeklinde kendisini dışa vuran bu yaşam tarzı son yıllarda sadece Müslüman gençler arasında değil, aynı zamanda Avrupalı gençler arasında da ilgi görüyor. 
Bu hareketin Almanya’da etkilediği gençler arasında Türkiye kökenliler de bulunuyor. Bu denli dikkat çeken Selefilik artık üniversitelerde de tartışılmaya başlandı. Dortmund Meslek Yüksek Okulu Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Ahmet Toprak tarafından başlatılan bir proje de bu çalışmalardan biri. Dört oturum şeklinde devam eden Selefilik hakkındaki toplantıların ilkine ilgi yoğun oldu. Özellikle göçmen gençler arasında çalışma yapan uzmanların toplantılara ilgi gösterdiği belirtiliyor. Konunun gençler arasında tartışılması, uzmanların Selefiliği daha yakından tanıma ihtiyacını berberinde getiriyor. Prof. Toprak, toplantılar ve genel olarak Selefiliğe gençler arasında neden ilginin artığı yönünde sorularımızı yanıtladı.

Sayın Toprak, Almanya’da bir ilk olarak üniversitede Selefilik hakkında bir tartışma başlattınız. Neden böyle bir çalışmaya ihtiyaç duydunuz?
Selefiler Almanya’da gençler arasında en çok tartışılan konular arasında geliyor. Bu nedenle üniversite olarak, gençlerin neden Selefiliğe ilgi duyduğunu öğrenmeye, anlamaya çalıştık. Gençlerin ilgi duyduğu tezinden hareket ettik. Yaşananlar bu tezin doğruluğunu gösteriyor. Biz Selefiliğin sadece dini yönüne değil, gençlerin neden ilgi gösterdiğini merak ediyoruz. Bu konu hakkında çalışan uzmanları toplantılara davet ettik. Özellikle 2015 yılında Selefiliği çekici bulmak bizim için ilginç. ‘2015 yılında Hz. Muhammed’in yaşadığı gibi yaşama isteği’ insana garip geliyor. Çünkü 7. yüzyıl ile 2015 arasında çok fark var.

TOPLUMU PROVOKE EDECEK KONULARI ARIYORLAR

Bir söyleşinizde Selefiliğin gençler arasında modaya dönüştüğünden söz ediyorsunuz. ’70’li yıllardaki gençlikle paralellikler kuruyorsunuz. Gerçekten öyle bir durum var mı?
Böyle bir moda var. Bunun yanı sıra gençlerin provokasyona açık olduklarını söylüyoruz. Gençler genellikle 14-25 yaşları arasında karşısındakini provoke etmeye, kendilerini göstermeye çalışırlar. Bu eskiden saçlarını farklı renklere boyama, partilere gitme, uyuşturucu kullanma gibi davranışlarla toplumu provoke etme şeklinde gözlenirdi. Ancak bunlar artık sıradan durumlar. Gençler şimdi toplumu provoke edecek konuları arıyorlar ve ‘Ne olabilir’ diye soruyorlar. 

BU YASAKLARI İNSANLAR ŞAŞKINLIKLA KARŞILIYOR

Bunlar hangi şekilde kendisini gösteriyor?
Uzun sakal bırakma, uzun pardösü giymenin yanı sıra gençlerin en çok ilgi gösterdiği şeylerden biri de Selefilikteki yasaklar. Örneğin kız arkadaş, modern cihazlar, diskoya gitme gibi her şey yasaklanıyor. Bu yasakları insanlar şaşkınlıkla karşılıyor. Gençler ise bu yasakları provokasyon olarak görüyor ve kabul ediyor.

Bunun yanı sıra her şey çok basit olarak gösterildiği için de Selefilik gençlere ilginç geliyor. Doğru ve yanlış vardır. Her şey ikiye ayrılıyor. Yanlışla doğru arasında bir şey yok. Bu da gençler için rahat bir durum. Yapabileceği tek şey kendisine göre doğruları seçmek. Dinine bağlı olmayı tercih ettiğinde doğrudan cennete gidiyor. Bu kadar basitleştiriliyor. Bu basitlik tercihi kolaylaştırıyor. Her şeyin çok karmaşık olduğu bu dönemde, gençler aslında basit olan yoldan gitmeyi tercih ediyorlar. 
Karmaşık sorulara yanıt veremedikleri için de Selefilik ilgi çekiyor.

Basında Selefilere Türkiye kökenli gençler arasında ilginin arttığı yer aldı. Sizin öyle bir izleniminiz var mı?
Sayılar olmadan bir şey söylemek zor. Bu nedenle Anayasayı Koruma Teşkilatının verdiği sayılarla yetinmek zorunda kalıyoruz. Almanya’da dini özgürlük olduğu için örneğin tren istasyonunda Kur’an dağıtmaya kimse bir şey diyemiyor.

Öyle görünüyor ki, Suriye savaşı devam ettiği sürece Almanya’daki Selefilerin de sayısı artmaya devam edecek. Çünkü gelişmeler bunu gösteriyor.

Almanya’da gençlerin bu çevreye ilgi göstermesinde, uğradıkları ayrımcılık, yabancı düşmanlığı ve sosyal sorunlar, aidiyet arayışı gibi faktörler etkili oluyor mu? 
Bütün bu dedikleriniz gençlerin Selefilere katılmasında rol oynuyor. Ancak Suriye’de savaşa katılanlarda bunların bir kısmı geçerli değil. Çünkü üniversiteyi bitirip savaşa katılanlar da var. Katılanların yüzde 20-25’ini bu kesimden gençler oluşturuyor. Tam olarak yukarıda belirttiğim kriterlere uymayanlar da var. Savaşı görüp de, “Müslümanlara yardım etmemiz gerekiyor” diyerek Suriye’ye gidenler de var.

Almanya’da hükümetin ve istihbarat birimlerinin Selefilikle mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ciddi bir mücadeleden söz edilebilir mi?
Şu anda bakanlıklarda gerçekten bazı projeler uygulanıyor. Tutulmaya başlandılar. Ciddi bir bütçe ayrılıyor. Sosyal pedagoglar da konuyla yakından ilgileniyorlar. Bizim yaptığımız ilk buluşmaya da ağırlıklı olarak gençlik alanında çalışmalar yapan pedagoglar katıldı. Yine öğretmenler de konuyu yakından takip ediyorlar. Çünkü bu konu okullarda gençler arasında tartışma konusu. Ne kadar Selefilik konusunda bilgi sahibi olunursa gençlere de o kadar yardım edilebilir.

Aileler çocuklarının Selefi derneklerine gidip geldikten sonra radikalleştiğini söylüyorlar. Siz bu konuda ailelere ne öneriyorsunuz?
Derneklere gidip gelmekle radikalleşme arasında bir bağlantı olduğu doğrudur. Ancak biraz da kişiye bağlı. Dini tanımayla başlayan süreç daha sonra radikalleşmeyle sonuçlanabilir. En zor olan da gelişmenin kişiye bağlı olmasıdır. Ailelere önerimiz çocuklarıyla yakın ilgilenmeleri, neler yaptığı, nerelere gittiğiyle ilgilenmeli. Bu yapıldığı takdirde gençlerin bu kesimlere gidişi engellenebilir. Gidenlerin önemli bir bölümü ilgisizlikten şikayetçi. Ya ailede ya da arkadaş çevresinde ilgisiz olanlar bu çevrelere katılıyorlar. Sadece yüzde 20’lik bir kesim bilinçli bir tercih üzerine bu örgüte katılıyor.

ALMANYA’DA 7 BİN 500 SELEFİ VAR

İlgi duyanlar arasında kimler var? Türkiye kökenli gençler arasında ne kadar etkili bu akım?
Elimizde Selefilerle ilgili sadece Anayasayı Koruma Örgütünün verdiği genel rakamlar var. Bu nedenle Türkiye kökenliler arasında bunun nasıl etkili olduğunu söylemek zor. İstihbarat rakamlarına göre Almanya’da 7 bin 500 Selefi var. Bu elbette sadece bilinenler. Bir de Selefi gibi yaşayıp da bilinmeyenler var. Bunlar Selefiliği politik olarak kullanmıyor, sadece özel hayatında yaşıyorlar. Bunları tespit etmek zor. Kimse bir şey demiyor. Sadece Selefilik üzerinden  politika yapanlar biliniyor.
Türkiyeli ve Arapların dışında bir de sonra İslam’ı seçen Almanlar var. Bunların oranının yüzde 20. Liderlerin bir bölümünü bu kesimler oluşturuyor ve bunlar genellikle çok daha radikal.
Selefilerin üç türü var. Bunların ilk bölümünün tek derdi Müslümanlığı yaşama. Kimseyle konuşmazlar. İkinci bölümde politik Selefiler var. Amaçları, Selefi olmayanları kazanmak. Başka bir şey yapmazlar. Bir de cihatçılar var. Bunlar ise Suriye’ye savaşa gidenlerdir. Cihadistler, Selefiler içinde en küçük grubu oluşturuyor, ancak en tehlikeli olanı. Bu grubu Anayasayı Koruma Örgütü takip ediyor.

ÖNCEKİ HABER

Hesekê operasyonunda bir köy daha IŞİD’in elinden alındı

SONRAKİ HABER

Galatasaray Benfica'ya 2-1 yenilerek 2. tur şansını zora soktu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...