24 Eylül 2015 00:41

Meyve veren ağaç: Orhan Kemal

Paylaş

Saliha YADİGÂR
İstanbul

1950’li yıllar,  geçiş yıllarıydı. Yeni dil, üslup arayışları vardı. Öte yandan Orhan Kemal,  Kemal Tahir gibi olgunluk dönemini süren yazarlarımız da söz konusuydu.
Orhan Kemal, epeyce hikaye kitabını yayımlatmış, tefrika romanlarıyla hem edebiyat dünyasının,  hem de toplumun nabzını tutmaktaydı.Öyle bir yazardı ki o, ne yazsa olay oluyordu. Hangi siyasi görüşten, hangi dil ve üslup anlayışından olursa olsun birçok yazar, onun hikayeleri, romanları hakkında yazmak zorunda hissediyordu kendisini…Onun hikayeciliğini yakın arkadaşı Sait Faik’in hikayeciliğiyle karşılaştıranlar bile vardı.
Üstat, Nazım Hikmet’in kitaplarını okumak suçundan (!) Bursa Hapishanesi’ne düştüğünde, bunun kendisi için bir yazgı olduğunu nereden bilebilirdi? Şiirlerini okuyan Nazım Hikmet’in, “Sen düzyazı yazmalısın” sözleri, onun o tarihten sonraki bütün edebi hayatını belirlemişti.
Ve sonrasında hikayeler, tefrika romanlar, yazılar ve senaryolar…

HERKES ONU TAŞLAR, GÖLGESİNDE DİNLENİR...

Oğlu Işık Öğütçü’nün derlediği, Orhan Kemal hakkındaki yazıları ve röportajları içeren “Zamana Karşı Orhan Kemal”le bambaşka bir dünyaya dalıyorsunuz.
O dünyada herkes Orhan Kemal’in tefrika romanlarını izlemekte,  röportajlarını, yazılarını okumaktadır. Bunlardan bir kısmı açık arayarak, bir kısmı sonuna kadar severek okur.
Ama şu yadsınamaz bir gerçek ki; hiçbiri de Orhan Kemal okumadan duramaz.
Kimisi onun hikayelerini Mehmet Kaplan’ın yaptığı gibi yerden yere vurur. Çünkü Orhan Kemal, bir komünisttir, yapıtlarında dünya görüşünü savunur ve bu her nedense Kaplan’ı ve onun gibileri rahatsız eder.
Buna karşılık Can Yücel, “Sen kim oluyorsun da, üstada laf söylüyorsun?” anlamına gelen bir yazı kaleme alır.
Kitapta benzeri pek çok yazıyı okuduğumuzda anlıyoruz ki: Orhan Kemal, döneminin (hatta tüm zamanların) en çok meyve veren ağacıdır. Herkes onu taşlar, gölgesinde dinlenir, Meserret ya da İkbal kahvesinde onunla sohbet eder, atışır vs…
Orhan Kemal röportajlarında şöyle der:
“Bizim nesilde yalnız kalemiyle geçinen bir ben varım galiba…”
Belki çok rahat bir hayat süremez ama bir yazar için ekmeğini kalemiyle kazanmaktan daha keyifli bir şey olabilir mi?
Orhan Kemal 101 yaşına girdi. Hakkında yazılanlar önemsiz olmamakla birlikte, geriye kalan yalnızca yapıtlarıydı.  Kalıcı olanı tek belirleyense zaman oldu. Sanata, edebiyata nasıl baktığı değil, neyi, nasıl yazdığıydı önemli olan… Meyve veren ağaç, taşlandıkça bereketlendi ve ballandı.
Bütün bunlardan sonra, Orhan Kemal kitaplığından (bir kitaplık oluşturacak kadar vardır kitapları) rastgele bir kitap alın ve okumaya başlayın.
Orhan Kemal’in, yarattığı karakterlerin gözlerinden, dudaklarından ve satırların arasından gülümsediğini göreceksiniz. Biraz alaycı, daha çok sevecen ve şefkatli… Ama daima insan sevgisiyle dopdolu…“Usullacık” çıkacak ve koşup İkbal Kahvesi’ne gidecek, insanlarla şakalaşacak, Sait Faik’i kızdıracak, aynı anda 4 roman birden yazacak ve genç yaşta aramızdan ayrılmasına rağmen hep yanı başımızda olacak. Eminim, bütün bunları siz de biliyorsunuz ve siz de onunla sıkı fıkısınız. Yine de bir kez daha hatırlamalı, insan sevgisiyle, yaşama sevinciyle bir kez daha kuşanmalısınız.

ÖNCEKİ HABER

Yüksekova’da özel harekatçılara saldırı

SONRAKİ HABER

Mektup yazmak çağ dışı bir iş değil ve Tekkanat’a yanıt

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...