30 Eylül 2015 10:24

Ekim'de gazeteciler önce adliyeye sonra gazeteye gidecek

Sadece ekim ayında İstanbul’da görülecek 8 davada 10 gazeteci yargı önüne çıkacak. Ekim ayındaki bu dava maratonu, Evrensel'in İmtiyaz Sahibi Arif Koşar ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Vural Nasuhbeyoğlu’nun yargılanmasıyla başlayacak. Koşar ve Nasuhbeyoğlu, 'Cumhurbaşkanına hakaret'ten yargılanıyor.

Paylaş

Gözde TÜZER
İstanbul

Gazetecilere yönelik baskı ve sansür uygulamaları giderek artıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP yöneticilerinin en ufak bir eleştiriye, ‘aykırı’ hiçbir söze tahammülü yok. Köşe yazılarından, haberlere hatta fotoğraflara kadar tüm gazetecilik faaliyetleri dava sebebi. Dava açmak için gösterilen iddiaların başında cumhurbaşkanına ve eski bakanlara hakaret gibi nedenler yer alıyor. 

Gazeteciler ve gazeteci örgütleri, açılan davalara ve artan baskılara tepkili. AKP’nin baskılar yoluyla halkın hangi haberi öğrenip hangisini öğrenemeyeceğine karar vermek istediğine dikkat çeken gazeteciler ve gazeteci örgütleri, baskılara karşı birleşme ve örgütlenme çağrısı yaptı. 

EKİM AYINDA GÖRÜLECEK DAVALAR:

1 Ekim: Vural Nasuhbeyoğlu ve Arif Koşar (Evrensel) İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılanıyor. 

6 Ekim: Sedef Kabaş (Bağımsız Gazeteci) İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca yargılanıyor. (Twitter üzerinden yolsuzluk iddialarıyla ilgili takipsizlik veren yargıcı eleştirdiği için)

8 Ekim: Özgür Mumcu (Cumuriyet) “Zalim ve korkak” yazısı nedeniyle İstnabul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde cumhurbaşkanına hakaretten yargılanıyor. 

12 Ekim: Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya (Cumhuriyet) İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde “Charlie Hebdo” kapağını köşelerinde yayımladıkları için “dini değerleri aşağılamak”tan yargılanacak. 

13 Ekim: Ahmet Şık (Gazeteci) “Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda” kitabında eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a hakaret ettiği gerekçesiyle İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanacak. 

20 Ekim: Barış Pehlivan (Oda tv) “Şaşırtıcı Benzerlik” yazısı nedeniyle Erdoğan’a hakaretten yargılanacak. 

20 Ekim: Ender İmrek (Evrensel) İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde cumhurbaşkanına hakaretten yargılanacak. 

22 Ekim: Barış İnce (BirGün) akrostişli savunma metni yoluyla cumhurbaşkanına hakaretten İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanıyor.  

'TÜRKİYE DEMOKRASİSİ AÇISINDAN ‘NORMAL’ 
Ahmet ŞIK (Gazeteci):
Bu davaların bugüne ait bir sorun olmadığının bilinmesi gerekiyor. Bu AKP iktidarıyla başlayan bir milat değil. Medyayla, baskı-zulüm ilişkisi geçmişin deneyimlerinden oluşan bir sonuç. Doğal bulmamakla beraber Türkiye’nin demokrasi tarihi açısından ‘normal’ görüyorum. Ayrıca şu anda sizler bizler gibi düşünen gazetecilerin dışında kalan insanların “Demokrasi elden gidiyor” demesini samimi bulmuyorum. Çünkü daha önce iktidarla suç ortaklığı yapılıyordu. Eğer bir mücadele öngörülüyorsa, herkesin geçmiş günahlarıyla yüzleşmesi gerekiyor. Bu yüzleşme gerçekleşmeden söylenmiş hiçbir sözün ağırlığı yok. Bu durum elbette baskı ortamını haklı kılmaz...

KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK
Barış İNCE (BirGün):
Bana açılan dava Cumhurbaşkanına hakaret davası... Tayyip Erdoğan’ın kendisine yönelik ciddi yolsuzluk iddiaları olmasına rağmen, “Yolsuzluk yapıyorsun” dendiğinde bunu hakaret sayabiliyor. Bizim yaptığımızsa hakaret suçu değil politik eleştiridir. Bu tüm gazetecilerin başında kılıç gibi sallanıyor. Biz aynı şeyleri söylemeye devam edeceğiz. Madem kendisi ve ailesiyle ilgili yolsuzluk iddiaları var, bunun hesabını vermek zorunda. Erdoğan ve AKP tamamen “iktidara” bağımlı hale geldi. Herhangi bir sendeleme durumunda, yargılanabilirler. Ancak bilmeleri gerek ki korkunun ecele faydası yok. 

‘GERÇEKLERİ YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Vural NASUHBEYOĞLU (Evrensel):
Türkiye’de basın üzerindeki baskılar her dönem var oldu. Ancak AKP iktidarları döneminde bu baskı artık ifrada varmış durumda. Neredeyse Cumhurbaşkanı hakkında yaptığımız her haber, ‘hakaret’ gerekçesiyle soruşturma ve dava konusu oluyor. Ayrıca gazetemizin başyazarı dahil birçok yazarımıza da köşe yazıları nedeniyle soruşturma açılıyor. Eskişehir’de sivil polislerce dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın avukatlarının açıklamasını haber yaptığımız için Cumhurbaşkanı’na ‘hakaretten’ yargılanacağız. Tüm bu baskıların bir nedeni var tabi. Siyasi iktidar, gerçekleri halktan gizlemek istiyor. İşte bunun için Diyarbakır’da DİHA, Azadiya Welat basılarak gazeteciler sudan gerekçelerle gözlatına alınıyor. Onlar gerçekleri gizlemeye çalıştıkça bizler de gerçekleri ortaya çoıkarmak için işimizi yapmaya devam edeceğiz.

BİR TARAFTA ONURLU BİR ÇABA BİR TARAFTA TEHDİTKAR TETİKÇİLER

Sibel GÜNEŞ (TGC Genel Sekreteri): Halkın oyuyla seçilerek göreve gelen iktidar, halkın hangi haberi öğrenip öğrenemeyeceğine kendisi karar vermek istiyor. Yayın yasaklarıyla gerçeğe ulaşılmasını engelliyor. Seçime giderken gazetecilere açılan soruşturma ve davalar yine gözdağı vermenin bir yöntemi olarak kullanılıyor. Şimdi bir yanda bağımsız, bağlantısız gazetecilik yapanlar var. Meslektaşlarımız her gün, hakaret, gözaltı, işsizlik kaygısıyla düşük ücretle onurlu bir çabayı sürdürüyor. Diğer tarafta yüksek ücretle atanmış tehditkar tetikçiler. Onlar istihbarat örgütünden gelen gündemlerine bakarak “Bugün kime saldıralım, kimin gazetesini bastıralım da aferin alalım” duygusuyla çalışıyor. Bakalım tarih kimi haklı çıkaracak? Kim hatırlanacak? Sertifikalı tek tip devlet gazetecileri mi, bağımsız bağlantısız gazetecilik yapanlar mı? 

'ÖRGÜTLENEREK VE DAYANIŞMAYLA DURDURABİLİRİZ'
Gökhan DURMUŞ (TGS İstanbul Şube Başkanı):
Önceki akşam gazetelere, ajanslara yapılan baskınlar, yaşanan gözaltılar Türkiye’de gazetecilerin nasıl bir baskı altında olduğunun göstergesi oldu bir kez daha. New York’ta demokrasi naralarının atıldığı saatlerde yapılan bu baskınlar Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığını kanıtladı. Eleştiriye dahi tahammül gösteremeyen iktidar, kendisi gibi düşünmeyen gazetecilere dava açıyor, açıktan hedef göstererek tehdit ediyor, sonra da çıkıp “Basın özgürlüğü var” diyor.
Gerçekleri gizlemek için yapılan bu baskınlar gazetecileri elbette yıldıramayacak, daha bir istekli olacaklar gerçeklerin peşinde. Gazeteciler Sendikası olarak yargılanan, cezaevlerine atılan gazetecilerin yanında olmaya, onlarla dayanışma içerisinde olmaya devam edeceğiz. Bu baskı ablukasını ancak örgütlenerek, dayanışma içerisinde olarak yıkabiliriz. Bu yüzden tüm gazetecileri bir arada durmaya, örgütlenmeye çağırıyorum.

Gazeteci Hasan Cemal, 'Cumhurbaşkanına hakaret' iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında savcıya ifade verdi

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇLAMASI, GÜNÜMÜZÜN 301. MADDESİ HALİNE GELDİ
Evrensel Gazetesi İmtiyaz Sahibi Arif Koşar ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Vural Nasuhbeyoğlu Ekim ayının ilk günü İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde “Cumhurbaşkanına hakaret”ten yargılanacak. 
Yargılama sebebiyse 23 Ocak 2015 tarihli Evrensel'de “Ali İsmail’in Asıl Faili Erdoğan’dır” başlığı ile yayımlanan haber... Haberde Ali İsmail Korkmaz’ın Kayseri’de görülen davası sonrasında mahkemece verilen cezaların yetersiz olduğunu eleştiren avukatların görüşlerine yer veriliyor. Buna rağmen iddianamede; ifadelerde hakaret kastı taşındığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın küçültüldüğü ve eleştiri sınırlarının aşıldığı iddia ediliyor. 
Davayı değerlendiren Evrensel Gazetesi Avukatı Devrim Avcı, “İddianamede de görüleceği üzere, özetle basına ‘haber yapma’ denilmektedir. Hele de cumhurbaşkanını, oğlunu eleştiren bir haber yaptıysan davalar, soruşturmalar ardı ardına gelir” dedi. Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesine ilişkin açılan davada, Korkmaz ve ailesinin avukatlarının yaptıkları açıklamanın haberinin dava konusu yapıldığına işaret eden Avcı, “Haberde sadece avukatların yazılı olarak yaptığı basın açıklamasına yer verilmiş, hiçbir görüş, beyan eklenmemiştir. Salt bu durum dahi, beni eleştiren hiçbir şey yayımlayamazsın anlamına gelmektedir” diye konuştu. 
Sadece Türkiye değil dünya kamuoyunun da izlediği Gezi eylemleri sırasında dövülerek öldürülen bir gencin davasında avukatların yaptığı açıklamanın haber değeri taşıdığına dikkat çeken Avcı, şöyle devam etti: “Üstelik şikayetçi, ‘Emri ben verdim, esnafım gerektiğinde askerdir’ vs. gibi söylemleriyle davaya müdahale ederken... Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması, artık günümüzün 301. maddesi haline gelmiştir. Bir dönem TCK 301, TCK 312, bir dönem 159 ve şimdi de 299... Gazetemiz aynı suçlama ile ilgili olarak sayısız soruşturmanın muhatabı haline gelmiştir. O kadar ki, köşe yazarımız Mustafa Köz’le yine cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile ilgili olarak ifade vermek üzere basın savcılığına gittiğimiz gün, bir karışıklık sonucu, hakkımızda bizim bilmediğimiz ve ifade alınmadan takipsizlik kararı verilen soruşturma dosyaları olduğunu öğrendik. Bu durum, artık istatistik dahi tutulamaz bir hale geldi.” 

ÖNCEKİ HABER

Ege'de mültecileri taşıyan bot battı: 2 ölü, 11 kayıp

SONRAKİ HABER

İÜ Hukuk Fakültesi'nde hukuk skandalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...