17 Eylül 2015 10:00

Karayılan: Ateşkes için çift taraflı bir tutum gerekiyor

Paylaş

ANF'nin sorularını yanıtlayan PKK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan, çözüm sürecine sonuna kadar samimi yaklaştıklarını, ancak karşılığını bulamadıklarını söyledi. "Bu süreçte hareketimizin yaşadığı gelişme ve büyüme, çözüm sürecinin istismar edilmesi ya da silah depolanması ile izah edilemez" diyen Karayılan, "Biz çözüm sürecinde herhangi bir yere, herhangi bir cephane taşımış değiliz. Elimizde ne varsa, eskiden var olandır. Gerçeklik budur" dedi.

ÖZYÖNETİM

"Özyönetimlerin Türkiye toplumuna dayatılan merkeziyetçi, tekçi ve otoriter sisteme karşı bir çözüm formülü olduğunu" söyleyen Karayılan, "Hem Kürt sorununun çözümüne bir formül, hem de Türkiye'nin demokratikleştirilmesinde temel bir çıkış biçimidir. Tabii ki, 'Bu toplumsal çıkış, yani özyönetimlerin ilanı silahlarla olmamalıydı' denilebilir. Bu doğrudur. Ama polisin sürekli panzerle ve zırhlı araçlarla tarayarak, hatta sonradan toplarla ve tanklarla müdahale ederek yönelmesi karşısında doğal olarak oradaki direnişçi güçler de buldukları tüm silahlarla kendilerini savunmaya geçmişlerdir. Devletin yönelimleri durursa aslında direnişçilerin kendi konumlarını toplumsal bir harekete göre düzeltmeleri gerekir. Yani devlet şiddete yönelmezse, direnişçilerin silahlı değil toplumsal eylemselliği öne çıkarmaları gerekiyor. Asıl olan budur" diye konuştu.

Gençlere "Evinize dönün" demenin zamanın geçtiğini kaydeden Karayılan, "Bana göre artık o eşik aşılmıştır. Çünkü bir pratik süreç yaşandı. Ortada bir savaş durumu var, yine ilan edilen özyönetimler var. Normalleşme ancak bir uzlaşma temelinde mümkün olabilir. Eğer bir uzlaşma projesi olursa, o zaman KCK bu projeye dayalı olarak gençlere çağrı yapabilir, 'Şöyle şöyle hareket etmeniz lazım' diyebilir. Ama herhangi bir proje olmadan, bir uzlaşma durumu olmadan, polisin kendilerine yönelmeyeceği garantisi verilmeden hiç kimse gençlere, 'Evinize dönün' deme hakkına sahip değildir" şeklinde konuştu. Karayılan, "devletin geliştiremediği çözümü halkın Cizre'de, Silvan'da, Gever'de, Amed'de, Nusaybin'de ve Silopi'de kendisinin geliştirdiğini" belirterek, "Eski söylemlerle, çok bildik yaklaşımlarla bu yeni sürece yaklaşmak kesinlikle çözüm getirmez. Çünkü süreç bambaşka bir hal aldı ve yeni bir toplumsal direniş süreci şekillendi" dedi.

ÖCALAN

Devletin Öcalan ile görüştüğü ve Öcalan'ın "Çatışmayı durdurun desem de durmazlar; o nedenle konuşmamın anlamı yok; önderliğimi sorgulatmam" dediği şeklindeki iddiaların sorulduğu Karayılan, şu yanıtı verdi: "Bu konuda bize yansıyan herhangi bir bilgi yoktur. Çünkü bu saldırganlık ve savaş esas olarak İmralı üzerinde uygulanan tecrit ile başladı. Şu anda Başkan Apo'ya dönük bir tecrit ve psikolojik savaş durumu vardır. O devlet yetkililerinin hangi yüzle gidip tecrit altına aldıkları bir halkın önderine 'Gel, şu açıklamayı yap' diyebildiklerini anlayamıyorum. Erdoğan'da polisiye mantık değil de, insanın iradesine, kendi dışındaki toplumlara ve inançlara saygı olsaydı, bu kadar görüşme ardından Başkan Apo'ya dönük bu insanlık dışı tecridi uygulatmazdı. Önderliğimiz 1993 yılından beri Kürt sorununun demokratik çözümü için çok çabalar sergiledi. Özellikle son iki buçuk yılda çok yoğun bir emek verdi. Ama Erdoğan hepsini yerle bir etti. Yani sadece masayı devirmekle kalmadı, 'Kürt sorunu yoktur, mutabakat yoktur' dedi ve her şeyi inkar etti. Dolayısıyla bir çıkış yapmanın zeminini bırakmadı. Buna rağmen Önderliğimize dayatmada bulundukları ve Önderliğimizin de buna karşı direndiği açıkça görülmektedir. Önder Apo, ancak bir proje üzerinde mutabakat olursa çağrı yapabilir."

ATEŞKES

Ateşkes çağrılarını değerli bulduklarını ve özüne katıldıklarının altını çizen Karayılan, şu değerlendirmede bulundu: "Bu değerli dostlar ve çağrıcılar, bir an için kendilerini bizim yerimize koyarak yaklaşmalıdırlar. Karşımızdakiler her gün çeşitli vesilelerle televizyonlara çıkıp, 'Son terörist silahı bırakana kadar operasyonlar artarak devam edecek' demektedirler. Son derece sert, savaşçı bir tutum ve yoğun bir saldırı durumu söz konusudur. Biz bu saldırılara karşı misilleme hakkımızı kullanmaktayız. Yürüttüğümüz, savunma direnişidir. Kandil yapılan tüm çağrıları duymaktadır ama ateşkesin olabilmesi için çift taraflı bir tutumun gelişmesi gerekiyor. Tek taraflı ateşkeslerle sonucun alınamayacağını geçmiş pratik bize göstermiştir.

Karayılan, "Savaşı durdurmak isteyen bütün kesimler şunu görmeli" dedi ve şöyle devam etti: "Bu savaşı Erdoğan başlattı. Doğru; devlet içindeki birtakım inkarcı-imhacı eğilim taşıyan kesimler de ittifak halinde bu sürece dahil oldu ama Erdoğan esas olarak 400 milletvekili için bu savaşı yürütüyor. Normal koşullarda bu sonuca ulaşamayacağını görünce savaşla tüm dengeleri altüst ederek 1 Kasım seçimlerini kazanmak istiyor. Bu yüzden savaşı sürdürmek isteyen bir taraf var. İktidar olan bu tarafın tutumunun değişmesinde ısrar etmek gerekiyor. Yani 'Sen savaşla sonuç alamazsın' tutumunu görürlerse, bundan vazgeçmeleri mümkün olabilir. Dolayısıyla Türkiye toplumunun ve barış ile demokrasiden yana olan değişik çevreler seslerini daha fazla yükselterek ve de AKP'nin bu saldırganlığına daha fazla tepki göstererek onu bundan vazgeçirebilirler. Çünkü bu saldırılar durmadan, bizim tek taraflı bir biçimde savunma pozisyonumuzu zayıflatmamız, büyük darbe yememize yol açabilir ve bu durum sadece bize değil tüm demokrasi güçleri için kaldırılamaz sonuçlara yol açabilir. Öncelikle AKP'nin bu politikasına karşı mücadele etmek ve bu savaşçı tutumunu eleştirerek ve buradan hareket ederek yeni bir ateşkes zemini oluşturulabilir. Bu da ancak gözlemci aracıların da bulunduğu, tahkim edilmiş çift taraflı ateşkesle yeni bir sürecin başlatılması biçiminde olabilir."

'AKP 1 KASIM'A KADAR SAVAŞI SÜRDÜRECEK'

"Biz de biliyoruz; bu savaş böyle sürerse seçimler olmaz" diyen Karayılan, sözlerini şöyle sürdürdü: "AKP de bunu biliyor. AKP sürekli anket yapıyor. Eğer seçimlerde sonuç alamayacağını görürse, bu çatışma konumunu seçimleri erteletmeye gerekçe yapabilir. Bunun için savaşı sürdürmek isteyecektir. Aynı biçimde bu savaş koşullarının sonuç almakta olduğunu görse yine sürdürür. Yani AKP'nin kararı 1 Kasım'a kadar savaşı sürdürmektir. Biz durdursak bile o durdurmaz. Durum bu aslında. Dolayısıyla hem uluslararası hem de ulusal çevreler ve de STK'ler, AKP'nin bu savaşla oy alma zihniyetine karşı tavır geliştirirse belki bundan vazgeçer. Yoksa 1 Kasım'dan önce vazgeçmesinin olanakları pek gözükmüyor."

PKK'NİN KAYIPLARI

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "2 bin kişiyi öldürdük" sözlerine dikkat çeken Karayılan, şunları söyledi: "Bütünüyle yalandır. Yani ne havadan ne de karadan yaptıkları saldırılar şimdiye kadar bize ağır kayıplar verdirmiş değildir. Doğrudur; yapılan bu saldırılarda kayıplarımız yaşanmış, çok değerli yoldaşlarımız şehit düşmüştür ama saldırıların boyutu göz önüne alındığında, bu kayıplar devede kulak kalır. Ancak bir gazeteleri manşet atıyor, 'PKK'lilerin 3'te 2'si artık yok' diyor. Bu manşetler topluma en büyük saygısızlığın örneğidir. Söylemek istemiyorum ama burada toplumu aptal yerine koyma vardır. Hiçbir şey yokken bu kadar yalan üretiyorlar ve dezenformasyon geliştiriyorlar. Bütün bunlar, savaşı 1 Kasım'a kadar sürdürmenin altyapısını oluşturmaya dönük çabalardır."

ÇÖZÜM SÜRECİ

"Mevcut yürütülen sürecin AKP'nin stratejisine hizmet ettiği" tartışmalarına da değinen Karayılan, "O bizi öldürerek oy almak istemektedir ama bizim kendimizi savunmamız ve daha da güçlenerek çıkmamız Saray'ın hesaplarını tümüyle boşa çıkaracaktır. Eğer böyle olursa evdeki hesapları çarşıdakine uymayacak, onlar kaybedecek, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi ve Türkiye demokrasi güçleri kazanacaktır" dedi. (DİHA)

ÖNCEKİ HABER

Irak'ta serbest bırakılan işçiler İstanbul'da

SONRAKİ HABER

Bursalı kadınlardan termik santrale tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...