Polisiyenin sırları ‘Kara Hafta’da açıldı
Ahmet Ümit, Alexander McCall Smith, Leslie Klinger, Celil Oker, Algan Sezgintüredi ve Sevil Atasoy iki günlük festivalde çeşitli söyleşilere katıldılar, okurların sorularını yanıtladılar, festival sonunda kitaplarını Beyoğlu’nun çeşitli kitapçılarında imzaladılar.

Nazlı Berivan AK
İstanbul
Agatha Christie’nin doğumunun 125. yılı şerefine “Kara Hafta İstanbul” adıyla iki günlük bir polisiye festival düzenlendi geçtiğimiz günlerde. Pera Palace’ta gerçekleştirilen etkinlikte dünyadan ve Türkiye’den polisiye yazarları bir araya geldi, polisiyenin anlamını, tekniğini, kurmacanın sınırlarını konuştular.
Metin Celal, Ahmet Ümit, Alexander McCall Smith, Leslie Klinger, Celil Oker, Adnan Özer, Algan Sezgintüredi, Erol Üyepazarcı, Esmahan Aykol, Çağatay Yaşmut ve Sevil Atasoy iki günlük festivalde çeşitli söyleşiler gerçekleştirdiler, okurlarının sorularını yanıtladılar, festival sonunda kitaplarını Beyoğlu’nun çeşitli kitapçılarında imzaladılar.
Dikkat çeken söyleşilerden biri, Büyük Usta Erol Üyepazarcı, Yazar Çevirmen Algan Sezgintüredi ve Sherlock Holmes Uzmanı Leslie Klinger’ın gerçekleştirdiği oturumdu. Polisiyenin sınırlarının, maktul-katil ilişkisinin tuzaklarının konuşulduğu söyleşi dinleyicilerin büyük ilgisini çekti. Festival sonrası Algan Sezgintüredi ile hem festivali konu alan hem de farklı dilde polisiyeyi sorgulayan bir söyleşi gerçekleştirdik.
Blackweek geride kaldı. Tüm konuşmaları dinlediniz, nasıl değerlendiriyorsunuz festivali?
Kara Hafta’nın ülkemiz polisiyesi için çok önemli bir girişim olduğu su götürmez. Konuşmacı sıfatıyla çağrılmam da ayrıca onur vericiydi. Alexander McCall Smith gibi önemli bir yazarı, Leslie S. Klinger gibi dünyanın bir numaralı Sherlock Holmes uzmanını ülkemizde, böyle bir etkinlikte görmek çok hoştu. Oturumlara ilgi gerçekten iyiydi ve izleyicilerin büyük hayal kırıklığı yaşamadığını tahmin ediyorum. İşin mutfak tarafındaysa etkinliğin ilk defa düzenlenmesinden kaynaklanan bazı aksaklıklar vardı ama çoğu kolayca hoş görülebilecek cinstendi. Festival, umulduğu gibi gelenekselleşirse ülkemiz edebiyatı için önemli bir kazanç olacak bence.
Polisiye yazarı kimliğinizle beraber çevirmen olarak da şöhret sahibisiniz. Polisiye edebiyatı çevirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle günümüzdeki ‘toptancı’ yayıncılıkla itinalı yayıncılığı ayırmak gerekiyor bence. Genel anlamda eskilerde pek hoş çeviriler var; bugünse olanaklar daha ‘doğru’ çevirilere fırsat tanıyor ve eserin hakkını verebilen, işini ciddiye alan birçok çevirmen mevcut. Öte yandan, özellikle telif hakkı süreleri dolan yazarların kitapları maalesef ‘fırsat bu fırsat’ zihniyetiyle hazırlanan, çoğu yalap şalap çevirilerle çıkabiliyor. Ama bu sadece polisiyede değil, tüm çeviri eserlerde, en fenası da klasiklerde geçerli bir durum. Dünyanın ve ülkenin hali, her alan gibi kültüre, dolayısıyla çeviriye de yansıyor.
Oturumlarda mekan-polisiye ilişkisinden çokça söz edildi. İyi polisiye için ille de büyük şehir, ille de kalabalıklar mı gerekiyor?
Elbette gerekmiyor ki zaten başta Miss Marple ve Peder Brown öyküleri, köylerde, kasabalarda, türlü kırsal alanda geçen bolca ve yüksek nitelikli polisiye eser mevcut. Mekanın sadece polisiyede değil, genel anlamda edebiyatta taşıdığı önem tümüyle yazara, yazarın neyi, nasıl anlatmak istediğine bağlıdır. İster şehir, ister köy veya tek bir oda, her birinin kendine has sunacakları vardır.
‘POLİSİYEMİZDE DE AZIMSANMAYACAK SAYIDA KADIN DEDEKTİF VAR’
Kadın dedektiflerin azlığı, kadın karakterlerin ana değil ama yan karakter olarak kullanımı da konuşulan konulardandı. Değerlendirmeni almak isteriz.
Bu görüş, ilgili paneli izlerken, hele Alexander McCall Smith oradayken beni şaşırttı açıkçası. Kadın dedektif deyince ilgilisinin aklına hemen Miss Marple geliyor belki ama polisiye edebiyatta Nancy Drew ve Modesty Blaise’den tutun bugün TV dizisi de yapılan Jane Rizzoli’ye kadar birçok kadın dedektif var. Yazarlar için de aynısı geçerli. Hatta oturum dışı sohbetimizde Leslie S. Klinger, bugün Amerika’da polisiye yazan kadın sayısının erkeklerden fazla olduğunu belirtti. Ayrıca bizim polisiyemizde de azımsanmayacak sayıda kadın dedektif ve yazar mevcut.
411 NUMARALI ODANIN GİZEMİ
Dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü polisiye romanı yazarlarından Agatha Christie, 1926 ve 1932 yılları arasında birçok kez Pera Palace Hotel’de konakladı. En ünlü romanlarından “Orient Ekspress’te Cinayet”i, ziyaretlerinden biri esnasında 411 numaralı odasında yazdığı söylenir. Kayıp günlüğü ve kaldığı odanın esrarı günümüzde bile hâlâ çözülememiştir.
Evrensel'i Takip Et