02 Ekim 2015 00:55

Varufakis: Yunanistan böyle giderse Kosovalaşır

'Yunanistan böyle devam ederse Kosovalaşacak, şunu demeye çalışıyorum: Aynı Kosova gibi, giderek avro kullanan ama tek ihraç malının insanlar ve turizm olduğu, üretici yatırımın sıfır olduğu, bankaların kredi kuruluşları değil ama kasa olarak çalıştığı ve her yerde haraç mezat satışın olduğu bir mandaya dönüşecek.'

Paylaş

David PATRIKARAKOS

Yanis Varufakis mütevazı ama şık bir evde yaşıyor. Dairesi ferah ve göze hoş görünüyor. Raflar ağzına kadar politika ve ekonomi kitaplarıyla dolu, tabii ki bu, geçen temmuza kadar Yunanistan’ın ekonomi bakanlığını yapmış bir üniversite profesörü için şaşırtıcı değil.

Varufakis oldukça misafirperver. Bize kahve yapıyor ve Joseph Stiglitz’in eşitsizlik üzerine yazdığı “Büyük Bölünme” kitabının yanına bir kutu çikolata bırakıyor. Üzerinde koyu kırmızı bir tişört, koyu renk pantolon ve ayağında terlikleri var. Bu görüşmeyi ayarladığımızda bana Yunanistan seçimleriyle ilgili konuşmak istemediğini çünkü bunun üzücü bir durum olduğunu söyledi. Fakat pazar günkü oylamadan sonra artık bu konuda konuşmak istiyor.

DESTEĞİMİZ 1.6 MİLYON AZALDI

Neden moral bozucu bulduğunu soruyorum. En nihayetinde seçmenler, SYRIZA hükümetinden mesai arkadaşlarını ya da Başbakan Aleksis Çipras’ı cezalandırmadı. “Aleksis’in zaferinin önemini küçümsemek istemiyorum” diyor “Ama referandumla karşılaştırılırsa desteğimiz 1.6 milyon kişi azaldı. Parti, ocaktan beri 363 bin oy kaybetti. Demokratik acziyet ciddi anlamda yükseldi. Çipras’a oy verenler bile bunu acı, hüzün ve kalplerinde endişeyle yaptı. Çok acıklı bir seçimdi. Aleksis ile birlikte bu seçimin muzafferleri Troyka bileşenleri oldu (IMF, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası).”

Bütün bunların sonucunda ne olacak? “Kesin olan şey, krizin daha da derinleşeceğidir ve Çipras bunu biliyor. Soru şu: Gerçeklikle ilişki konusunda kendisini nasıl konumlandıracak? Çünkü beş parasız oldukları ve sermaye piyasalarına ulaşımlarının mümkün olmadığı bir dönemde küçük işletmelerden gelecek dönemlerdeki vergilerinin yüzde 100’ünü peşin istersen bir tarafta retorik diğer tarafta gerçeklik oluşur. Ya Bulgaristan’a gitmek zorunda kalacaklar, ya da iflas edecekler. Yine aynı şekilde nakitleri olmayan ev sahiplerinden varlık vergisi istediğin zaman aynı çelişki ortaya çıkıyor. Peki, ne yapacağız? Şu anda bile 80 milyar avroluk vergi kaçağı var. Böyle yaparak yalnızca bunun artmasına sebep olursunuz. Ve ödeyemedikleri zaman onun adı kaçak olmaz. Borç affından iş çıkmaz. Esaslı bir kayıp oluşacaktır, çünkü ödenemeyen borç ödenmeyecektir.”

ÇİPRAS’IN SEÇENEKLERİ

Peki, şimdi Çipras’ın seçenekleri neler? “Şimdi, bir, bu yaz anlaşılan kurtarma paketi ya da Uzlaşma Metni’nin birçok açığı var ve üzerinde daha fazla pazarlık yapılabilecek esnekliğe sahip. İki, kasımın ortalarında başarı olarak ilan edeceği bir borç affı hesabını yapıyor. Üç, SYRIZA’nın zincirleri olmamasından dolayı oligarşiyi ve vergi kaçakçılarını karşısına alabilme hakkını kullanarak esaslı bir anlaşma yapacak.”

Üzerinde örümcek desenleri olan dikkat çekici çoraplarıyla, ayaklarını masasına koyarak devam ediyor: “Mesele şu ki Uzlaşma Metni’nin ilk paragrafı Yunan Hükümetinin bu koşullara uymak için söz verdiğini söylüyor. Karşı tarafla anlaşmak için söz verdiysen pazarlık etmek için çok fazla bir alanın olmuyor. Ancak ricacı olabiliyorsun. Yunan hükümetleri beş yıldır ricacı oluyorlar. Bizim yapmaya çalıştığımız, onlarla müzakere etmekti ve onlar bize bir ders vermek için üzerimize çökmeye karar verdiler.”

“Borç affından iş çıkmaz. Esaslı bir kayıp oluşacaktır, çünkü ödenemeyen borç ödenmeyecektir. Ama kayıpla mücadelenin çeşitli yolları var: Bir tanesi tedaviye yönelik, meseleye açıklıkla yaklaşmak; böyle büyük bir borç affının amacı kendine nispeten düşük faiz dışı fazlalık elde etme şansı yaratmak ve böylece yatırımcılara Yunanistan’ın iyileştiği sinyalini vermektir. Ama onlar bu aptalca yüzde 3.5’lik faiz dışı fazlalığa karar verdiler. Yunanistan’da bunun başarılabilir olduğuna inanmak için alıklaşmış olmak gerekiyor. Hükümet, vergileri düşürmek ya da harcamaları yeniden kısmak zorunda kalacak. Peki, o zaman bunu neden yapıyorsun? İşe yaramayacak ki?”

MANDALAŞMA TEHLİKESİ VAR, KOSOVA GİBİ...

Varufakis Yunanistan’ı beş yıl sonra nerede görüyor? “Eğer hiçbir şey değişmezse kara deliğin daha da derinlerinde. Bu Uzlaşma Metni’ne göre devam edersek Kosovalaşacağız, şunu demeye çalışıyorum: Aynı Kosova gibi, giderek avro kullanan ama tek ihraç malının insanlar ve turizm olduğu, üretici yatırımın sıfır olduğu, bankaların kredi kuruluşları değil ama kasa olarak çalıştığı ve her yerde haraç mezat satışın olduğu bir mandaya dönüşeceğiz. Bir tepki olmadığı sürece.”

TROYKA OLİGARKLARLA İŞ BİRLİĞİ İÇİNDE

Varufakis, Yunan “oligarşisi” hakkında tecrübeli. Troyka’nın “Oligarklarla iş birliği içinde olduğuna” inanıyor. “2010’dan beri oligarklar Troyka’nın en büyük destekçileri oldular ve Troyka onları hep korudu” diyor.

“Hükümetin, zenginlere saldırmadığı sürece, Troyka tarafından nakit akışının kesilmesi ile tehdit edildiğinin vaki olmadığını Çipras’ın kendisi söylüyor. Hiçbir zaman. Sosyal yardımlar kesilmezse ya da gıda üzerindeki katma değer vergisi artırılmazsa nakit akışını kesmekle tehdit ettiler.” Bu noktada hislerini dışa vuruyor: “Bakan olduğum 5 ay boyunca Trokya’ya karşı çıkışlarıma kim saldırdı? Oligarklar. Oligarklar içimizdeki Troyka’dır.” Uzlaşma Metni’nin “Devletin uğruna savaşmak zorunda olduğu tüm araçların terk edilmesine yol açtığını” söylüyor.

MÜLTECİ ALAN ÜLKELER HEP KAZANMIŞTIR

“Avrupa mültecilere nasıl yaklaşmalı?” sorusuna “İnsanca nasıl olur?” diye karşılık veriyor. “Denizde boğulan insanlara sınırlarımızı açsak ve onlara göz kulak olsak nasıl olur? Yunanistan’da bizim filoxenia adlı bir yaklaşımımız vardır, ‘Yabancılara kibarlık’. Bu sebeple kızımın ismini Xenia koydum. Kendinizi ülkenizde her zaman bir yabancı olarak görmeniz gerektiğine inanırım, çünkü böylece ülkeniz hakkında eleştirel yaklaşabilirsiniz. Yani bu lanet sınırları ihtiyacı olanlar için açın ve bundan daha azını yapacak olanlar hakkında gevezelik yapmayı bırakın.”

Peki, ama Almanya 2 milyon kişiyi kabul edebilir mi? “Elbette edebilir. Tarih boyunca, paleolitik çağlardan beri, mültecileri kabul eden ülkeler ilerlemiş ve mülteci veren ülkeler ise kaybetmiştir. Eğer ABD, 19. yüzyılda duvarlar örseydi asla bugünkü gibi bir güç olamazdı.”

SCHAUBLE’NİN YANLIŞ DA OLSA VİZYONU VAR, MERKEL VİZYONSUZ

Almanya’nın Angela Merkel’i ve Wolfgang Schäuble’si hakkındaki görüşlerini soruyorum. Cevap vermeden önce zor bekliyor. “Schäuble’nin Avrupa hakkında on yıllardır bir vizyonu var. Yanlış vizyon ama tutarlı ve ilgi çekici. Yanlış anlaşılmasın, bu vizyonu reddediyorum ama kapışmak için entelektüel bir çekiciliği var. Merkel’in hiçbir vizyonu yok. Basitçe kendisinin iktidarını ve kontrolü altındaki statükoyu korumak için ne gerekiyorsa onu yapıyor. Bu ikisi arasındaki çatışma dikkate değer. Birinin vizyonu var, diğerinin yok ve bu, ikisi arasında açık bir uçurum yaratıyor.”

Peki, kim kazanacak? “Schäuble bir konuda -şu andaki avro bölgesinin devam ettirilemez olduğu konusunda- haklı olsa da, görünen o ki Merkel. Ama Merkel muhtemelen başbakan olduğu sürece işlerin birkaç yıl daha sürmesini sağlayacaktır çünkü Avrupa, zengin.Avrupa, dünyanın geri kalanının karşısında çökerken bu sürdürülemez yapıyı devam ettirebilmek için ortalığa para saçmaya ve potansiyellerini çarçur etmeye devam edebilir.”

“Yanlış olduğu nokta, bunu derinleştirmek için önerdikleri. Temel hatası şu ki kesinlikle en ufak bir makroekonomi konsepti yok ve bu cehaleti konusunda tümüyle küstah. Bu, dünyanın en büyük makroekonomisini yürütmekle görevli birisi için berbat bir kafa yapısı.”
Peki, ya Jean-Claude Juncker? “Haydi, biraz önemli meseleleri konuşalım” diyor Varufakis. “Juncker aslında yok, o yalnızca, itibarı konusunda dibe vurmuş bir komisyonun görünen yüzü. Bazı konularda kararlar kendisine bildirilse de, onun, karar alma süreçleri hakkında bilgilendirildiğine bile inanmıyorum.”

Varufakis’in Vladimir Putin hakkında fikri var mı? Rus Lider “NATO’nun eski Sovyet cumhuriyetlerine beyhude yaklaşımı, Gürcistan’ı Putin’e karşı kışkırtması ve Baltık ülkelerini NATO’ya katması ile ciddi anlamda güçlendirildi. Ve Ukrayna olayı –bence- felaket. İlk olarak Batı’nın kazanma şansının olmadığı bir şekilde yürütüldü. Ama benim asıl kaygım, Rus demokratları ile ilgili. Ben burada diktatörlük altında büyüdüm ve tiranlara maruz kalan yerel demokratların ihtiyaçları hakkında hassasım. Irak, Libya ya da Kuzey Kore ile bile ilişki kuruyor olsak kendimize her zaman şu soruyu sormalıyız: Yaptıklarımız ülkedeki demokratları nasıl etkileyecek? Putin’e Rusya halklarının üzerine gitme bahanesi verip sonra Batı’nın Rusya’ya göz yumduğunu söylerseniz Rus demokratlarını bir köşeye sıkıştırmış olursunuz ve bu bizim için asla iyi olamaz.”

ÇİPRAS: MİTTERAND OLMA PEŞİNDE

Yeniden Yunanistan’a ve eski mesai arkadaşı Çipras’a dönüyorum. “Ellerinin arasında tarihe ve gerçekliğe karşı büyük bir mücadele var” diyor Varufakis. “Hükümeti elde etti ama gücü ele alabileceğini de ispat etmesi gerekiyor. İkisi aynı şey değil. Hiç şüphe yok ki, seçilmesine yol açan prensiplerden vazgeçtikten sonra otoriterliğe kucak açan ve Sosyalist Partisinin başında kalmayı başararak, inanılmaz bir U dönüşü yapan François Mitterrand gibi olmayı amaçlıyor. Şüphesiz ki Çipras bunu istiyor. Fakat ben onun yerine bir Ramsay Macdonald (Büyük depresyon sırasında görev yapmış sevilmeyen başbakan) olmasından çok korkuyorum.”

VARUFAKİS NE YAPACAK?

Şimdi Varufakis ne yapacak? Gerçek bir karizması olan ve hâlâ verimli olan bir entelektüel. Bir yerlerde profesörlük mü? Gülüyor. “Politikadayım. Politikada olmak için parlamentoda olmak zorunda değilsin. Ocak ayında ringe havlu attığımda kendime Yunanistan’ı bir daha bırakmayacağımı söyledim. Bundan sonraki yıllarımı Yunanistan’da, bana güvenen insanların arasında geçireceğim. Kitabımı bitireceğim, sonra bir kitap daha, bir kitap daha. Ders vereceğim. Ama öncelik olarak demokrasinin Avrupa seviyesine gelmesi için savaşacağım.”

“Müzakereler sırasında aldığım bir ders var, bir devlet yalnız başına savaşarak hiçbir şey elde edemez. Avrupalılar demokrasinin boş bir kelime haline gelmesi yüzünden özellikle endişeliler -bu fikrin kemikleşmesinde Yunanistan’ın da yardımı oldu-, Avrupa’yı demokratikleştirmek doğrultusunda basit bir mücadele hattında ülkeler arası ilişkileri kuramadığımız sürece kıta parçalanmaya mahkumdur. Bundan yalnızca Avrupa’yı postmodern 1930’lara sürükleyen ırkçıların, bağnazların, Ulusal Cephe’nin, Altın Şafak’ın çıkarı olur.”

* David Patrikarakos, POLITICO’nun düzenli katılımcılarındandır ve ‘Nükleer İran: Atomik Devletin Doğuşu’ adlı kitabın yazarıdır.

** Başlık ve ara başlıklar Evrensel’in tercihidir.

(Çeviren: Nadir Bakkal)

ÖNCEKİ HABER

Belgesele ceza: Antalya Film Festivali'nde belgesel de yok kısa film de!

SONRAKİ HABER

Suriye’deki satrancın tarafları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...