21 Eylül 2015 00:56

Okulum yok hayatım yok!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Edirne sınırında bekleyen mültecilere, sınırdan ayrılmaları için pazartesiye (bugün) kadar süre verirken, Suriyeli mülteciler ise, 'Yaşamak için kapıların açılmasını istiyoruz' dedi.

Paylaş

Uğur ZENGİN
Edirne

Avrupa’ya geçmek için Edirne’ye gelen Suriyeli genç mülteciler için Bulgaristan-Yunanistan sınırını geçmek, eğitimleri ve gelecekleri önündeki sınırı geçmek anlamına geliyor. Okulların bombalandığı, IŞİD’in eğitimi yasakladığı bölgelerden gelen Suriyeli genç mülteciler, eğitim hayatlarına kaldıkları yerden devam etme hayalleri kuruyor. Suriye’de lise, üniversite ve ilköğrenim düzeyinde okullarda okuyan çok sayıda Suriyeli genç mültecinin yanında bir de okulla tanışmamış çocuk mülteciler var. Suriye’de üniversite ve lise okuyan gençler mülteci oldukları Türkiye’de kalıp ucuz işçi olmayı reddediyor.

Sınırı geçmeye çalışan 10 yaşının altındaki mülteci çocuklar, okuma-yazma dahi bilmiyor. İlköğrenim çağındaki çocuklar için açılan ‘Suriyeli okulları’ yok denecek kadar az. Türkiye’de hem çalışıp hem okumanın imkansız olduğunu söyleyen genç mülteciler hayallerini gerçekleştirmek için sınırı geçmeye çalışıyor. Suriye’de eğitim hayatını sürdüren mültecilerin yanında Suriye’de öğretmenlik yapanlar da Türkiye’de ucuz işçilik yapıyor.

HALEP’TE DOKTOR OLMA HAYALİ

Edirne’de sınırı geçmeye çalışan 16 yaşındaki Muhammed İsmail, İstanbul’da tekstil işçiliği yapıyor. Hayali doktor olmak. Muhammed, lise öğrencisiyken okul birincisiymiş. Lise 1. sınıfı bitirmesinin ardından yaşadığı kent olan Halep, IŞİD saldırısına uğramış. Eğitimi de IŞİD tarafından yasaklanmış. Yasağın hemen ardından okumak için tek başına Halep’ten çıkıp önce Urfa’da hafızlık eğitimi alan Muhammed, ardından Antep’te bulunan Suriyeli okuluna gelmiş. “Halep’ten bunun için çıktım. IŞİD okul okumayı yasakladı. Okumak için Almanya’ya gitmek istiyorum. Ama önce Almanya’da biraz çalışacağım inşallah aileme yardım etmek için” diyor Muhammed.

Muhammed’in ailesi de savaş bitmek bilmeyince İstanbul’a gelmiş. Suriye’de öğretmen olan babası da İstanbul’da tekstil fabrikasında işçi olmuş. İstanbul’a ailesinin yanına gelen Muhammed, İstanbul’da eğitimine devam edememiş. Doktor olmak için tek başına Halep’ten Urfa ve Antep’e gelen Muhammed, Edirne’ye de tek başına gelmiş. İstanbul’da kalan ailesi kendisiyle düşmemiş yola. ‘Zor olmayacak mı?’ diye soruyorum, “Zor olacak. Çok zor olacak. Ben ailemi hiç görmeyeceğim” diyor. “Ailem gitmemi istiyor. Ben Türkiye’de ne yapacağım? İstanbul çok pahalı, ya çalışacağım ya okuyacağım. Ben çalışmak istemiyorum. Ben çalışırsam para alacağım ondan sonra ne olacak? Ben para istemiyorum, okumak istiyorum. Pasaport yoksa üniversite okuyamıyorsun. Çok kötü bir şey” diyor. Muhammed sınırı geçip Almanya’ya ulaşabilirse doktor olmaya biraz daha yaklaşacak. Denizden geçmeyi ise aklına bile getirmiyor Muhammed. “Ne olursa olsun oraya gitmiyorum. 10 kişilik vapura 40 kişi dolduruyorlar” diyor. Muhammed Halep’te IŞİD’in eğitim yasağına, Türkiye’de ise bürokrasiye, dil sorununa, kimlik sorununa takılmış olsa da hâlâ Edirne sınırında bekleyerek hayalini kurduğu doktorluk mesleğine ulaşmaya çalışıyor.

‘BURAYA GELDİĞİMDE OKULU SORDUM’

Ahmed, Jeoloji Mühendisliği 2. sınıf öğrencisiyken Suriye’den Türkiye’ye gelmiş. O da Muhammed gibi İstanbul’da 3 senedir tekstil işçiliği yapıyor. Günde 11 saat tekstil atölyesinde çalıştığını söyleyen Ahmed, aylık 600 lira ücret alıyormuş. O da diğer pek çok mülteci gibi düşük ücret alıyor, zorunlu olarak fazla mesai yapıyor. “Ben diyordum ki her yerde savaş çıkar Suriye’de çıkmaz ama savaş çıktı. 1 sene durdum, bitmedi. 3 yıldır savaşın bitmesini bekliyordum. Bu sene inşallah biter diyordum ama bitmedi. 2 sene durdum bitmedi, 3 sene durdum bitmedi. Artık ben dedim ki bitmez. Sadece 2 taraf yok. Esad var, IŞİD var, El Nusra var, muhalifler var, her şey var. Buraya geldiğimde nerede okul var, diye sordum. Nereye sorduysam çok para” diyen Ahmed durum böyle olunca Almanya’ya gidip hem okumak hem çalışmak istediğini söylüyor: “Burada okula çok para istiyorlar. Almanya’da istemiyorlar.” Ailesinde 4 kişi çalışıyormuş. “Kira, elektrik, yemek… Ne alıyorsak masrafa gidiyor” diyor. Kardeşlerinin de okula gidemediğini, okuma yazma bilmediklerini anlatıyor, “Çocuklar Arapça okul istiyor” diyor. Ahmed de “Denize gitmiyorum” diyor, ardından ekliyor: “Aylan Kurdi yeter. Denizde iki ihtimal var. Ya gidiyorsun hayatına bakıyorsun, ya ölüyorsun.”

‘HAYATIM YOK OKULUM YOK’

Otogarda ailesiyle sınırı geçmeyi bekleyen 8 yaşındaki mülteci kız çocuğu da şunları söylüyor: “Biz burada yemek istemiyoruz. Sadece kapıları açmalarını istiyoruz. İstanbul çok zor. Okula gitmedim. Avrupa’ya hayatım olması için gitmek istiyorum. Burada hayatım yok okulum yok.”

ÖNCEKİ HABER

Renault işçisi Türk Metal’in oyunlarına kanmıyor

SONRAKİ HABER

ABD Suriye’yi Ruslara mı bıraktı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...