26 Ekim 2015 00:51

‘Keçiyolu’nu takip edin

Paylaş

Gözde TÜZER
İstanbul

Hayat Televizyonu’nun yeni programı “Keçiyolu”, Süleyman Sertkaya ve Mehmet Said Aydın’la başlıyor. “Keçi Yolu” deyince insanın aklına bir sürü konu geliyor ama ismin çıkış noktası “yol”, kafanız karışmasın. “Keçiyolu” salondaki konuşmalardan radyoya, oradan da Hayat Televizyonu’na sıçrayan bir muhabbetin hikayesi aslında. Eh, salon olur da misafir olmaz mı? Peki, misafirle ne konuşacaklar dersiniz?.. Süleyman Sertkaya ve Mehmet Said Aydın anlatsın onu da...

Keçi Yolu deyince ilk akla gelen inat ama sizin hikaye daha farklı sanırım... 
Mehmet Said Aydın: Aslında programın adının “Keçiyolu” olmasının birinci sebebi inat değil. Yolun kendisi. Patika olmasından dolayı “Keçiyolu” olsun istedik. Sonra keçiyle ilgili çeşitli şeyler de olduğu düşünüldü. Tamamen keçi inadından da imtina etmiyoruz elbette. 

Yolu konuşacağız ama siz hangi konularda inatçısınız peki? 
Süleyman Sertkaya: Belli bir konu yok. Yani inat aslında tali bir şey oldu. Sonradan aklımıza geldi. İlk yoldu bizim için. Hatta inat için böyle bir bölüm olsun mu, olmasın mı diye düşündük.

Ve şimdi soralım neden “yol”? 
Mehmet Said Aydın: Açıkçası yol, doğurgan bir mecaz. Oradan bir dolu şey çıkar diye düşünüyorduk. Ama temeldeki olay hep yol, keçi de değil. Hatta mevzu bir yere varmak da değil, yolun kendisi, yol mecazı. 

Süleyman Sertkaya: Bir de keçi yolu, dağ falan. 

Mehmet Said Aydın: Keçinin kendi tercih ettiği yol o. Herhangi bir hükümetin açtığı duble yol değil. Keçi kendisi tercih edip o yolu yapıyor ve o daha sonra insanların kullandığı yol oluveriyor. 

Peki, keçileri seviyor musunuz? 
Süleyman Sertkaya:
Ben keçi besledim. Küçüktüm, annesi kabul etmiyordu keçiyi, ben de besledim, büyüttüm. Annesi de çok küçük yaşta doğum yapmıştı. Kendisi de minnacık bir şey olduğu için ben baktım. 

Her yerde sevilir ama keçi besleyenlerin başı da çiftçilerle çokça derde girer. Yoğun olarak ağaçlara da zarar veriyorlar sanki... Seviyor musunuz siz keçileri? 
Süleyman Sertkaya:
Babamın keçiyle ilgili bir sürü anısı var. Hatta bilhassa Kürtler tarafından sevimli olarak görülür keçi. Keçi inadı diye bir şey yoktur Kürdistan’da. 

Mehmet Said Aydın: Kürdistan’da sevilen bir hayvandır. Hatta dayımın lakabı keçiydi. Saçı kıvırcık olanlara lakap olarak takılır. Türkçe’deki ve Türkiye’deki gibi sevimsiz kullanılmıyor keçi. 

Peki, “Keçiyolu”nda neler olacak? İzleyiciyi ne bekliyor? Nelerle, kimlerle inatlaşacaksınız? 

Mehmet Said Aydın: Aslında önce teşekkür edeceğimiz isimler var. Onlara teşekkür edelim. Jeneriğimizi Erol Mintaş delikanlısı çekti, sağ olsun. Jenerik müziğini Saki Çimen yaptı. Sırdaş Yıldız beyefendi benim kuzenim olmakta, o da bizim “BirF BirK- Bir film bir kitap” diye bölümümüz var. Onun ikimizle ilgili bölümlerini çekti. Selin Fişek hanımefendi sosyal medya konusunda ve bizim arkamızdaki ekranda duracak görseller konusunda yardım etti ve etmeye devam ediyor. Temelde bir konuğumuz olacak, o konukla biz kendi istediğimiz meseleyi konuşacağız. Mesela Keçi Burcu, BirF BirK, Günah Keçisi gibi bölümler olacak. 

Buna benzer formatta çok fazla program var aslında. Örneğin bir yazarı alıp onun kitabı üzerine konuşmak, bir yönetmeni alıp filmi üzerine konuşmak. Keçi Yolu’nu diğer programlardan ayırt eden özelliği ne? 
Mehmet Said Aydın: Bunlar olmayacak. 

Süleyman Sertkaya: Konuğu deplasmanda ağırlayacağız. Biz sahasına gitmeyeceğiz. Konuğu buraya alacağız. Bizim sahamızda oynayacak. 

Mehmet Said Aydın: Ben mesela Hakan Taşıyan’la Kırşehir türkülerini konuşmak istiyorum. 

Süleyman Sertkaya: Hakan Taşıyan da ister mi, bilemiyoruz tabi. Bizi zorlayan kısmı bu olacak işte. 

Mehmet Said Aydın: Aslında enteresan olmak için komik duruma düşmemeye gayret ederek, hakikaten enteresan bir program yapmaya çalışacağız yani. 

Yazarı alıp yazdığı üzerine değil, her şey üzerine konuşacağınız bir program yani? 
Mehmet Said Aydın:
Her şeyden gayrı öncesinden duyuracağımız bir mesele üzerinden konuşacağız. Konuğun ve izleyicinin bundan haberi  olacak yani. İzleyiciye de evvelden tanıtımlar aracılığıyla söylemiş olacağız. 

Yapılmış bir format mı?
Süleyman Sertkaya:
Biz radyoda yaptık. 

Mehmet Said Aydın: Radyoda Henik diye bir program yapıyorduk. Orada vardı işte. 

Peki, radyo devam ediyordu. Bitti. Neden televizyon?
Mehmet Said Aydın:
Aslında bir cevabı yok bunun. Biz Ayşen’le (Güven) bir süredir konuşuyorduk. Ben 1 sene önce yapılan programlardan bazılarını çok sevmiştim. “Zimbabve’den Sevgilerle”, “10 Seansı” “Ben Olsaydım”...  Olur mu, olmaz mı diye düşünüyorduk doğrusu. Öncesinde, yıllar evvel ben İMC TV’yle Kürt edebiyat eleştirisi programı yapmayı deneyip yapmamıştım. Sonra Ayşen’le de konuştuk. Süleyman’la da haftada 1 görüşmek istiyorduk açıkçası. Ayrı evlerde yaşıyoruz artık. 

Süleyman Sertkaya: Program aslında biraz da ikimizin buluşması olacak. Biz buluşamıyorduk. Programı vesile yaptık. Bir de misafir ağırlayacağız. 

Hayat Televizyonuyla nasıl buluştunuz peki? 
Mehmet Said Aydın:
Ben zaten Evrensel’de yazıyorum. Evrensel Kültür’de, Tiroj’da, muhtelif yerlerde yazıyorum. Süleyman da iyi bir okuyucu zaten. 

Süleyman Sertkaya: Sen neden yazar oluyorsun da ben okuyucu oluyorum? 

Mehmet Said Aydın: Ben sana kaç kere söyledim yaz diye. O yüzden seni bir yerden okuyucu diye katıyorum. O zaman sen cevap ver. Neden yazmadın ve neden Hayat TV? 

Süleyman Sertkaya: Biz burada rahat edeceğimizi biliyorduk, bildiğimiz bir yer. Zaten evimizin salonunda radyo programı yapıyorduk. Burası da salondan farklı değil. Bir de çorbada tuz açıkçası. Bir de burada kendi istediğimizi yapabiliriz gibi, çok zorlamayacak gibi. İyi anlaşırız. 

Daha önce zorlandığınız, yani sansür baskı gibi şeylerle karşılaştığınız oldu mu?
Mehmet Said Aydın:
Valla, ben muhtelif devrimci muhalif medyada annemin tabiriyle “Digitürk’te çıkmayan kanallarda” çıkıp, bütün az bulunabilen gazetelerde yazdığım için; genelde dayanışma oldu ve sansür olmadı. Öteki tarafta deneseydim, muhtemelen uğrardım ama onu görmedim. Ona uğramamak için de böyle bir şey yapmadım. 

Süleyman Sertkaya: Ama rahat olmaktan kastettiğim sansür değil aslında. Burada senin içinden geldiği gibi kendini ifade etmekle ilgili bir şey. Daha bireysel. Daha rahat olacak. Elbette burada Ayşen gelip, ‘Sen bunu yapmayacaksın, bunu yapacaksın’ demeyecektir tabii...

Son olarak, insanlar neden Keçiyolu’nu izlesin? 
Süleyman Sertkaya:
Evinde Digitürk yoksa Hayat TV izlesin. (Gülüyor.) Ben olsam televizyonda çok duymayacakları ve ben de duysam sevinecekleri isimleri duyacağı için. Hoşuma gidecek metinlere, filmlere, şarkılara referans verileceği için... 1 saat de olsa dünya derdinden biraz da olsa uzaklaşma ihtimali olacağını düşündüğü için izleyebilir belki. Ben olsam o yüzden izlerdim. 

ÖNCEKİ HABER

Kafkasların kuzeydeki başlangıcı Novorossiysk

SONRAKİ HABER

25 Yılını dolduran ‘Sel’i İrfan Sancı anlattı: Yayıncının tepesinde boza pişirilmek isteniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...