10 Ekim 2015 17:34

Faşist terör ve adım adım Suriyeleşme…

Paylaş

Yusuf KARATAŞ

Ankara’daki faşist terör saldırısı, ülkenin saray ve savaş hükümeti eliyle nasıl tehlikeli bir mecraya sürüklendiğini bütün vahşetiyle bir kez daha gösterdi. Kim tarafından gerçekleştirilmiş olursa olsun, bu saldırının siyasi sorumluları Suriye’ye müdahale peşinde koşarken, ülkeyi adım adım Suriyeleştiren politikaların mimarlarıdır.  Zaten saldırıların HDP’nin seçimden güçlü çıkması için yapıldığını söyleyen AKP’li Bakan Veysel Eroğlu ve  ‘eylemsizlik’ ilan ettiği gün KCK’nin bu saldırıyı yapmış olabileceği haberini yapan Yeni Şafak gibi Saray medyasının yayın organları, tam da bu suçluluk psikolojisi ile hareket etmektedir. 5 Haziran’da Diyarbakır’da HDP mitinginde ve 20 Temmuz’da Suruç’taki saldırıları yapanların MİT ve emniyet gözetiminde IŞİD’e katıldığı ve hatta eylemlerden önce sorgulanıp bırakıldıkları biliniyor. Bu gerçek ortadayken ve bu saldırıların arkasındaki güçler açığa çıkartılmamışken Ankara saldırısının adresi olarak katliama maruz kalanları göstermek, alçakça bir dezenformasyon, gerçeği çarpıtma girişiminden başka bir şey değildir.
Evet, Saray’ın ve savaş hükümetinin Suriye’ye müdahale politikasındaki ısrarı ve Kürt sorununda savaşçı politikalara dönüşü ülkeyi adım adım Suriyeleşmeye doğru sürüklemektedir.  Dün ‘Bölgesel liderlik’ için müdahale peşinde koşanlar, bugün ülkeyi emperyalist ve gerici güçlerin müdahale alanı haline getirmiştir. Dolayısıyla başta da söylediğimiz gibi bu saldırılar kim/kimler tarafından yapılmış ya da yaptırılmış olursa olsun, Erdoğan ve AKP’nin sorumluluğu ortadan kalkmamaktadır. Bir yanda Kürdistan kentlerinde sokağa çıkma yasakları, özel güvenlik bölgeleri ilan edilerek topyekün bir saldırı yürütülmekte; ölümler üzerinden ülkenin batısında Kürtlere karşı saldırı ve linç dalgası geliştirilerek halkların birlikte yaşama zemini baltalanmaktadır. KCK’nin ‘eylemsizlik’ kararı aldığı gün Diyarbakır’ın iki ilçesi ve 9 mahallesinde sokağa çıkma yasağı ilan edilerek sürdürülen operasyon, Saray ve hükümetin Kürt halkına ve bütün demokrasi güçlerine karşı savaş ısrarını bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Yine Ankara’daki terör eylemi, artık bütün ülkenin tehdit altında olduğunu ortaya koymaktadır. Üstelik ardı sıra katliamlar yapılırken ülkeyi yönetenlerin bir güvenlik zafiyetinin olmadığını söylemesi de durumun vahametini daha da arttırmaktadır. Utanmazca halkın karşısına çıkıp katliamda zafiyet ve sorumluluklarının olmadığını söyleyenlerin saldırıya dair yayın yasağı getirip sosyal medyayı yasaklaması ve haber sitelerini kapatması ise katliamı tamamlayan faşizan uygulamalar olarak not düşülmelidir.
Açıktır ki Ankara’daki katliam ülkenin bir yol ayrımında olduğunu bize çok acı bir şekilde gösterdi. Barış mitingine vahşice saldıranlar ülkenin bütün emek, barış ve demokrasi güçlerini sindirmek, sokağa çıkamaz, kendi hak ve talepleri için mücadele edemez hale getirmek istemektedirler. Ya bu terör ve saldırganlığa teslim olacağız ya da işyerleri ve mahallelerden başlayarak ülkenin dört bir tarafında katliamların sorumlularından hesap sormak için mücadeleyi yükselteceğiz.  Ya Suriyeleşme ya da halkların barış ve eşitlik içinde yaşadığı demokratik bir ülke... Ankara’da bizi canevimizden vuran bomba, ülkenin bütün emek, barış ve demokrasi güçlerinin harekete geçmesi için bize kaybedecek zamanımız kalmadığını çok acı biçimde hatırlatıyor.

ÖNCEKİ HABER

Sanatçılardan katliama tepki

SONRAKİ HABER

Katliam, Viyana'da protesto edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...