16 Ekim 2015 00:36

Avukat Sinan Zincir: Gişe yapmayan filmin tekrarı sergileniyor

Paylaş

Eda YILDIRIM
İstanbul

7 Haziran seçimlerinden sonra HDP üye ve yöneticilerine yönelik başlatılan gözaltı furyası, 1 Kasım seçimlerine kısa bir süre kala daha da hız kazandı.
Öyle ki 2012 yılında DTK hakkında açılan soruşturma kapsamında 3 yıl sonra İstanbul’da operasyon yapıldı ve aralarında HDP yöneticilerinin bulunduğu 51 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan 15 kişinin DTK delegeliği, BDP ve DTK toplantıları, parti aidatları delil sayılarak ‘KCK üyeliği’nden tutuklanması ise, seçim arifesinde yapılan bu operasyonları bir kez daha tartışılır hale getirdi. Gözaltına alınan HDP’lilerin avukatı ve  ÖHD İstanbul Şubesi  Eş Başkanı Sinan Zincir, 2012 yılında başlatılan soruşturma için bugün operasyon yapılmasının nedeninin HDP’nin seçim başarısını önleme olduğuna vurgu yaptı.
Delillere ve kavramlara bakıldığında DTK operasyonunun 2009-2011 yılındaki KCK operasyonlarının tıpa tıp aynısı olduğuna vurgu yapan Zincir, 2011 yılındaki KCK soruşturmasında tutuklanmayan isimlerin DTK operasyonunda tutuklandığına dikkat çekerek, “Bugün yürütmenin emri altındaki hakimler ve savcılar, gişe yapmayan kötü bir filmin tekrarını sergiliyorlar” dedi.

Türkiye genelinde Kürt siyasetine ve kurumlarına yönelik gözaltı ve tutuklama furyası artarak devam ediyor. İstanbul’da tutuklananların sayısına ilişkin net bir bilgi var mı?
Son 3 ayda İstanbul’da yaklaşık 70 kişi tutuklandı. Tutuklananlar HDP ve HDK gençlik çalışanları, DÖDEF’li öğrenciler, HDK İstanbul delegeleri, HDP parti meclis üyeleri, il yöneticileri, ilçe eş başkanları ve ilçe yöneticileri ile DTK delegeleri...

İstanbul’da 2 Ekim tarihinde 2012 yılına ait bir soruşturma kapsamında 51 kişinin  gözaltına alındığı, 15 kişinin tutuklandığı operasyona ilişkin bilgi verebilir misiniz?
Son operasyon tamamen 2012 yılındaki DTK delegelerine ve o dönemdeki il BDP yöneticilerine dönük. 2012 yılından  bu yana soruşturma başlatılmış ancak 2013, 2014, 2015 yılı ve operasyonun yapıldığı ekim ayına kadar arkadaşlarımıza sordukları ne bir telefon görüşmesi, ne bir ortam dinlemesi, ne bir demokratik eylemlilik ne de bir delegelik var. 2012 yılına ait DTK toplantıları, BDP toplantıları, BDP’nin saymanlık çalışmaları ve BDP’nin halkla ilişkiler komisyonu çalışmaları bugün soru olarak arkadaşlarımızın önüne getirildi. 2012 yılında oluşturulmuş dosyanın sorularını bugün bizim önümüze getiriyorlar.

ÖRGÜTSEL İLİŞKİ OLSA KCK PARA YARDIMI YAPAR

Tutuklananlar hakkındaki suçlamalar nedir?
Mesela tutuklanan Ayşe Karadağ, HDP ve BDP’nin halkla ilişkiler komisyonunda ‘paralel mahkemeler kurmak’la suçlanıyor. AKP iktidarı bu ‘paralel’ kavramına çok taktı. Cemaat için bunu diyordu. Kürt siyasetinin de, demokratik siyaset alanı ve siyasi parti içerisinde oluşturduğu tüm birimleri paralel bir yapılanma olarak önümüze getiriyorlar. Örneğin HDP’nin seçim için kullandığı tüm paralar Tengazer Yılmaz’ın tutuklanma gerekçesi. HDP ve o dönem BDP’nin seçim paraları, saymanlık paralarını KCK’ye aktarmakla itham ediliyorlar. Örneğin müvekkillerimize şunu soruyorlar: “Bir yemek 50 lirayken niye 500 liraya bilet satıyorsunuz. 450 lira KCK’ye mi gidiyor?” 450 lira bu partinin seçim masraflarına, propaganda ve afiş masraflarına kullanılan paralardır. Bir yemeğin 500 lira olması suç değildir. Siyasal partiler seçim öncelerinde seçim propaganda, afiş, miting vs. masraflarını çıkarmak amacıyla üyeleriyle dayanışma geceleri düzenlerler. Bunlar makbuz karşılığı alınan paralardır. Ona rağmen bu kriminalize ediliyor. Biz duruşma aşamasında şunu ifade ettik: “HDP barajı aşıp Meclise girdiği halde hâlâ hazine yardımı kendilerine verilmediği için borçla siyasal mücadelesini devam ettiren bir partidir. Borçla siyasal mücadelesini devam ettiren bir parti nasıl olur da KCK’ye para gönderir. Ya da BDP nasıl gönderir. Eğer KCK’yle, HDP ya da BDP arasında bir yakınlık ilişkisi arıyorsanız sizin anlattığınız ya da polisinizin fezlekesine göre KCK’nin HDP ya da BDP’ye para aktarması gerekirdi.” Bunu söyleyince  hakim ve salondakiler güldü tabi. Yine 2011 yılı öncesinde BDP’nin üyelerinden aidat toplama yöntemi olarak kumbara çalışması vardı. Üyeleri yoksul halktan oluştuğu için ve aidatlarını düzenli ödeyemedikleri için bir lira, iki lira annelerimizin kumbara yaptığı ve partiye makbuz karşılığı aidat olarak dönen paralar KCK’ye aktarılan paralar olarak geçiyor.

7 HAZİRAN İNTİKAMI 1 KASIM ÖNLEMİ

En önemli ve aslında en çok yanıtlanmış soruya gelelim. 2012 yılında başlatılan bir soruşturmanın operasyonu neden bugün yapılıyor?
O açıdan bu operasyon 7 Haziran’ın intikamı ve 1 Kasım seçimi öncesinde HDP, HDK ve DTK delegeleri ile seçim çalışanlarına dönük bir önleme operasyonudur. Yani bir seçim zaferinin intikamı, önümüzde gelecek olan bir seçim zaferinin de önlenmesi amaçlıdır. Bunu soruyoruz. Savcılık aşamasında savcılık, kolluk ve mahkeme boyutunda söyledik.

SAHTE DELİL ÜRETME KABİLİYETLERİ YOK

Peki neden yeni bir dosya oluşturmak yerine, soruşturma ve operasyon tarihi nedeniyle meşruluğu  tartışılacak bir dosyayı gündeme getirdiler?
Bu dosyayı bugün haklarında soruşturma açılan ve  tutuklanan  polisler, hakimler, savcılar hatta Gürcistan sınırından yurt dışına kaçan Zekeriya Öz’ler hazırladı. Biz mahkemede “Böylesine kirli, böylesine şaibeli bir dosyayı neden bizim önümüze getiriyorsunuz?” dedik.
Ellerinde yeni bir dosya yok çünkü. Yeni bir dosya oluşturamıyorlar. Hukuka aykırı bir delil yaratma kabiliyetlerini dahi yitirmişler. Eskilerin (Gülen Cemaati) en azından hukuka aykırı delil yaratma kabiliyetleri vardı. Sahte delillerle demokratik siyaset alanından bir KCK şeması yaratırlardı. Şu anda mevcut siyasi şubenin, siyasi polisin, mevcut hakimlerin, savcıların yani AKP kadrosu olan hakim, savcı ve polislerin hukuka aykırı delillerle bile bir kriminal dosya yaratma kabiliyetleri kalmamış.

2011 YILINDA TUTUKLANMAYANLAR BUGÜN TUTUKLANDI

Bu durumda binlerce Kürt siyasetçisinin gözaltına alındığı ve tutuklandığı KCK operasyonlarından çok farklı değil.
Bu ekim ayında yapılan operasyonda, 2011 yılında KCK operasyonlarında tutuklanmayan arkadaşlarımız alındı. Delillere ve kayıtlara bakıldığında 2009-2011 yılındaki KCK operasyonlarının tıpa tıp aynısıdır. Deliller, kavramlar, yaratılan sahte delillerin tamamı aynıdır. Ortam dinlemeleri, parti yöneticilerinin birbirleriyle yaptıkları telefon görüşmeleri, demokratik eylemliliklere parti yöneticilerinin birbirini çağırmaları, HDP’nin ve öncesinde BDP’nin aidat toplama yöntemleri, 1 Mayıs, Newroz çağrıları, DTK delegelerinin toplantıya çağrılması, parti binalarına giriş çıkışlar, teknik fiziki takibe alınmış ve suç unsuru yaratılmış. Daha önceki KCK operasyonlarındaki delil durumu da aynıydı. Dolayısıyla bugün yürütmenin emri altındaki hakimler ve savcılar, gişe yapmayan kötü bir filmin tekrarını sergiliyorlar. Bu film gişe yapmayacak, yapmadı. Çünkü 2009 ve 2011 yılında tutuklanan bütün arkadaşlarımızı tahliye etmek zorunda kaldılar. Aynı delillerle tutuklanan yüzlerce insanı tahliye ederken, neden bugün yine aynı sahte delillerle yeniden insanları tutukluyorsunuz? AKP, Saray ve onların emri altındaki hakim, savcı ve silahlı kolluk kuvvetleri savaşı yaşamın her alanına yaydılar. Kürdistan’da gençleri katlediyorlar. 70 yaşında amcaları katlediyorlar. Halka sokağa çıkma yasağı ilan ediyorlar. Türkiye metropollerinde fiilen bunları yapamayacakları için de tutuklamalarla rehin almalarla demokratik siyaseti güçten düşürmeye çalışıyorlar.

DEVLET ESKİ MANTIĞINA DÖNDÜ

8. Sulh Ceza Hakimliği, DTK için “KCK KONGRA-GEL’in prototipidir” ifadesini kullandı. Buna dair ne söyleyeceksiniz?
Çünkü DTK demokratik özerkliği savunuyor. Demokratik özerkliği savunmak, “Devletin, milletin ve ülkenin bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmak, bu devletin topraklarından bir kısmını alarak, ayrı bir devlet yapılanması öngörmektir.” Legal demokratik Kürt siyaseti hem de silahlı Kürt hareketi yıllardır bir Türkiyelileşme projesi ortaya koymuşken, yıllardır demokratik komünalizm, demokratik özerklik, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi üzerinden demokratik siyaseti ön plana çıkarırken, ayrı bir devlet yapılanmasını ideolojik ve stratejik bir paradigma olarak ortadan kaldırmışken, devletin mantığı eski mantığa dönüştü. Kürt hareketinin ısrarla reddettiği bir paradigmayı Kürtlerin önüne getirerek ayrılıkçı bir hareket olgusu üzerinden yani 302. madde üzerinden arkadaşlarımız tutuklandı.

YÜZLERCE YILLIK CEZALAR YAĞABİLİR

Seçim öncesi Erdoğan ve AKP’nin operasyonları hızlandırdığını söylüyorsunuz. Peki AYM’de bekleyen veya yargılaması süren KCK davaları var. Çok sayıda da tahliye gerçekleşti. Bu süreç onları nasıl etkileyecek?
Şu andaki iktidarın mantığı şu: “Benim istediğim temelde çözüm süreci var ise sizi tutuklamam, sizinle savaşmam. Ama çözüm süreci, benim iktidarımı pekiştirecek şekilde gitmiyorsa, ben yine KCK soruşturmalarını başlatırım. Mevcut davalarda da cezaları yağdırırım.” Ve birçok KCK davasında HDP çalışanlarına yüzlerce yıllara varan cezalar verildi. Bu iklimle, bu akılla AKP iktidarı kalıcı bir şekilde devam ederse Kürtler, muhalif kesimler, hem devam eden davaların ilerleyen aşamalarında yüzlerce yıllık cezalarla karşı karşıya kalacaklar hem de şu anda mevcut demokratik siyasetin içerisinde çalışma yürüten HDP’liler, HDK’liler, DTK’liler KCK operasyonlarıyla karşı karşıya kalacak.

GEZİ VE KOBANÊ RUHU BİRLEŞİRSE ÖLÜMLER DURUR

AKP’nin 1 Kasım seçiminden sonra tek başına iktidar olması durumunda Türkiye halklarını ve Kürtleri nasıl bir süreç bekliyor?
AKP 1 Kasım’da tek başına iktidar olursa Kürtlere karşı olan savaşı derinleştirecek ve demokratik Kürt siyasetine karşı siyasi soykırım operasyonlarını hızlandıracak. Ayrıca Kürtlerle dayanışma içerisinde, gönül birlikteliği içerisinde olan, Kürtlerle seçim ittifakı yapan bütün demokratik güçlere karşı siyasi soykırım operasyonları hız kazanacaktır. Bu diktatörlüğü bu zulmü durdurmanın, AKP’yi tek başına iktidar yapmamak için HDP’nin güçlenmesi önemlidir. Ancak yetmez. Türkiye’nin batı cephesindeki Gezi ruhunun Kürdistan’daki savaşı iyi görmesi lazım. Gezi sürecinde Lice’de Medeni Yıldırım katledildiğinde Türkiye’nin sokaklarında milyonlar Medeni Yıldırım için “Diren Lice yoldaşların seninle” diye haykırmıştı. Bu çok tarihsel bir durum. Çünkü 90 yıldır bu topraklarda bütünleşemeyen halkların o ruhu birleşmişti. Gezi ruhunun biraz daha bu süreçte aktif olması gerekir. Türkiye’nin Batı cephesi ve Türk halkı Kürdistan’daki bu zulme, bu insanlık dışı savaşa karşı Gezi ruhuyla bir duygu, düşünce ve mücadele birliğini ortaya çıkarmadığı sürece hepsi bu ülkenin çocukları olan asker, gerilla ve polisler Sarayın savaşı için, bu iktidarın savaşı için ölmeye devam edecekler. Ölümlerin önüne geçmemizin tek yolu, Gezi direniş ruhuyla, Kobanê serhıldan ruhunu birleştirmekten geçer. Bu noktada en başta Barış Annelerinin, asker annelerinin, polis annelerinin, gerilla annelerinin bu ölümlere karşı ses çıkarması gerekiyor.

ÖNCEKİ HABER

Yapının harcına ‘hayatını koyanların’ filmi: Babamın Kanatları

SONRAKİ HABER

Ali Deniz'in babası ve amcası: Oğlumuzla gurur duyuyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa