01 Ekim 2015 00:52

VW skandalı: Organize işler

Avrupa’nın en büyük otomobil tekeli Volkswagen’de (VW) büyük bir skandal yaşanıyor. Tekel şefi ve bir dizi menajerin kapı dışarı edildiği ‘skandal’ ne bir ilk ne de son olacak, mayası bozuk olan VW’de daha çok skandallar yaşanacak. Diğer yandan bu son olay Atlantik Okyanusu’nun iki tarafındaki tekeller arasında devam eden savaşı da bir kez daha gözler önüne serdi.

Paylaş

Serdar DERVENTLİ
Köln

Almanya’nın en büyük tekeli Volkswagen’de (202 milyar avro ciro) (VW) büyük bir skandal yaşanıyor. ABD çevre sağlığı müdürlükleri EPA ve CARB, 18 Eylül günü yaptıkları yazılı açıklamada VW’nin özel bir yazılımla (bilgisayar programıyla) egzoz emisyonlarını kasıtlı olarak manipüle ettiğini ve ulusal çevre yasalarını çiğnediğini duyurdu.

Söz konusu “akıllı program” özel olarak “EA 189” tipi dizel motorlar için geliştirilmiş. Bu motorların karbon emisyonları sözde en düşük seviyede gerçekleşiyor ve VW’nin ABD ve Avrupa’da yaptığı reklamlara göre, “En katı çevre yasalarının talep ettiği oranları dahi geride bırakıyor”muş. Programın “akıllı” olma özelliği ise ne zaman test edildiğini anlaması ve karbondioksit oranını düşük göstermesinde yatıyor.

EPA ve CARB’nin laboratuvar koşullarının yanı sıra normal koşullarda yaptığı testler çok büyük fark içeriyor. EA 189 tipi dizel motorun 1.6 ve 2.0 hacimli olanlarının emisyon değerleri, tekelin verilerini 10 ila 40 kat arası aşıyor. Açıklamanın ardından ABD’de 40 kadar “tüketicinin” VW tekelini, kendilerini aldattığı ve çevreye zarar verdiği için mahkemeye başvurdukları haberi geldi.

VW’DE TEMİZLİK BAŞLADI

VW CEO’su Martin Winterkorn, tekelin bilinçli olarak böyle bir programı kullandığından haberi olmadığını açıklamasıyla istifa etmesi üç gün bile sürmedi. Mahkeme masrafları, para cezaları ve tazminat talepleri için ilk etapta 6.5 milyar avro ayıran tekel yönetimi, borsalara da “kâr uyarısı” yaptı. İlk tahminlere göre tekelin bu olay nedeniyle en azından 18 milyar avro zarar edeceği açıklandı. Bu da sadece ABD’de satılan 482 bin araçla ilgili yapılan bir tahmini hesaplama!

Temizlik operasyonu kapsamında 6 en üst düzey menajerin yanı sıra sayıları hakkında bilgi verilmeyen orta ve alt sıralarda yöneticilerin, mühendislerin işten çıkartıldıkları veya süresiz izne ayrıldıkları bildirildi. En son olarak ise Denetleme Kurulunun eski CEO’su hakkında ihtiyati tedbir olarak Braunschweig Savcılığına suç duyurusunda bulunduğu açıklandı. VW ayrıca ABD ve Almanya başta olmak üzere EA 189 tipi dizel motorun satıldığı dünyanın bütün ülkelerinin makamlarına soruşturma ve kovuşturma konusunda her türlü yardımı sunacaklarını ilan etti. Kamuoyunda, “VW olayı ciddiye alıyor ve acımasızca araştırılması için her şeyi yapıyor” izlenimi yaratılması için her şey yapılıyor.

MADE IN CAPITALISM!

Basında çıkan haberlere, tekelin yaptığı açıklamalara bakıldığında, “manipülasyon” sözünün sıkça kullandığı dikkat çekiyor. Fakat VW’nin yaptığı basit bir hile değil. Söz konusu motor toplam 11 milyon araç yıllarca dünyanın bütün ülkelerine “temiz dizel” adı altında satılma suretiyle ulusal yasalar çiğnenmiş, tüketiciler kandırılmış ve doğaya zarar verilmiş.

“Made in Germany” damgası genel olarak tüketicilerde, “Alman malları kaliteli olur, mühendislik harikası yaratılır. Uzun ömürlü ve verimlilikte rakiplerine fark atar” ve “Almanlar yapmışsa çevre ve insan sağlığı dikkate alınır” gibi olumlu yargılara neden oluyordu. Bilirsiniz, Çin malını satın alanda “acaba” sorusu hep akılda kalırken, Alman malı satın alanda bir rahatlık hakimdi, şimdiye kadar.

Fakat malı üreten kim olursa olsun, asıl mantık, sürekli daha fazla kâr olunca bu tür olaylar kaçınılmaz oluyor. Örneğin söz konusu motorlar, tekelin VW, Skoda, Seat ve Audi markalarında kullanıldı. Motorlar aynı ama kılıf değişik. Bu diğer bütün parçalar için de geçerli. Aynı parçadan bir kerede ne kadar çok üretilirse kâr marjı da o kadar yüksek oluyor. ARGE harcamalarından üretime kadar birçok kalemden tasarruf ediliyor.

Tabii hedeflenen kâr marjına ulaşmak, sadece bu yöntemlerle gerçekleşmiyor. Büyük hissedarların iştahını tatmin etmek için 2017 yılına kadar VW markasının kâr marjını üçe katlayarak yüzde 6’ya çıkarmayı hedefleyen tekel yönetimi (bu oran Porsche’de yüzde 18, Audi’de yüzde 10.1, Skoda’da yüzde 6.5, Seat yıllardır zarar ediyor) başka yöntemler izlemek zorunda!

Almanya’nın en esnek çalışma modelleri VW tekelinde uygulanıyor. 160 değişik çalışma modelinin uygulanmasının yanı sıra üretimin ihtiyacına göre yıllık eksi 400 veya artı 400 saat işçilerin bireysel zaman havuzlarında biriktirilebiliyor. Bunlar daha erken emekliliğe ayrılmak için özel bir havuza aktarılabiliyor. Üretimin ihtiyacına göre haftalık çalışma süreleri 24-38 saat arası değişebiliyor, her yıl 36 cumartesi normal iş günü olabiliyor. Bunlar yasal yöntemler. Bu yasal yöntemlerin uygulanmasındaki yasal olmayan yöntemler konusunda şimdiye kadar hiçbir araştırma yok, zaten savcılıklar da bunlarla ilgilenmiyorlar.

PİYASADA SAVAŞ VAR!

VW, 1993 yılında General Motors’un (GM) en önemli menajerlerinden José Ignacio López ve yedi kişilik ekibini VW’ye transfer etmişti. López’in özelliği, yeni üretim metotlarını geliştirmesinde ve otomotiv yan sanayisindeki üreticileri ana üretim sürecine katma becerisinde yatıyordu. İspanya’nın Saragossa şehrinde 12 bin işçiyle 270 adet araç üretimi planlanan fabrikanın kurulması López’e verilmişti. Fakat López’in yöntemleriyle işçi sayısı 9 bine düşürülmüş ve üretim sayısı ise 370 bine çıkartılmıştı.

López ekibi VW’ye gelirken 20 karton ARGE belgesini de yanında çeyiz olarak getirmişti. GM tekelinin Almanya’nın Darmstadt mahkemesinde açtığı dava, “Bir suç teşkil etmediği ve kamu yararı görülmediği” gerekçesiyle savcılık tarafından kapatıldı. GM’in ABD/Detroit’te açtığı dava ise tarafların uzlaşmasıyla sonuçlandı. Buna göre VW götürülen belgeleri kullanmayacak ve GM’e 100 milyon mark tazminat ödeyecek ve López ve ekibini işten çıkartacaktı. VW tekeli, 1996 yılında bu uzlaşmayı onayladı.
Kendisine kamuoyunda ve mahkemelerde yöneltilen “hırsızlık, ihanet” vb. suçlamalarını, “Bizim parkta kumda oynadığımızı mı sanıyorsunuz? Dünya otomobil piyasasında savaş var ve bütün savaşlarda olduğu gibi bu savaşta da her türlü yöntem mübahtır” diye reddetmesi dikkat çekiyordu.

Yaşanan bugünkü skandalın da ABD’de patlak vermesi ve 40 tüketicinin dava açması da tesadüf değil. Aksine tekeller arasında devam eden bu savaşın, yani rekabetin bir parçası.

DEVLETLER DE İŞİN İÇİNDE

ABD’nin özellikle çevre konusunda sabıkalı olduğu biliniyor; nükleer atıkların kötü depolanması, petrol tekellerinin yol açtığı faciaların önemli bir bölümünün kamunun sırtına yıkılması, fracking yöntemiyle gaz ve petrol çıkartılmasının doğaya verdiği zarar vb. herkes tarafından biliniyor. Dünyanın en fazla akaryakıt harcayan araçlarının ABD’de satıldığı da ortadayken, VW’ye neden dava açıldı veya ABD çevre sağlığı müdürlükleri EPA ve CARB’a acaba “tüyoyu” kim verdi sorusu gündeme geliyor.

Bu konuda fazla düşünmeye gerek yok aslında. Son kriz döneminde GM için 70 milyar, Chrysler için 20 milyar ve diğer yan üreticiler için 10 milyar dolar harcayan ABD yönetimi bu tekellerin piyasadaki rakiplerine karşı da amansız bir savaş veriyor.

Tabii VW’nin sırtını dayadığı Alman devleti de elinden geleni ardına koymuyor. Almanya’da kriz döneminde tekelleri korumak için kısa çalışma parasının ödeme süresini 6 aydan 24 aya çıkardığı gibi otomobil piyasasını canlandırmak için “hurda ikramiyesini” yürürlüğe koymuştu. Ayrıca AB düzeyinde özellikle karbon emisyonlarının düşük tutulması için her türlü olanağı kullanmaktan geri durmamıştı.

En son olayda Almanya Ulaştırma Bakanı Alexander Dobrint’in, “Benim de hiçbir şeyden haberim yok, ben de herkes gibi gazetelerden okudum” demesi olayın boyutunu ortaya koyuyor. Nitekim tam bu bakanlığın, piyasaya sürülen araçların yasal gereklilikleri yerine getirip getirmediğini araştırması gerekiyor. Kısacası tekelci devlet kapitalizmi bütün emperyalist ülkelerde tam tamına işliyor.

Diğer yandan bu yaşananlar, Atlantik Okyanusu’nun iki tarafındaki emperyalist ülkelerin ve tekellerin arasında devam eden savaşı da ortaya koymakta.

KABAK KİMİN BAŞINA PATLAYACAK?!

VW tekelinin bu yaşananlardan sonra piyasadan çekilmeyeceği, en kötü ihtimalle Alman devletinin (ve AB’nin) büyük ekonomik katkılarıyla kurtarılacağı söylenebilir. Büyük bir kriz atlatan ABD otomobil tekellerinde yaşananların bir benzeri 600 bin VW emekçisini de bekliyor.

GM ve Chrysler’e yapılan nakit devlet yardımlarının yanı sıra iş birlikçi sendika yönetimiyle imzalanan sözleşmelerle ücretler olağanüstü aşağı çekildi. Bugün GM, Ford veya Chrysler’de yeni işe başlayanlar ortalama 10 dolar saat ücreti ile işe başlıyorlar. İşyeri emeklilik fonları ve sağlık fonları kapatıldı. Bütün bunlar gözetildiğinde Amerikalı otomobil işçilerinin alım gücünün 1930’ların düzeyine düştüğü belirtiliyor.
Hatırlanacağı gibi VW tekelinde yaklaşık bir yıldır yeniden yapılanma, yıllık beş milyar tasarruf etme planları tartışılıyor. Tekelin içinde bulunduğu durum gerekçe gösterilerek tasarruf planlarının kapsamının genişletilmesi, planlanan düzeyde verimli çalışmayan bölümlerin taşeron firmalara devredilmesi vb. gündeme gelecek. Ve bu gelişmeler sadece VW işçileriyle sınırlı kalmayacak. Son günlerde Daimler/Mercedes ve BMW tekellerinin sattığı dizel araçlarda benzeri sorunlar olduğu basına sızıyor. Benzeri saldırıların bu tekellerde gündeme geleceği şimdiden söylenebilir.
VW skandalının neden skandal olduğu sorusunun yanıtı ise basit: Ortaya çıktığı için.

VW’NİN SON BEŞ YILI
Yıl    Ciro    Kâr    Araç    İşçi
2010 126.875    7.226    7.203    399.4
2011 159.337    15.799    8.361    502
2012 192.676    21.884    9.345    550
2013 197.007    9.145    9.728    573
2014 202.458    11.068    10.217    593

(Ciro ve kâr rakamları milyar avro olarak okunacak. Tablodaki kâr miktarları vergi sonrası net kârı göstermektedir. Araç sayısı milyon olarak, işçi sayısı ise bin olarak okunacak. Kaynak: VW)

GASP, SÖMÜRÜ VE KAN ÜZERİNE KURULAN VOLKSWAGEN İMPARATORLUĞU

28 Mayıs 1937 tarihinde temeli Hitler tarafından atılan Volkswagen tekeli kuruluşu da suça dayanıyor. 1 Mayıs 1933’te Almanya’daki bütün sendikaları yasaklayan ve mal varlığına el koyan faşist Hitler rejimi, bu parayı Volkswagen kuruluşuna yatırdı. “Dünyanın en modern fabrikası” iddiasıyla Ford’un bir fabrikası birebir kopya edilerek kurulan fabrikada özellikle savaş yıllarında binlerce savaş esiri çalıştırıldı. Yapılan bir araştırmada savaşın son yıllarında fabrikada çalışan işçilerin üçte ikisinin -yaklaşık 20 bin- savaş esiri olduğu yer alıyordu.

DÜNYANIN EN BÜYÜĞÜ

Dünya çapında 119 fabrikası bulunan Volkswagen tekelinde 600 bine yakın işçi çalışmakta. VW için üretim yapan otomotiv ve diğer sanayi kolları da göz önüne alındığında 7 milyona yakın emekçinin tekel için çalıştığı söylenebilir.

VW, 2018 yılında dünyanın en fazla araç satan otomobil şirketi olma hedefine 2015’in ilk yarısında ulaştı. 2013 ve 2014 yılında dünya otomobil piyasasında bir numara olmayı kıl payı kaçıran VW bu unvanı bir kez daha ezeli rakibi Toyota’ya kaptırmıştı. Temmuz 2015’te yapılan açıklamalarda VW’nin 5.04 milyon araç satarken Toyota’nın 5.022 milyonda kaldığı bildirilmişti..
ABD’nin bir zamanların ulaşılmaz devlerinden General Motors (GM) 4.8 milyon satılan araçla üçüncü sıraya abone olmuş görünürken Ford ilk 10’da olmakla yetinir görünüyor. Chrysler ise artık İtalyan Fiat’a ait.

VW’DEN FAŞİST DİKTATÖRLÜĞE DESTEK!

Bütün dünya VW’nin egzoz emisyonlarında yaptığı hilekarlığı ve ABD’de açılan toplu davayı tartışırken Brezilya’da açılan bir dava kimsenin fazla ilgisini çekmiyor. 2011 yılında kurulan ve 2014’e kadar çalışmalarını sürdüren, “Gerçekleri Ortaya Çıkarma Komisyonu” tarafından yayınlanan belgelere dayandırılarak VW tekeline ve 12 çalışanına karşı bir dava açıldı. İddianamede VW’nin Sao Paulo’daki fabrikasında kurulan “işyeri güvenlik birimi”nin darbecilerle ortak çalıştığı, devlet güvenlik birimlerinin onlarca işçiyi fabrika içinde işkence ederek sorgulamasına izin verdiği belirtiliyor. Ayrıca metal işçileri sendikasının başkanını denetlemek ve takip etmek için VW aracılığıyla sendikanın içine “delege” maskesiyle ajanların sızdırıldığı belirtilen iddianamede, “Daha sonra ülkemizin Cumhurbaşkanı olan Luiz İnacio Lula de Silva sendikanın başkanı olduğu dönem bu saldırılara maruz kalmıştır” deniliyor.

‘SADECE KOMÜNİZME KARŞI MÜCADELE EDİYORLAR’

Brezilya’da 31 Mart 1964’te yapılan bir askeri darbeyle demokratik bir hükümet devrilmiş, bütün hak ve özgürlükler gasbedilmişti.

1985 yılına kadar iktidarda kalan faşist generallere en büyük destek Almanya’dan gelmişti. 11 Mayıs 1964’te Brezilya’yı ziyaret eden Federal Cumhurbaşkanı Heinrich Lübke, darbeyi “Demokrasiyi korumak için zorunlu bir müdahale” olarak tanımlamıştı. Ülkeden ayrılırken Lübke, “Brezilya’ya finans kaynağı sağlamaya ve yatırımların devam edeceğine söz veriyorum” demişti.

Almanya’nın İspanyolca ve Portekizce konuşulan ülkeleriyle ticari ilişkileri güçlendirmek için kurulan “İbero-Amerikan Derneği” Başkanı Hans Heinrich Waitz, 1966’da düzenlenen “Latin Amerika Günü”nde yaptığı konuşmada, “Her iki ülkede kansız devrimler oldu, ordu müdahale ederek seçilmiş başkanları devirdi. Çünkü her iki ülkede de ordu, ya komünizm ya da Peronizm tehlikesi görüyordu. Her iki ülkede iktidarda olanlar aslında demokrasi yanlıları; onlar sadece komünist tehlikeyi bertaraf edebilecek bir anayasa sağlayana kadar iktidarda kalmak istiyorlar” demişti.

Konuşmada adı geçen ikinci ülke ise Arjantin’di. 1966 yılında yapılan darbede Brezilya’da olduğu gibi bütün hak ve özgürlükler gasbedilmiş on binlerce emekçi cezaevlerine atılmıştı.

VW HİZMETİNİN KARŞILIĞINI ALDI…

Brezilya’daki faşist diktatörlüğe işçilerin isim listelerini veren, gerektiğinde bunları tutuklayıp askerlere teslim eden VW’nin bunun karşılığında işçileri amansızca sömürdüğünü belirten Rodolfo Machado, “Diktatörlükle ortak çalışan VW ve diğer şirketlerin işçilerine karşı uyguladıkları sömürü yöntemleri ise görmezden gelindi” diyor.

Olayın mahkemeye intikal etmesi ardından açıklama yapan VW tekel yönetimi, “Bütün olanlardan haberimiz yok. Çalışanlarımıza karşı suç işlemiş, onların insan haklarını dikkate almamış kimse, bunların ortaya çıkartılması ve cezalandırılmaları için bütün adalet makamlarıyla ortak çalışacağız” dedi.

Bu, “Haberimiz yoktu, gerçeğin ortaya çıkması için…” açıklaması aslında kulağa hiç de yabancı gelmiyor. Çünkü bu tekellerin suçüstü yakalandıklarında ilk önce söyledikleri oluyor. (YH)

Kaynaklar: Neues Deutschland, Deutschlandfunk, Süddeutsche Zeitung

 

ÖNCEKİ HABER

Suriye’de uzlaşma mümkün mü?

SONRAKİ HABER

Ölüm saçan gölette hâlâ önlem yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...