SEN şiir ablası işçi kızların emektir alnında parıldayan NUR
1 MAYIS
Yenilgilerden sonra yazıldı bu şarkı
ezgisi kırık rengi solgun
ama direnir sesi.
Nefesi daha yüz yıl yeter
alanlara
son soluğunu kat
yeter ki...
Güneşi biz onardık o gün
eklemleri kırık ellerimiz
ve eksi tornavidamızla
Bizim terimiz var
güneşin sıcaklığında
Bugün yenildi zemheri
bugün mayısın biri
Genciz, güçlüyüz, emekçiyiz
Emeğimiz eski, umudumuz yeni.
Bugün Bir Mayıs
omzunun yanında
dost omuzları duy
bayramını kutla
alanlarda
indir şalteri!
BİR SEVGİ ŞİİRİ
Adnan’a
Bir sevgi şiirine başlamalıyım
Eskittiğimiz günler için
Yorgun akşamlarında
Verdiğin güven, yarın ekmeği
Umudu işçinin
Eve dönememenden korkmak
Uyanamamaktan daha doğal
Daha sık hastalanmaktan
Tutuklanmak güdüsü
Güzel günlere inanmak suçuna uğramak
Bir sevgi şiirine başlamalıyım
Seni yalnızca bir erkek
Beni yalnızca bir kadın diye anlatan
Çocuklarımın babası
Evimin güvenci diye
Yakanda bir çiçek gibi kendimi
Seni sırtımı dayadığım bir ağaç diye alan
Bir sevgi şiirine başlamalıyım
Silah arkadaşım benim
Silahı halka güvenmek
Silahı yaşamak olan.
KİRLENMİŞ KAĞITLAR -I
...
Kadınlar, ki yoklukları fark edilir olsa olsa. Kadınlar,
bir yazma, bir renk, bir devinim... Karıncalar kadar
olagan... Paları karıncalar kadar hayatta. Göçerler,
trenleri tanımadan. Selvisiz ve söğütsüz bir ıssızda,
katar hece taşları.
Bekleme salonlar. Ucuz tütün, mektup torbası ve bir
öykü: Cılız ışığıyla. Susuz ve ışıksız köylerin kapısı.
Dünyayı bir durak sayanlara, örnek: “Budur payına
düşen. Bekle...” Ve gökte gecikmiş bir turna katarı.
Bilir misin bekleme salonlarını?
BİR ANNENİN NOTLARI
Çocuklar hayır diyebilmek ölüme
haksızlığa yokluğa
yasağa hayır demek
Kızım güzel şeyler istiyor ille güzel şeyler
oğlum ablasının çöreklerini
paylaşmak istiyor açlığıyla ve kuşlarla
Yok bilmiyorlar yoksul bilmiyorlar
Öğretiyorlar başka çocukların da dişleri olduğunu
elleri olduğunu
şekerlerle oyuncaklara
Kaçtıkça uykularım kitaplar arıyorum
büyüyen sorularına
“İncirler neden yıkıntılarda büyür?”
İncirler mi yıkar evleri
kök salıp mermerlere
yoksa yıkılmaz umutlar mı ballandırır incirleri
boyna soruyorum kendime yazmadıklarını kitapların
Boyna soruyorum kendime
sırtımda ağırlaşan bir ölü gibi taşıyıp sıkıntımı
nasıl anlatmalı dünyaya
anlaması için çocukların
BİR YUDUM SU
Hele bir su verin,
tutuşmuş bir gülle geldim.
Evet tutuşmuş bir gül gönlüm
beş yıldır Sivas’ta
otuz üç yapraklı bir gül.
Ve beş yıldır Amasya’da
dört yüz bahadırla kapalı bir mağrada.
Bir yudum su verin,
tutuşmuş bir gülle geldim:
Edirne’de bir cami avlusunda,
yanıyor insanlar beş yüz yıldır
beş yıldır da Sivas’ta
Bir su verin bir su
gönlüm serinlemez
gönlüm serinlemez
gül bahçesine dönmedikçe örenler
Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta.
Bir yudum suyunuz yok mu
yanmasın daha güller
Tunceli’de Lice’de Diyarbakır’da...
ZEYTİN TÜRKÜSÜ
Zeytini söyleyelim
Zeytin eğri büğrüdür ama kayalardan fışkırır
Yedisinde meyve verir
Ve ölmez, görülmez öldüğü
Ağır aksak meyvelense de kısır kalmaz
Kadınımızdır.
Zeytini söyleyelim zeytini
Korkmaz kuraktan
Çirkindir yararlı olduğunca
Meyvesi dövülerek alınır
Çekirdeğine kadar işlenir
Mevsimden mevsime bakılır yüzüne
İnsanımızdır.
Zeytini söyleyelim zeytini
Kutsal kitaplarda ona and olunmuştur
Çünkü vermezse meyvesini aç kalınır
Yerini hep bir genç ağaç doldurur
Ölümsüzdür
İşçimizdir.
Zeytini söyleyelim
Zeytin hakkı için
Kayayı delen delici hakkı için
Bu buruşuk acı ekmek katığı için
Yağı alınan çekirdeği hakkına
Hak yerde kalmayacaktır.