28 Ekim 2015 00:33

İranlı yazarlar Halili ve Hicvani: Yazar olmak isteyen kendi hocasını bulur

Paylaş

Hakan GÜNGÖR
İstanbul

Prof. Dr. Mehdi Hicvani ve İran Çocuk ve Gençlik Yazarlar Birliği Başkanı Fereydoun Amuzade Halili, II. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu kapsamında Türkiye’ye geldi. Hicvani ve Halili çocuk edebiyatının önünde ciddi engeller olduğunu ancak bunların aşılamayacak problemler olmadığı kanaatinde. Gazeteci ve Yazar Hüseyin Bokai’nin tercümanlığında yaptığımız röportajda iki isim de çocuk edebiyatı konusunda tohumların atıldığı, meyve almanın biraz zaman alacağını belirtti.  

Hem Türkiye, hem İran’da çocuk edebiyatına ilginin çok yoğun olmamasının sebebi nedir?
Fereydoun Amuzade Halili: Çünkü çocuk ve gençlik edebiyatı Türkiye’de ve İran’da yeni. 70-80 senelik bir geçmişi olmasına rağmen hâlâ yeni. Bu ceviz ağacına benziyor. Tohumu ekiyorsunuz ama onun cevizi verebilmesi için çok uzun seneler geçmesi lazım. Bu yüzden edebiyatta meyvesi hâlâ yok, bekliyoruz. Siyasetçiler de bu alandan çok fazla yararlanmıyor. Siyasete edebiyatın çok katkısı bulunmuyor. Dolayısıyla siyasetçiler yatırım yapmıyorlar. Çocukları, gençleri bırakın; yetişkin sanatçıları bile alkışlamıyorlar.
Mehdi Hicvani: Çocuklar kendi haklarını korumayı bilmiyorlar, yetişkinler çocukların hakkını koruyor. Yetişkinler de bunu yaparken kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Çocuklar kendi haklarına vakıf değiller ve bunu savunamıyorlar.
F.A.H: Türkiye ve İran ilişkileri üstünde bazı araştırmalar var. İran’ın gençlik edebiyatı uluslararası alanlarda daha tanınmış gibi duruyor. Kanatlarını daha bir açmış ve yetişkin edebiyatından daha bir uzaklaşmış, kendi ayaklarının üzerinde daha çok durmayı denemiş.

KOMŞU KÜLTÜRLER BİRBİRİNİ TANIMIYOR

Batı kaynaklı çocuk ve gençlik edebiyatı Türkiye’de epey etkili. İran’da da böyle bir durum var mı?
M.H:
İran’da da batı edebiyatı senelerdir etkili. Farklı dillerden gelen kitaplar da her sene İran’da basılıyor. Bunun nedenleri var, öncelikle ekonomik olarak İran’a daha ucuz geliyor. Batı metinlerinin kalitesi belli, onların metinlerinin tercüme olması ve basılması normal bir şey ama bu bizi telif üzerinde çalışmaktan, kendi kendimizin edebiyatını daha ileri taşımaktan alıkoyuyor.
F.A.H: Şüphesiz batı çocuk ve gençlik edebiyatının rolü büyük. Çünkü iyi metinler yazılıyor. Bize göre en az 150 yıl daha tecrübeliler. Böyle olunca bizden daha ilerideler. İkincisi batıdaki endüstriyel devrimden sonra doğu batıya hep bir hayranlıkla bakıyor. Başka nedenler de var. Mesela İngilizce konuşan insan sayısı çok fazla. On binlerce araştırmacı İngilizce üzerine çalışmalar yapıyor. Peki ya kaç kişi Farsça üzerine çalışıyor? Kaç Farsi yazarımız var. İran’la Türkiye’nin durumu neredeyse aynı. Başka bir neden de tercümanların sayısı. Kaç üniversite senede binlerce İngilizce, Almanca, Rusça, İspanyolca tercüman mezun ediyor? Peki ya kaç tane doğu dilinde tercüman var. İran’da da İngilizce bölümü var ama Türkçe sadece bir üniversitede var. Bizim dernek ve İran dergileri için çocuk ve gençlik edebiyatı daha önemli. Biz onları tanımak istiyoruz. Eş kültürler, komşu kültürler ve yeniden tanıyoruz. Bizim dergimiz Türkiye çocuk ve gençlik edebiyatına hazırdır.

TÜRKİYE ULUSLARARASI ALANDA PEK GÖRÜNMÜYOR

İran ile Türkiye arasında nasıl bir edebi ilişki var? İki ülke birbirinin edebiyatını yeterli ölçüde takip ediyor mu?
F.A.H:
Türkiye ile İran arasında edebi ilişkilerin geliştirilmesi gerekiyor. İlişki kurulabilirse Türkiye edebiyatı İran’da çok daha fazla ilgi görecektir. İran’da milyonlarca Azeri Türk’ü yaşıyor. İran’da ikinci dil Azericedir ama maalesef ilişkiler çok zayıf. İran Türkleri ile Türkiye Türkleri arasında ilişki neredeyse yok. Bu yeterli oranda çalışma yapılmamasının en önemli nedeni. Bu ilişkiler bundan sonra kurulsun istiyoruz. Türkiye’nin gençlik edebiyatı dünyaya daha iyi yansımalı. Çocuk edebiyatı kitapları ya da haberleri gelmiyor ama yetişkin edebiyatına dair olanlar geliyor. Örneğin Orhan Pamuk Nobel alıyor, bunun haberi geliyor ama çocuk edebiyatı yazarlarıyla ilgili haberler gelmiyor. Türkiye uluslararası alanda pek gözükmüyor.

YAZMAK İÇİN KALP KORKUDAN ARINMALI

Çocuk ve gençlik edebiyatı üzerine yazmanın başka zorlukları var. Bu türde yazmak isteyen yazar adaylarına neler önerirsiniz?
F.A.H:
Genç yazarları yazmaktan alıkoyan korkutan şeyler var. “Konum iyi mi, iyi yazabiliyor muyum, eleştirmenler bana nasıl bakacak, profesyoneller bana gülecek mi, alay edecekler mi ?” gibi korkuları var. Genç yazarlar öncelikle bu korkulardan arınmalı. Yani ilk aşamada kalp korkudan arınmalı, sonra beyne geçilmeli. Beyinde bir konu ve bakış açısı var. Siz kendinizin yazısının tanrısı oluyorsunuz. Yaratma böyle başlıyor.
M.H: Aslında birine fizik-kimya öğretebilirsiniz ancak yazarlık öğretmek çok başka bir şeydir. En önemlisi de bizim genç yazarların önünü kesmememiz lazım. Bir toplumda özgürlük yoksa o toplumdan çok az yazar çıkar. Milli eğitimler herkesi birbirine benzetmek istiyor. Hep direktiflerde bulunuyor ne yapacağımıza dair. Çünkü kendisine eleman yetiştirmek istiyor. Yazar eleştiri alanlarından çıkar. Devletin kendine eleman yetiştirdiği eğitimden yazar çıkmaz. Benim önerim, yazar olmak isteyenlerin atölyelere gitmesi. Devleti beklememeliler, hocalarını kendileri bulmalı. İsteklerini kendileri yönetmeli. İki ana hat var; biri okuma, biri yazma. Hiçbir şey okumak ve yazmak kadar insanı etkileyemez. Yazmak isteyen insan iyi okumalı. Klasikleri okumalı. 20 senelik yazarlık geçmişim var ve iki önemli başlangıç var, klasikler başta olmak üzere çok okumak ve ne olursa olsun yazmaya devam etmek.

ÖNCEKİ HABER

Sırbistan’da dengeler değişiyor

SONRAKİ HABER

AB’nin AKP hassasiyeti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...