25 Eylül 2015 00:52

Sahaf festivalinde geçmişe yolculuk zamanı

Paylaş

Hakan GÜNGÖR
İstanbul

Beyoğlu Sahaf Festivali’nde ziyaretçiler 1800’lü yıllara ait bir kitaba dokunabiliyor, 1900’lerin başında çizilmiş bir haritayı görebiliyor, doğdukları yıla ait takvim ya da ajandalar bulabiliyor, sevdikleri fakat on yıllar önce hayatını kaybeden isimlerin imzalı eserlerini edinebiliyor. Festival alanı bu yönüyle birkaç yüz metrekareyi aşıyor ve yüzlerce yıllık bir seyir defteri tutulmasını sağlıyor. İşte bizim bu yolculuktaki seyir defterimizden sayfalar…

Kimi coğrafyalar haritalara sığmaz. Faili meçhullerle yıpranır, umutla tamir olur. Şair Yılmaz Odabaşı’nın “Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen/ Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen” dizeleriyle andığı Diyarbakır’ın kadim tarihi bir haritada ne kadar gösterilebilir bilemem. Ama 1916 yılında, harflerin henüz Osmanlı Türkçesi olduğu yıllardan kalma bir harita Diyarbakır’ı anlamak isteyen, ona özlem duyanlar için bir başlangıç olabiliyor...

NÂZIM HİKMET VE SAKALLI CELAL’DEN FOTOĞRAFLAR

Beyoğlu Sahaf Festivali’nde haritalar kadar fotoğraflar da dikkat çekiyor. Bazı fotoğraflarda, bir şairin yüzündeki hüzün 50 küsur yıl sonraya taşınarak bugünü bile etkileyebiliyor. 1956 yılında Nâzım Hikmet Sofya’da bir kongredeydi. Nâzım’a “Sofya’ya bir bahar günü girdim, şekerim/ Ihlamur kokuyor doğduğun şehir/ Bilmediğin gibi ağırladı beni hemşerilerin/ Doğduğun şehir kardeş evim bugün/ Ama kendi evin kardeş evinde bile unutulmuyor/ Şu gurbetlik zor zanaat zor…” dedirten şehirden söz ediyorum. İmge Sahaf’ın arşivinde Nâzım’ın Sofya’da yaptığı bir konuşma esnasında çekilmiş fotoğrafı yer alıyor. Fotoğrafı bulunan sadece Nâzım değil elbette. “Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir”, “Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur”, “Türkiye’de aydın geçinenler doğuya doğru seyreden bir geminin güvertesinde batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar” cümleleri pek çok kişiye tanıdık gelecektir. Sözlerin sahibi ise nevi şahsına münhasır bir isim olan Sakallı Celal’den başkası değil. Bu sosyalist feylesofun 1930 yılında çektirdiği fotoğraf da İmge Sahaf’ın arşivinde.

TİP’İN ŞİLİ DAYANIŞMA GECESİ PLAĞI SATILIYOR

Fotoğraf ve harita demişken, festivalde gravürlere ilgi duyanlar için de ilginç eserler, yayınlar bulunuyor. Dersaadet Sahaf’ta 1889 yılında yayınlanan L’exposition de Paris adlı derginin ilk 40 sayısı bulunuyor. Tamamı gravürlerden oluşan dergi özellikle tasarımcıların dikkatini çekiyor.

Sahafta Türkiye İşçi Partisinin (TİP) “Şili Halkı ile Dayanışma Gecesi” plağı da yer alıyor. 1973’te Sosyalist Başkan Salvador Allende’ye yönelik darbe yaparak General Pinochet iktidara gelmişti. Bu süreçte dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de de Şili’deki sosyalistlere katkı sağlamak için çalışmalar düzenleniyordu. TİP’in organize ettiği gecenin kaydı Türkiye’nin ve dünyanın 70’li yıllarını incelemek isteyen herkesin ilgisini hak eden bir plak olma özelliği taşıyor.

FERHAT İLE ŞİRİN’İN İLK BASKISI, YÜCEL’İN İMZASI

Festivalde kitapseverler ünlü yazar ve şairlerin kitaplarının ilk baskılarını, imzalı eserlerini de bulabiliyor. Nâzım Hikmet’in 1948’de Bursa Cezaevi’nde yazdığı tiyatro oyunu “Ferhat ile Şirin”in ilk baskısı, Can Yücel’in “Bu şehirde ölmek yeni bişey değil elbet/ Sanki yaşamak çok daha büyük marifet!” dizelerinin de yer aldığı “Gökyokuş” eserinin Yücel tarafından imzalanmış bir nüshası Ayça Sahaf’ta alıcısını bekliyor.  11 Ekim’e kadar ziyaret edilebilecek olan Beyoğlu Sahaf Festivali, insanın ömrünü adeta geçmişe doğru uzatıyor. Geçmişten günümüze yolculuk esnasında yüzlerce yıllık bir seyir kitapseverleri bekliyor. Geçmişe dokunmak, kokusunu duymak, birkaç adım ve sayfa ile on yıllar atlamak eşi kolay bulunmayacak bir deneyim oluyor.

ÖNCEKİ HABER

İspanya bölünür La Liga bölünmez!

SONRAKİ HABER

Yurt dışında sandıklar yine ‘imam’a emanet!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...