25 Ekim 2015 00:44

Hindistanlı çay toplayıcısı kadınların isyanı nasıl zafere ulaştı!

Paylaş

Bilge ÇOBAN

Bu, 6 bin kadın işçinin kelimenin tam anlamıyla ekmek için başlattığı fiili grevin, patrona, sendika bürokrasisine ve kirli eyalet politikacılarına karşı direnişinin öyküsü! Canına tak diyenlerin, yan yana omuz omuza yürümeyi seçenlerin, “güzel işçi kadınların”, Kadınların birliğinin zafere ulaşan hikayesi...
Kerala, Hindistan’ın güney batısında, 31 milyon nüfuslu, yemyeşil Munnar çay tepeleri ve tropik plajlarıyla ünlü bir eyalet. Munnar, dünyadaki en yüksek rakıma sahip çay bahçesi unvanına sahip. Yüksek rakımdaki çay yaprakları, alçak rakımdakilere göre çok daha fazla aromaya sahip ve daha kaliteli, bu da Munnar’ı çay dünyası bakımından en önemli bahçelerden biri yapıyor. Uçsuz bucaksız yeşile boyalı Munnar çay bahçelerinde binlerce kadın çay toplayıcısı, Kanan Devan Hills Plantations Şirketi için çalışıyor. Bu şirket Tetley Çay’ın da sahibi olduğu Hint kökenli uluslararası  otomotiv devi Tata’nın da bir parçası.

İSYANA GİDEN YOLDA BİRİKENLER

Çay bahçelerinde çalışan işçiler esasında Hindistan işçi sınıfının en yoksul kesimini oluşturuyor. Örneğin çay işçilerinin günlüğü 232 rupi (3.5 dolar) iken hindistan cevizi toplayıcılarının 1250 rupi (19 dolar),  geçici işçilerin ise 700 rupi (11 dolar) günlükleri var. Bir başka ifadeyle çay toplayıcısı kadınlar, gün doğumundan alacakaranlığa Kerala’daki ortalama işçi ücretlerinin yarısına çalışıyorlar.
   Çay bahçelerinde iş başı sabah altıda başlıyor, öğlene kadar durmak yok, öğlen bir saat yemek ve dinlenme molası. Sonrası akşam altıya kadar durmaksızın çay toplamaya devam! “Sabah 6’ dan önce çay bahçelerinde olmalıyız, aksi takdirde her gecikme günlük ücretlerimizden kesiliyor. Birçoğumuz boş mideyle işe başlıyor. Aslında bir bardak çay içecek kadar bile vakit bulamıyoruz ne işte ne de evde” diyor Rema yerel bir gazeteye verdiği röportajda.
Günlük toplanması gereken asgari çay miktarı kişi başına 21 kilo fakat bir üst sınır söz konusu değil. İşçiler günde 200 kilodan fazla çay yaprağı koparmaya ve toplamaya çabalıyor. Çünkü asgari limit üzerindeki her ekstra kilo 60 paisa (1 Hint rupisi = 100 paisa) kazandırıyor. Şefler ise kilo başına bu miktarın en az beş katını alıyorlar. Bu ‘kuruşluk’ hesapla kadınlar ne kadar çabalarsa çabalasınlar yine de maaşlarını gözle görünür şekilde arttırma olanağı olmuyor. “Ne kadar çalıştığımızın bir önemi yok, aylık maaşımız asla 5 bin rupiyi (76 dolar ) geçmez” diyor 57 yaşındaki Padmavathi.
Kadınlar dik çay tepelerine doğru omuzlarında 70 kiloluk sepetlerlerle yamaçları aşıyorlar. Uzun çalışma saatleri ve sürekli ayakta durmak sağlıklarını ciddi anlamda tehdit ediyor. Şirketin sunduğu sağlık hizmeti ise yeterli değil. Hastalandıkları zaman şirketin anlaşmalı olduğu hastanelerde tedavi olmaları gerekiyor. “Her hastalık için beyaz bir hap verilir, iki gün  kullan denilir, işte bu kadar... Sonra sil baştan” diyor 18 yaşında başladığı çay toplayıcılığında 28 yılını tamamlayan Radha. 30 yıllık çalışan Mallika “birimizi yaban arısı soktuğunda ilk yardımdan hemen sonra çalışmaya devam etmemiz isteniyor” diyerek çalışma koşullarının acımasızlığını anlatıyor.
Dahası, çay toplayıcıları yoğun ve sağlıksız çalışma koşullarının, düzensiz ve yetersiz beslenmenin sebep olduğu ölümle sonuçlanan hastalıklara yakalanabiliyorlar. Çaya püskürtülen kimyasal koruyucu ise kadınların sağlığını tehdit eden en önemli faktörlerden biri. İşçi kadınlar şirketin verdiği tek yataklı, bir gözlü içinde tuvaleti dahi olmayan teneke kulübelerde aileleriyle birlikte kalıyorlar. Fakat elektrik, pirinç, yatak ve battaniye tutarı işçilerin maaşlarından kesiliyor.
Tenekeden kulübeler yapıldığından beri ciddi anlamda onarılmadığı için harabelere dönmüş, foseptik yıllardır temizlenmemiş, bu da sineklerin üremesine dolayısıyla da işçilerin özellikle de çocukların sık sık hastalanmasına sebep oluyor. Evler yalnızca şirketin üst düzey yöneticilerinin resmi ziyaretleri sırasında üstünkörü bir şekilde onarılıyor, onarılan evlerin masrafı ise yine işçilerin ücretlerinden kesiliyor.  Her tarafı açık olan yıkık dökük evlerin içine rahatça girebilen yılanlar ise işçi kadınların yaşadığı sefaletin en vahşi yanlarından sadece birini resmediyor.
İşçi kadınların önderlerinden Lissy Sunny, günde 12 saat çalıştıklarını fakat hiçbir şeylerinin, iyi bir yemeklerinin bile olmadığından yakınıyor ve “Sığırlardan bile daha kötü yaşıyoruz” diyor. Bunca çilenin, her gün açlığa karşı verilen sınavların üzerine şirketin işçilere ödediği yüzde 10 ikramiyeyi kesmesi işçi kadınların isyanının kıvılcımını ateşleyen sebep oluyor. 6 bin çay toplayıcısı kadın 5 Eylül’de iş bırakıyor ve 9 gün süren fiili greve başlıyorlar.

KAYBEDECEK HİÇBİR ŞEYİMİZ YOK!

Grevin yedinci gününde kadınlar Kerala’nın en önemli turizm merkezlerinden biri olan Munnar’ı işgal ediyor, ticaret ve turizm faaliyetlerini neredeyse durduruyorlar. Yüzlerce turist  işçi kadınların yolları kapaması üzerine araçlarına sıkışıp kalıyor. Bunun üzerine yerel politikacılar kadınlara hem destek hem de şirketle devam eden müzakerelere aracılık etmek için direnişçi kadınların yanına gidiyor. Kadınların aynı zamanda sendikayla doğrudan bağları olan yerel politikacılara da yanıtı sert oluyor ve onların desteğini reddederek kovuyorlar. İşçi kadınlardan Gomathy “gerçekten kime güveneceğimizi bilmiyoruz. Yalnızca bizi daha fazla kişinin sömürmesine izin vermeyeceğiz” diyor ve ekliyor; “Biz lüks bir şey istemiyoruz sadece karnımızı doyurmaya yetecek kadar yemek talep ediyoruz.” “Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok” diye konuşuyor kadın liderlerden Lissy “Açlık ve acılar bizim yaşamımızın bir parçası artık, açlıktan ölsek de önemli değil!” Bir başka kadın işçi “Şirketin bizden daha çok kaybedeceği var, bizim artık kaybedecek hiçbir şeyimiz yok, biz zaten sefalet içinde yaşıyoruz” diyor.
Kadınların talepleri karşılanıncaya kadar mücadele edeceklerini ve bunda ısrarcı olduklarını göstermeleri üzerine direnişin dokuzuncu gününde şirket kadınların taleplerini büyük oranda kabul ediyor. Müzakerelerde kadınlar kendilerini temsil ediyorlar, sendikanın temsiline izin vermiyorlar. Sonuç: ikramiye hakkını yeniden verilmeye başlanması dahası yüzde 20’ye yükseltilmesi. İşçilerin günlük ücretleri de 232 rupiden 301 rupiye (4.6 dolar) yükseltiliyor, barınma ve diğer sosyal yardımlara yapılan zamlarla birlikte günlük yevmiye 436 rupi ye (6.60 dolar) çıkıyor. Sendika da bu anlaşmayı imzalamak durumunda kalıyor.
Yarı okur yazar olan işçi kadınların zaferi çarpıcı oluyor ve etkisi dalga dalga tüm Kerala eyaletine yayılıyor. Dahası kimi köşe yazarları  işçilerin isyanını “kadınların yasemin devrimi” olarak adlandırıyor.
Grevin başarısının ardından Kerala’daki diğer çay toplayıcıları da daha yüksek ücret ve ikramiye hakkı için sokaklara çıkıyor. Bu gelişmelerin şiddetiyle sendika Çay Bağları Emek Komitesi ile günlük ücretlerin artırılması gündemiyle toplantı yapmak durumunda kalıyor.
Ve çay toplayıcısı kadınların sele dönmüş öfkesi son günlerde Kerala’da birçok sektörden işçi kadınların isyanına, grevine dönüşüyor. Yaşanan birçok grev, sendikalara rağmen kadın işçilerin yollara düştüğü eylemler. Bir yandan tekstil işçisi kadınlar daha iyi çalışma saatleri için mücadele ederken, özel sektör çalışanı hemşireler insanca ücret için sokaklara dökülüyor. Bu eylemlerde sendikalar, kadın işçilerin sendikaları aşan eylemlerini uzaktan desteklemekle yetiniyorlar. Kimi yerde işçi kadınlar kendi sendikalarını kurma çabasına girerken dört bir koldan kendi mücadele hikayelerini coşkuyla ve inatla yazmaya devam ediyor.

TERLİKLERLE KOVALANAN PATRONSEVER SENDİKACILAR!

Direniş boyunca genciyle yaşlısıyla, ellerinden tuttukları çocukları, kucaklarına sardıkları bebekleriyle işçi kadınlar, her gün şirket binasına doğru kilometrelerce yolu yürüyerek oto yolu işgal ediyorlar. Sendika üyesi olmalarına rağmen iş bırakma eylemini kadınlar kendi aralarında örgütlüyorlar, hatta kendilerini "Pempilai Orumai" yani “Kadınların Birliği” olarak çağırmaya başlıyorlar. Talepleri açık ve kesin; Kaldırılan yüzde 10 ikramiyenin bu kez yüzde 20 oranla yeniden verilmesini; günlük ücretlerinin 500 Rupi’ye çıkarılmasını, iş anlaşmalarının bir parçası olarak barınma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini istiyorlar.
Aslında çay toplayıcısı işçi kadınlar örgütlü bir sektörde çalışıyorlar ve Hindistan'ın köklü sendikalarından AITUC (Tüm Hindistan Sendikalar Kongresi), INTUC (Hindistan Ulusal Sendikalar Kongresi) ve CITU'a (Hindistan Sendikalar Merkezi) üyeler. Fakat işçi kadınların isyanının esasında sadece patrona karşı verilmiş zorlu bir mücadele değil, aynı zamanda onları temsil eden sendikaya karşı da bir isyan olduğunu mutlaka belirtmek gerekir. Çünkü çay toplayıcılarının büyük bölümünü kadın olmasına rağmen sendikalarında kadınlar temsil  edilmiyor. İşçilerin sendikada güçlü bir  erkek egemen yapı olduğu ve dahası sendikayla patron arasında çok samimi bir bağın olduğunu vurgulamaları dikkat çekici. İşçi kadınlara göre, sendikacılar bir yandan çay toplayıcısı üyelerinin taleplerini görmezden gelirken diğer yandan da patronla bağları üzerinden kendilerine ayrıcalıklı haklar sağlıyor. Kadınların sendika bürokrasisine ve sendika liderlerine karşı isyanlarını grev boyunca atılan sloganlardan da izlemek mümkün: "Biz çayları topluyoruz, sepetleri omuzlarımızda taşıyoruz; siz para çantalarını taşıyorsunuz!",  "Biz teneke kulübelerde yaşıyoruz, siz bungalovların tadını çıkartıyorsunuz!", "Biz bütün gün emek harcıyoruz, siz bizi yağmalıyorsunuz!" Kadınların sendikanın vurdumduymazlığı karşısındaki  öfkesi öylesine birikmiş ki, sendika liderleri kadınların protestolarına katılmak için direnişçi kadınların yanına geldiklerinde, kadınlar sendika yöneticilerini ellerine aldıkları terlikleriyle kovalıyorlar! Sendikacılar kadınların hışmından polislerin desteğiyle ancak kurtulabiliyor. Daha sonra sendika merkezine de yürüyen kadınlar, burada sendikanın yönetim anlayışını protesto ederek, bina önünde asılı sendika bayrağını da parçalıyorlar.

SENDİKAYA, PATRONA, KOCAYA RAĞMEN...

Sendikalar 1930'lardan bu yana modern Kerala'nın inşasında önemli bir rol oynamış. Yapılan zorlu mücadelelerin ve grevlerin kazanımları daha iyi çalışma ücreti ve temel işçi haklarının inşasına yol açarken bir yandan da eyalet yönetiminin daha etkin bir sosyal politika üstlenmesini sağlamış. Özellikle sağlık hizmetlerinin devlet eliyle yaygınlaşması, öğrenciler için burs, emeklilik gibi hakların sağlanmasında sendikalar anahtar rol üstlenmişler. Bugün sendikalar Kerala Eyaleti kapsamında kurulu olan Çay Bağları Emek Komitesinin de bileşeni. Üçlü bir yapısı olan Komitede işçileri sendika temsil ederken, çay şirketi sahipleri ve eyalet hükümetinden de birer temsilci bulunuyor. Haliyle sendikanın bu alanda etkili bir konuma sahip olduğunu söylemek mümkün. Hal böyleyken sendikanın bunu işçilerin lehine kullanmayışı, işçiler arasında sendikanın rüşvet aldığı iddialarını da güçlendirmiş. Kadınlar sendikanın olduğu gibi erkek meslektaşlarının da greve müdahalelerini rüşvete yatkın oldukları gerekçesiyle reddediyorlar. İşçi kadınların eşlerinin bir çoğunun ya hayatta olmadıkları ya da alkolik oldukları ise yerel haberlere yansıyan önemli ayrıntılardan.

Yararlanılan Kaynaklar:
http://indianexpress.com/article/explained/what-munnar-rebellion-says-about-keralas-women-labour/
http://www.peacetimes.news/2015/10/19/a-partial-success-for-women-tea-pickers-in-kerala/
http://www.newindianexpress.com/magazine/Rare-Revolt-Brews-in-Kerala-Tea-Garden/2015/10/03/article3057543.ece
http://www.wsws.org/en/articles/2015/10/03/kera-o03.html

ÖNCEKİ HABER

Halk mı yakalayacak?

SONRAKİ HABER

Guernica’dan Ankara istasyonuna

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...