12 Ekim 2015 00:55

Rusya Ortadoğu’da müdahale alanını genişletiyor

Paylaş

Geçtiğimiz haftalarda Rusya, Irak, İran ve Suriye arasında Irak’ın başkenti Bağdat’ta bir ‘bilgi merkezi’ oluşturulması için anlaşmaya varıldığı duyurulmuştu. Bu kez de Rusya, Irak’ın istemesi halinde IŞİD mevzilerini bombalayabileceklerini açıkladı. Lübnan’dan yayınlanan Addiyar gazetesi de, Rusya’nın, Lübnan’ın istemesi halinde Lübnan’ın hava sahasını korumaya hazır olduğunu açıkladığını yazdı. Mısır da, Rusya’nın Suriye’deki askeri operasyonlarını desteklediğini duyurdu. Bütün bu gelişmelere Rusya’nın Hazar Denizi’ndeki gemilerinden Suriye’deki IŞİD mevzilerine füze fırlatması eklendi. Gözlemciler, Rusya’nın bu adımlarla Ortadoğu’daki etki alanını genişlettiği ve bölgedeki dengeleri değiştirdiği görüşünde birleşiyor.

TÜRKİYE’YE MESAJ

Lübnanlı Yazar Muhammed Ballut, Assafir’deki yazısında Rusya’nın Hazar Denizi’nin doğusunda bulunan gemilerinden Suriye’ye fırlattığı füzeleri değerlendirdi. Ballut, 1500 km’lik bir mesafeyi aşan ve İran ile Irak’ın semalarını geçip Suriye’de IŞİD mevzilerini hedef alan 26 füze saldırısının, Rusların zorunlu kalmaları durumunda atacakları adımların sadece bir tanesi olduğunu belirterek, “Rusya’nın uzun menzilli bu füzeleri tercih etmesi, Rusların bu savaşta bütün imkanları kullanabileceklerini gösteriyor” yorumunu yaptı. Bu füzelerin çeşitli mesajlar içerdiğini vurgulayan Ballut, bu mesajlardan birisinin de, Türkiye’ye yönelik olduğunu belirterek, bu mesajın da, “Rusların, Türkiye ve ABD tarafından finanse edilen gruplara karşı bombardımana devam edeceği ve bu grupların mevzilerini yerle bir etmeye devam edeceği” yönünde olduğunu yazdı.

MISIR ESKİ ORTAĞINI HATIRLADI

Rusya el-Youm, Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Şükrü’nün Rusya’nın Suriye’deki askeri operasyonlarını memnuniyetle karşıladığını söylediğini yazdı. Devlet sermayeli Ahram gazetesi de geçtiğimiz hafta, tarihe Arap-İsrail savaşı olarak geçen Mısır ve Suriye’nin 6 Ekim 1973 tarihinde İsrail’e yönelik savaşın yıl dönümü nedeni ile kaleme alınan başyazıda Mısır ve Suriye’nin ekim savaşındaki ortaklığını hatırlatan yazısı dikkat çekti. Mısır’ın “Her zaman Suriye halkının ve devletinin yanında toprak bütünlüğünden yana bir duruş” sergilediğini öne süren Ahram, “Suriye’deki krizin siyasi yoldan çözülmesini isteyen Mısır aynı duruşu sergilemektedir; Devleti çöküşten kurtarmak ve halkın iradesini desteklemek” diye yazdı.

ABD’NİN ÖNÜNDEKİ ÜÇ SEÇENEK

Rusya’nın Suriye’ye askeri olarak müdahil olmasının, Suriye’de ılımlı veya ılımlı olmayan muhaliflere yönelik bombardımana başlamasının, Suriye ordusuna stratejik yerleri ele geçirebilmesi konusunda havadan destek sunmasının, Suriye’deki dengeleri altüst ettiğine dikkat çeken Raialyoum gazetesi, ABD ve Arap müttefiklerinin önünde üç seçeneğin kaldığını yazdı. Gazeteye göre, ABD, ya Türkiye’nin istediği güvenli bölge veya uçuşa yasak bölgeyi kabul eder, ya ılımlı silahlı grupları ve Özgür Suriye Ordusunu uçaksavar gibi nitelikli silahlarla silahlandırabilir ya da IŞİD, Nusra Cephesi, Ahrar-u Şam gibi örgütlerle ittifaka gidip, bu örgütleri terörist listesinden silip tıpkı Afganistan’da yaptığı gibi bunları Rus müdahalesine karşı kullanabilir. 


HAZAR’DAN AKDENİZ’E MESAJ FÜZELERİ

Muhammed BALLUT 
Assafir

Rusya’nın Hazar Denizi’nin doğusunda bulunan gemilerinden Suriye’ye fırlattığı füzeler doğrudan bir mesaj içeriyor. Rus kaynakları, 1500 km’lik bir mesafeyi aşan ve İran ile Irak’ın semalarını geçip Suriye’de IŞİD mevzilerini hedef alan 26 füze saldırısının, Rusların zorunlu kalmaları durumunda atacakları adımların sadece bir tanesi olduğunu belirtiyor. 

Rusya’nın uzun menzilli bu füzeleri tercih etmesi, Rusların bu savaşta bütün imkanları kullanabileceklerini gösteriyor. Bunun yanı sıra çeşitli mesajlar da içermektedir. Hazar Denizi’nden fırlatılan füzeler, tartışmaların yoğunlaştığı ve Rus uçaklarının Türk hava sahasını ihlal etmesinin Ankara tarafından protesto edildiği bir döneme denk gelmesi, Türkiye’ye de yönelik bir mesaj içermektedir. Bu mesaj da, Rusların, Türkiye ve ABD tarafından finanse edilen gruplara karşı bombardımana devam edeceği ve bu grupların mevzilerini yerle bir etmeye devam edeceği yönünde. 

Rusların Hazar Denizi’nden Suriye’de IŞİD’e yönelik füze saldırıları, Rus halkına karşı da bir mesaj içeriyor.  Rusya yönetimi içeriye yönelik bu mesajında, Suriye’deki ‘‘terörist gruplara’’ karşı ulusal bir savaş verdiğini anlatmak istiyor. 

Batılı kaynaklara göre, Rusya önümüzdeki iki ay boyunca ara vermeden bombardımana devam edecek. Rus diplomatlar, Suriye’de Türklerin ve Suudilerin dayattığı güç dengesi sona erdi. Bunun yanı sıra Suriye ordusu Humus, Hama, Halep ve İdlib gibi kentlere 120 bin asker yığacak ve stratejik noktaların güvenliğini sağlamış olacak. Ruslar, önümüzdeki iki ay içerisinde Suriye ordusunun yeni yerleri kontrol altına alacağını öngörüyorlar.


MISIR VE SURİYE EKİMİN İKİ ORTAĞI

Al ahram
Başyazı

6 Ekim 1973’te Mısır ve Suriye, İsrail’e karşı asrın en büyük savaşını verdi. Zafer kazanılamadı ve tarihe ‘Arap-İsrail savaşı’ olarak geçti. 

Şu an Mısır ve Suriye’nin ekim savaşındaki ortaklığını hatırlıyoruz ve Suriye’de yaşananları hüzünle izliyoruz. Kardeş Suriye halkının 4 milyondan fazlası yerinden oldu. Yüz binlercesi katledildi. Ülke tamamen harap oldu. Terörist örgütler, bu sevgili ülkede büyük bir bölgeye hükmediyor. 

Mısır ve Suriye arasındaki tarihsel ilişki, coğrafi gerçekliğe dayanır. Bu iki ülke Arap halkının güvenliğini iki cenahtan sağlar. Bu ülkenin herhangi bir krizden etkilenmesi durumunda Arap halkının güvenliği etkilenir.
Bu nedenle 1961’de iki ülke birbirinden ayrıldığında, Cemal Abdül Nasır, iki ülkenin zorla bir arada kalmasını reddetti. Abdül Nasır, 5 Ekim 1961’de ümmete; “Durum ne olursa olsun, ihtilaf ve çatışma içerisinde olan bir halkı kabul etmiyorum. Kahire ve Şam’ı ancak aynı mücadele içerisinde olan kardeşler olarak tasavvur edebilirim. Ancak bütün Arap başkentleri ile ortak kadere bağlanmış ortaklar. Ve bütün Arap vilayetleri, Arap köyleri ile” dedi. Cemal Abdül Nasır’ın Mısır ve Suriye ilişkileri ile ilgili görüşleri Suriye’deki iktidarla olan büyük ihtilaflara rağmendi. 

Aynı bağlamda Suriye’nin PKK’yi desteklemesi nedeni ile 1998’de gerçekleşen Türkiye ile Suriye arasında yaşanan büyük krizde hatırlıyoruz. Türkiye askeri bir operasyon düzenleyecekti. Kahire ve Suriye arasında sıcak olmayan ilişkilere rağmen, Mısır hızlı bir şekilde kriz dolayısıyla harekete geçti ve krizi yatıştırmaya çalıştı. Suriye ile Türkiye arasında 1998 ekim ayında, Adana anlaşması imzalanmıştı. Mısır, risk hayaletlerinin Suriye’den uzaklaşmasını istedi.  

Tarih boyunca Mısır’ın duruşu budur. Her zaman Suriye halkının ve devletinin yanında toprak bütünlüğünden yana bir duruş sergilemiştir. İktidardaki rejimin doğası ne olursa olsun riskleri uzaklaştırmıştır. 

Suriye’deki krizin siyasi yoldan çözülmesini isteyen Mısır aynı duruşu sergilemektedir; Devleti çöküşten kurtarmak ve halkın iradesini desteklemek.


İRAN DEVRİM MUHAFIZLARI SUUDİ ARABİSTAN’I TEHDİT EDİYOR

Abdülbari ATVAN
Rai Al Youm

İran Devrim Muhafızları, Mina’daki hac faciası konusunda Suudi Arabistan’ı şiddetli bir şekilde karşılık vermekle tehdit etti ve 2 bin füzenin Hamaney’den emir beklediğini iddia etti.  Böyle bir zamanlamada bu tehditlerin amacı ne? Bu tehditler gerçekçi mi? Çatışma ihtimali ne boyutta?

Şunu kabul etmek gerekir ki, İran’ın son dönemlerde Suudi Arabistan’a karşı tehditleri bugüne kadarki tehditlerin en şiddetlisi ve söylem olarak en ağırı konumunda. İran, Mina’daki hac faciasını bu gerilimde kullanmaya çalışıyor. İran Devrim Muhafızları Komutanı ve İran’da Hamaney’den sonra ülkenin en güçlü adamı konumundaki Muhammed Ali Caferi, geçtiğimiz günlerde Arabistan’ı tehdit ettiği açıklamasında, İran Devrim Muhafızlarının Mina’da ölen İranlı hacıların intikamını almak için Suud’a herhangi bir zamanda ve mekanda, güçlü ve hızlı karşılık vermek konusunda bütün gücünü kullanmaya hazır olduğunu söyledi.  İran’ın Dini Lideri Ali Hamanei de, geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’ı, ölen hacılara karşı en ufak bir saygısızlık olması durumunda sert bir şekilde karşılık vermekle tehdit etti. 

Bu tehditler karşısında Suudi yönetimi, gazetelerde çıkan bazı makaleler haricinde sessizliğini korumaya devam ediyor. İran’ın Suudi Arabistan’a yönelik bu tehditlerinin iki açıklaması var. Bunlardan birincisi, Yemen’deki müttefiklerine yardım edemeyen İran’ın, Suriye’de Rus müdahalesinden sonra elinin güçlenmesine bağlı olarak Suudi Arabistan’a sert bir darbe vurma konusunda ciddi olma ihtimali. İkincisi ise, İran’ın, hac faciası ile ilgili tahkikatlarda daha şeffaf olması, resmi özürde bulunması ve ölen hacıların ailelerine tazminat ödemesi için Suudi Arabistan’a baskı uygulamaya çalışıyor olabilir. 


ABD VE ARAP MÜTTEFİKLERİNİN SURİYE’YLE İLGİLİ ÖNLERİNDEKİ 3 SEÇENEK

Rai Al Youm
Başyazı

Suriyeli muhaliflere yönelik eğit-donat programının başarısız olması ve programın tamamen lağvedilmesinin ardından ABD ve Arap müttefiklerinin önünde 3 seçenek var. 

Rusya’nın Suriye’ye askeri olarak müdahil olması, Suriye’de ılımlı veya ılımlı olmayan muhaliflere yönelik bombardımana başlaması, Suriye ordusuna stratejik yerleri ele geçirebilmesi konusunda havadan destek sunması, Suriye’deki dengeleri altüst etti. Bundan sonra asıl soru, Suriye konusundaki çekişmede ABD’nin gelecek planının ne olacağıyla ilgili. Bu konuyla ilgili 3 senaryo mevcut. Bu senaryolar da şu şekilde:

* Birinci senaryo, ABD, Türkiye’nin istediği güvenli bölge veya uçuşa yasak bölgeyi kabul edecek, bu bölge de Suriyeli mülteciler için sığınacak bir alan olacak ve ABD’nin gözetimindeki silahlı gruplar için bir hareket noktası olacak. Ancak bu seçenek tehlikelerle dolu. Zira Suriye’de bombardımana devam eden modern Rus uçakları, Suriye’de hiçbir uçuşa yasak bölgeye izin vermeyebilir. Ve bu girişimin başarısızlığa uğratılması için çalışabilir. 

* İkinci senaryo ise, ABD ılımlı silahlı grupları ve Özgür Suriye Ordusunu uçaksavar gibi nitelikli silahlarla silahlandırabilir. Ancak bu da Rusya için bir başka kırmızı çizgi konumunda. Çünkü bununla beraber, tıpkı Afganistan’da Amerikalıların cihatçıları stingır füzeleriyle donatmasında olduğu gibi Rus uçaklarını hedef alabilirler. 

* Bir başka senaryo da, ABD, IŞİD, Nusra Cephesi, Ahrar-u Şam gibi örgütlerle ittifaka gidip, bu örgütleri terörist listesinden silip tıpkı Afganistan’da yaptığı gibi bunları Rus müdahalesine karşı kullanabilir. Ancak bu senaryo, en azından bu dönemde hem ABD tarafından, hem de IŞİD açısından uzak bir ihtimal gibi görünüyor. 

 

 

ÖNCEKİ HABER

Kobanê eylemlerinin üzerinden 1 yıl geçti: Failler yargılanmadı dosyayı gizliyorlar

SONRAKİ HABER

İşyeri temsilcileri katliamı lanetledi: Barışın sesi işyerinden fabrikadan yükselecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...