17 Eylül 2015 00:55

İstifa eden Yeşiller Partisi Milletvekili Mürvet Öztürk: Kırmızı çizgi aşıldı

Koalisyon hükümetinin yönettiği Hessen’de sığınmacılara yönelik izlenen politikaları eleştiren Yeşiller Partisi Milletvekili Mürvet Öztürk. 'Bütün bunlar insan haklarına aykırı. Ama eğer siyaset bu yönde gitmiyorsa benim de vicdanıma göre hareket etmem gerekiyordu' dedi.

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

7 yıl boyunca Hessen Eyalet Parlamentosunda Birlik 90/ Yeşiller Partisi milletvekili olarak görev yapan Mürvet Öztürk, kısa bir süre önce meclis grubunun sığınmacılar politikasına tepki göstererek istifa etti. CDU-Yeşiller Koalisyon Hükümetinin yönettiği Hessen’de sığınmacılara yönelik izlenen politikaları eleştiren Öztürk, bundan sonra bağımsız milletvekili olarak göç ve göçmenler konusunda çalışmalarına devam edecek. Öztürk’le, neden istifa ettiğini ve sığınmacılar konusunda eyalet ve federal hükümetin izlediği politikaları konuştuk.

Parti grubunuzun sığınmacılar politikasını eleştirerek gruptan istifa ettiniz. Özellikle hangi konularda yanlışlıkların yapıldığını düşünüyorsunuz?
Almanya’da özellikle son iki sene içinde mültecilerin sayısı yükseldi. Hessen’de de başta Suriye olmak üzere çeşitli ülkelerde yaşanan savaşlar nedeniyle eyalet hükümeti olarak bizlerin de gelenlerin barınma ve çalışma gibi sorunları konularında bazı adımlar atması gerekiyordu. Bir nevi savaştan kaçan insanların burada kendisine yeni bir hayat kurmasına yardımcı olmak için hazırlıklar yapılmalıydı. Ancak hazırlıklarla ilgili hem mesleğim gereği, hem de meclis grubunda göç konusunda sözcü olduğum için birkaç öneride bulundum. Bunların başında mültecilerin dil öğrenmesi, iş bulması ve gelenlerin barınmasıyla ilgiliydi. Ancak bunların hepsi reddedildi.

Koalisyon partileri zirvesinden sığınmacılara yardım için 6 milyar avroluk bir destek paketi kararı alındı. Böylece Almanya’nın sığınmacılara büyük bir yardımda bulunduğunun propagandası yapıldı. Söylediklerinizden aksini düşünüyorsunuz diyebilir miyiz?
Propaganda demeyeyim, şöyle diyeyim: Gelenlerin sayısı yükselecek. Örneğin Türkiye’de 1.5 milyona, Lübnan’da 1 milyona, Ürdün’de 1 milyona yakın mülteci var. Bunların tümü Suriyeli. Bir yandan Suriyeli insanlara barınacakları yerlerin yapılması gerektiğini ifade ederken diğer taraftan Almanya’da ayrılan toplam bütçe 6 milyar avro. Bu 6 milyarın sadece 3 milyarı eyaletlere gidecek. Hessen eyaletine de belki 300 milyon avro düşecek. Bu yüksek bir rakam değil. Ayrıca 300 milyonun neye ayrılacağı da belli değil. Ayrıca 300 milyonluk yardım için Anayasadaki iltica hakkını kısıtlamayı yanlış buluyorum. Bu anayasal bir haktır, temel haklar üzerinde bir pazarlık kesinlikle olmamalı.

Sığınmacılar Yasası’nda yapılması planlanan hangi kısıtlamalar var ve siz bunların hangilerine karşı çıkıyorsunuz?
Yapılması planlanan kısıtlamalar büyük bir ihtimalle 24 Eylül’de onaylanacak. Değişikliklerin başında gelen sığınmacıların ilk alım merkezlerinde kalma süresi üç aydan altı aya çıkarılıyor. Kamplarda o kadar insanı, -mesela bin, iki bin- uzun süre tutarsanız orada ister istemez sorun çıkar. Bu nedenle çok fazla sayıda insanı çok uzun süre aynı kamplarda tutmamak gerekiyor. Üç ay bile çok bence.
İkincisi kamplarda kalınca bir kişinin 143 avro nakit para alma hakkı vardı. Ayrıca “sachleistungen” dediğimiz temel ihtiyaçlar için yardım veriliyor. Şimdi altı ay boyunca parasal yardım kalkacak, sadece gıda ve giysi yardımı verilecek. Ancak insanların bilet, telefon, sigara vb. malzemeleri alabilmesi için nakit paraya ihtiyacı var. Bu kesinlikle Anayasaya aykırı bir öneri..
Ayrıca ilticası kabul edilmeyen insanların özel durumlarına bakılmaksızın hızlı sınır dışılar amaçlanıyor. Halbuki iş bulabilen, Almanca öğrenen insanların insan hakları temelinde Almanya’da kalmasına imkan tanınması gerekiyor.
Bütün bunlar insan haklarına ve Avrupa’nın etik değerlerine aykırı. Ben siyasete insan haklarını savunmak için girdim. Ama eğer siyaset bu yönde gitmiyorsa benim de vicdanıma göre hareket etmem gerekiyordu. Halen de devam ediyorum.

Peki, Yeşiller’in federal düzeyde sığınmacılar konusunda izlediği politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeşiller federal düzeyde bugüne kadar doğru bir politika izledi. Ne var ki iktidar ortağı değil. Şu anda önemli olan eyaletlerde iktidar ortağı olan Yeşiller’in çizgisidir. Her yasa Federal Meclisten geçtikten sonra Eyaletler Konseyine sunuluyor. Eyaletler Konseyinde onay bulursa yürürlüğe giriyor. Eyaletlerdeki Yeşiller eğer insan haklarına aykırı uygulamaları sosyal demokratlarla birlikte durdurmazlarsa o zaman taviz verilmiş oluyor. Bu nedenle eyaletlerdeki duruş çok önemli. 24 Eylül’de Sayın Merkel ile yapılacak pazarlıkta insan haklarının devre dışı bırakılıp, maddi yardımdan dolayı destek verilmesini istemiyorum.
Çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Savaşlar yaşanıyor. İnsanlar ülkelerini terk edip Avrupa’ya gelmek zorunda kalıyorlar. Bunda Batı’nın da çok büyük bir sorumluluğu var.
Eğer bugün Suriye’de Batı’nın, uluslararası güçlerin müdahalesiyle bir savaş çıkıyorsa ya sivil bir şekilde ülkenin yeniden barışa kavuşması sağlanmalı ya da insan haklarının getirdiği sorumluluk yerine getirilmeli. En azından savaştan kaçan insanların huzur içinde yaşaması sağlanmalı. Hem savaş durdurulmuyor hem de insanlara yardım yapılmıyor. Bu olmuyor. Ya da “Sadece ekonomik olarak işime yarayanları alacağım” da denilmemeli.

“İyi” ve “kötü” sığınmacı ayrımı mı yapılıyor o zaman?
Bunu her ülke maalesef yapıyor. Doğu da yapıyor, Batı da. Her ülke kendi siyasetine ve realitesine uygun sığınmacı almak istiyor. Bence evrensel insan hakları dediğimiz nokta bu değil. Hangi ülke bunu yapıyorsa karşı çıkmamız gerekiyor. Avrupa da bunu yapıyorsa sesli şekilde hayır diyebilmeliyiz. Ben de siyasi vicdanımla olanlara dur dediğim için gruptan ayrıldım  

Yeşiller kırmızı çizgileri, sığınma politikasında aştı mı?
Hristiyan Demokratlarla koalisyon ortağı olduğu için sığınmacılar konusunda kırmızı çizgileri aştı. Eğer federal düzeyde Anayasa değişikliği yapılıp, bu kısıtlamalar hayata geçirilirse o zaman federal düzeyde de kırmızı çizgiler aşılmış olacak. Ben şu anda meclis grubundan çıktım ama halen parti üyesiyim. Geçen yıl  Bosna-Hersek, Sırbistan ve Makedonya’nın güvenli ülkeler listesine alınmasına onay verilmesi büyük bir hataydı. Bu ülkelerden gelenlerin iltica başvurusu artık kabul edilmiyor. Şimdi de Arnavutluk, Kosova ve Montenegro bu gruba dahil edilmek isteniyor. Yeşiller’in buna yeniden destek vermesi büyük bir hata olur.

Hükümet sığınmacılar konusunda bir dizi kısıtlamayı planlarken Alman halkı arasında büyük bir dayanışma söz konusu. Bir hoş geldin kültüründen söz ediliyor. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hessen’de bu dayanışmaya nasıl tanık oldunuz?
Hessen’de sivil toplum gerçekten çok duyarlı. Eğer sivil toplum örgütleri iki üç ay boyunca bu yardımları yapmasaydı, çok daha feci bir durumla karşı karşıya kalırdık. Dediğim gibi özellikle barınma yeri açmak çok kolay değil. Bu hoşgörü çok çok önemli. Diğer yanda ise sağcılar harekete geçerek sığınmacı yurtlarını kundaklıyorlar, insanları korkutmaya çalışıyorlar. Ama bunlar az. Bunlara meydan vermemek gerekiyor. Mültecilere ve yardım eden insanlara maddi destek verilmeli. Siyaset sağduyulu olmalı. Başbakan Merkel bu konuda iyi açılımlar yaptı ancak 24 Eylül’de bunlar pazarlık masasında malzeme olarak istismar edilmemeli.

ALMANYA’YA GELENLERİN İLTİCA ETMESİNİ ZORLAŞTIRIYORLAR

Almanya’ya bu kadar çok fazla sığınmacının geleceği önceden tahmin ediliyor muydu?
Ben şahsen rakamların yükseleceğini tahmin ediyordum. Ayrıca insan hakları örgütleri de aynı beyanlarda bulunuyorlardı. Daha doğrusu mülteci politikasıyla ilgilenen tüm politikacılar tahmin ediyordu. Maalesef hükümette sorumlu kişiler bunu yeterince kayda almadılar. Dolayısıyla şu anda hazırlıklı değiliz. Ben hazırlıklı olmamanın siyasi olarak seri davranmamadan kaynaklandığını düşünüyorum. İkinci de Eyalet Başbakanı Volker Bouffie ile Başbakan Yardımcısı Tarik Al-Wazir’in ortak basın toplantısında olumlu projelerin açıklanacağını beklerken, federal düzeyde Sığınma Yasası’nın sertleştirilmesi yönündeki plana destek verildi. Bunu doğru bulmuyorum. Almanya’ya gelenlerin iltica etmesini zorlaştırmak Anayasadaki bir hakkı zayıflatmak anlamına geliyor. Ben bu nedenle istifa ettim. Bir taraftan yapılması gerekenler yapılmazken diğer taraftan yasalarda serleştirmelere gidiliyor. Bu çarpık bir siyaset.

ÖNCEKİ HABER

Rusya Suriye’de neden sahaya indi?

SONRAKİ HABER

Ateşin etrafındaki kadınlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...