14 Eylül 2015 00:56

Suriye’de Rus atağı ve krizde yeni aşama

Paylaş

Ali KARATAŞ / Yusuf ERTAŞ

Rusya’nın, geçtiğimiz temmuz ayından beri Suriye’deki askeri varlığını arttırması, bölgede daha geniş bir kapışmanın işareti olarak değerlendiriliyor. Suriye’yi yakından izleyen Lübnanlı Gazeteci, Yazar Muhammed Ballut, önümüzdeki günlerde bölgede, Rusların çekişme alanının daha genişlemesiyle beraber, askeri operasyonlar açısından gerilimin tırmanma ihtimalinin büyüdüğünü yazdı. Suriye’de siyasi çözüm seçeneklerinin ertelenmesinin de çok yakın bir ihtimal olduğu görüşünde olan es Sefir Yazarı Muhammed Ballut, “Gelinen noktada eğer Rusya, Suriye’deki varlığını devam ettirmek istiyorsa doğrudan sahaya inmesinden başka bir seçeneği kalmadı” yorumunu yaptı.

'ŞARTLARLA KALABİLİR'

Giderek büyüyen sığınmacı krizi ile karşı karşıya kalan Avrupa ülkelerinin Esad konusundaki tutumlarını değiştirdiklerine dikkat çekiliyor. Lübnan’da yayınlanan Ennaşra Yazarı Abbas Tahir, “Batı, Esad’a yönelik yaklaşımını kademeli olarak değiştirmiş ve ‘gitmesi talep edilen’ aşamasından ‘şartlarla kalabilir’ noktasına getirmiştir” diye yazdı. Tahir, Batı’da kamuoyu baskısının yanı sıra ‘ılımlıları eğitip donatma projesinin eğitilenlerin aşırılaşması ile sonuçlanması, Özgür Suriye Ordusu projesinin başarılı olamaması ve karşı karşıya kaldığı en ufak testlerin karşısında çözülmesi ve ÖSO’nun, IŞİD’in ve Nusra’nın siyah bayraklarını önleyememesinin Batı ülkelerinde tutum değişikliğine yol açtığını yazdı.

RUSYA İLK DEFA ASKER GÖNDERİYOR

Gözlemciler Rusya’nın, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ilk defa askerlerini başka bir ülkeye gönderdiğine dikkat çekiyor.  Ennahar gazetesi yazarı Semih Saab “Kremlin bakımından cihatçılarla Suriye’de savaşmak, Kafkaslar’da savaşmaktan daha iyi bir strateji” yorumunu yaptı.


SURİYE SICAK BİR SACIN ÜZERİNDE

Mutaz HİSU
Es Sefir

Birçok veri, Suriyelilerin önümüzdeki günlerde hem sahada hem de siyasette çok önemli değişikliklerle karşı karşıya kalacağını gösteriyor. Bunların başında yeni bir çözüm arayışı geliyor. Bu çözüm arayışına da BM Temsilcisi Steffan De Mistura, Ruslar ve İranlılar ortak olacak. Bunların yanı sıra ABD ile koordineli bir biçimde bu çözüm girişimine birçok devlet de destek verirken, çıkarları bununla çatışan başka devletler ise karşı çıkıyor.
BM’nin Suriye Temsilcisi De Mistura, çözüm için üç aşamadan oluşan iki tezkere hazırladı. Bu iki tezkere de Cenevre beyanına dayanıyor ve bunun yanı sıra uluslararası bir koordinasyon heyeti kurulmasını da öngörüyor.
Birinci aşama, Suriye’de ‘’protokol temsili’’ haricinde bütün yürütme yetkileriyle donatılmış bir geçiş heyeti kurulmasını öngörüyor. Bu heyet, güvenlik birimlerinin ıslah edilmesini de sağlayacak bir askeri konseyden de sorumlu olacak. Bu askeri konsey,  terörist gruplar haricinde sahadaki bütün askeri gruplarla koordineli çalışacak ve terörist gruplarla mücadele edecek. Bu askeri konsey diğer taraftan ateşkesi de garanti altına alacak.
İkinci aşama ise, ateşkesin devam ettiği bir geçiş dönemi konumunda. Bu aşamada, Suriye yönetimi, muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarının katılacağı bir ulusal diyaloğun başlaması ve anayasayı gözden geçirmesi öngörülüyor. Bu aşama, mezhepçiliğe dayanmayan ve çok kültürlü bir yapısı olan bir devlet yapısının oluşturulmasını da kapsıyor.
De Mistura bu yol haritasının uluslararası güçlerin desteğine ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Son aşama ise, ulusal diyalog kararlarının hayata geçirilmesi, anayasanın gözden geçirilmesi ve BM gözetiminde parlamento ve başkanlık seçimlerinin yapılmasını içeriyor.
Bu planlar, Rusya’nın Suriye’de bütün tarafların kabul göreceği bir girişimin kabul görmesi için Suriye’deki taraflar ve bölgedeki Arap devletleri ve uluslararası kamuoyuyla görüşmelerine hız verdiği bir dönemde gelişiyor.
Kuşkusuz burada, siyasi çözüm ve terör örgütleriyle mücadele, Rusya ve İran’ın bakış açılarına uygun bir mantık çerçevesinde olacak. Bu da Rusya ve müttefiklerinin bakış açısıyla bakıldığında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’sız olmayacak.
Sahadaki gelişmelere gelecek olursak, var olan göstergeler, Rusya’nın Suriye’deki rolünün Esad’a askeri ve siyasi destek vermekle sınırlı kalmayacağına işaret ediyor.  Aksine Rusya, terör örgütlerini durdurmak ve daha fazla yayılmasını engellemek için doğrudan müdahaleye hazırlanıyor. Bununla bu örgütlerin Rusya’ya etkilerinin önüne geçmeyi ve Suudi, Katar ve Türkiye’nin müdahalelerinin önüne geçilmesini hedefliyor.
Ancak Rusya BM’nin onayı olmadan böyle bir işe kalkışırsa, Suriye’nin doğrudan yabancı müdahalelere açık bir sahaya dönüşmesine neden olabilir. Rusya son gelişmelerle beraber olası bir diyalog toplantısında Suriye yönetiminin elini de güçlendirmeye çalışıyor.


RUSYA’NIN KIRMIZI ÇİZGİSİ

Semih SAAB
Ennahar

Basit bir şekilde ifade edecek olursak ABD, IŞİD ve ajandasında önemli bir yer kaplamayan Nusra gibi diğer cihatçı örgütlerle mücadelesinde Rusya’nın bir yerinin olmasını istemiyor. ABD, Suriye’de şiddet yanlılarının ortadan kaldırılmasında Rusya’nın bir rolünün olmasını istemiyor. Çünkü 30 Haziran 2012’de dengenin silahlı gruplara meylettiği Cenevre I deklarasyonunda değişikliklere yol açacak gelişmelerin olmasını ve böylece siyasi çözümde Rusya’nın geniş bir rol üstlenmesini istemiyor.
Rusya’nın IŞİD’i askeri olarak vurma operasyonlarına katılmasıyla,  Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ilk defa askerlerini başka bir ülkeye göndermiş olacak. Böylece cihatçılarla mücadelede uluslararası alanda Amerikalıları endişelendiren bir pozisyon kazanacak. Diğer yandan Kremlin bakımından cihatçılarla Suriye’de savaşmak, Kafkaslar’da savaşmaktan daha iyi bir strateji.
Yine Suriye’de Rusya askeri rolünün artması, Suriye krizinde farklı bir evredir. Krizin başladığı 11 Mart 2011’den bu yana Washington’un istediği içerikten farklı bir durumdur. Bu durum IŞİD’i doğurmuş ve Suriye ve Irak’ta Britanya’dan daha büyük bir alana hükmetmesine neden olmuştur. Bu durum, son belirtileri Avrupa’ya iltica dalgası olan Suriye halkının içeride ve dışarıda yarısının göç etmesine neden olmuştur. Yine bu durum, Amerikan istihbarat yetkililerinin geri dönülmez bir şekilde birleşik Irak ve Suriye devletleri fikrini geride bırakmalarına ve mezheplere ve milliyetlere göre her iki devletin en az ikiye veya üçe bölünmeleri beklentisine neden olmuştur. Yine bu durum, arta kalanların kalanı konumundaki Irak’taki Hristiyanların ve Suriye’deki 500 binden fazla Hristiyan’ın göçüyle sonuçlandı. Azınlıklarla ilgili olarak Paris’te düzenlenen konferansta bunlara 25 milyon avro destek verilmesi kararlaştırılmıştı.
Bunlardan daha garip olan, Amerikalılar bir yıldan uzun bir süredir havadan IŞİD ile savaşıyorlar, lakin örgüt daha güçlü bir konuma geldi. Britanya’nın, Fransa’nın ve Avustralya’nın bombalamalara katılması durumu değiştirmedi. Amerikalıların eski ve yeni sorumluları IŞİD’i vurmak için El kaide ve Cephet el Nusra ile ittifak içinde olmada bir yanlış görmüyorlar. Amerika için El kaide ile koordinasyon içinde IŞİD’i vurmak, Suriye askeri ile iş birliğinden daha iyi duruyor.
Rusya’nın IŞİD’e karşı doğrudan doğruya müdahalesinde birçok sebep mevcut. Lakin bunların içerisinde en önemlisi Rusya’nın; Washington’un IŞİD Suriye rejiminin yıkılmasındaki misyonunu tamamlamadan ortadan kaldırılmasını istememesi noktasındaki kuşkuları. Bu da Rusya’nın kırmızı çizgisi.


AVRUPALILARIN ESAD YARIŞI VE RUSYA’NIN SURİYE ATAĞI

Abbas TAHİR
Ennaşra

Avustralya Başbakanı Tony Abbott diyor ki; “Avustralya’nın Suriye’deki bombardımanları rejimi değil, IŞİD’i hedef almaktadır”. Britanya Dışişleri Bakanı Philip Hammond konuşmasında ülkesinin geçiş sürecinde Esad’ı kabul edeceğini söyledi. Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, “Batı ülkeleri IŞİD’e karşı savaşta Esad ile ortak hareket edecek” diyor. İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Garcia Margallo savaşın bitirilmesi için Esad ile müzakerenin gerekli olduğunu ifade etti. Bütün bunların ilk anlamı, eskiden gizli olarak söylenen şeyler şimdi aleni hale geldi. Avrupa ülkeleri teröre karşı mücadelede birlik içindeler.

BATININ ESAD’LA İŞ BİRLİĞİ

Geçmiş aylarda Şam, Avrupa başkentleri ile terörle ilgili bilgi alışverişinde bulundu. Lakin var olan ciddi iş birliği “Suriye Esad’ının” rolünün itirafı niteliğinde. Avrupa’da emniyet güçleri hükümetlerine Şam’a yönelik tutumlarını değiştirmeleri için baskı yapıyor ve Suriyelilerin ihtiyaçları doğrultusunda konsoloslukların açılmasını talep ediyor. Bu devletlerdeki istihbarat örgütleri, terörle mücadelenin kara gücü ve Suriye devleti ile koordinasyon gerektirdiğini biliyor. Birçok “ılımlıları eğitip donatma projesi” eğitilenlerin aşırılaşması ile sonuçlandı. Şam’da bütün silahlılar terörist kategorisinde. Özgür Suriye Ordusu projesi başarılı olamadı. Karşı karşıya kaldığı en ufak testlerin karşısında çözüldü. Silahlıların hükmettiği birçok bölgede varlığı bulunmamaktadır. Onun yeşil bayrakları, IŞİD’in ve Nusra’nın siyah bayraklarını önleyememektedir.
Avrupa’nın emniyet güçleri terörle mücadelenin ancak Suriye askeri ile mümkün olabileceğini gördüler. Lakin siyasilerin kibri ve çıkarları Avrupa-Suriye iş birliğini engellemektedir.
Bugün kademeli olarak Suriye iktidarının rolü itiraf edilmektedir. Artık “Esad’ın gitmesi” öncelik değildir. Dünyanın başkentleri için önemli olan güvenliğin sağlanmasıdır. Peki, bu süreçte neler yaşandı?

AYLAN AVRUPA’NIN TUTUMUNU DEĞİŞTİRDİ

Avrupa’nın birçok istatistik merkezlerinde yasa dışı yollardan göç eden sığınmacı sayıları ile ilgili çalışmalar yapıldı. Kullanılan bütün araçlar, kaçakların artan sayılarını önlemede başarılı olamadı. Bilimsel bir sonuç olarak terör genişlemekteydi ve Avrupa’ya gruplar halinde gelen yasa dışı göçün frenlenmesini gerektirmekteydi. Sivil sığınmacıların arasında teröristlerin varlığı korkutmaktaydı. Aylan Kurdi’nin trajedisinden önce Avrupa bir endişe içindeydi; “Bize doğru Irak’tan, Suriye’den, Mısır’dan, Libya’dan, Tunus’tan ve diğer yerlerden akan insanlarla nasıl yüzleşeceğiz? Yasa dışı göçün çözümü nedir? Kayıklarla gelenlerin arasında teröristler varsa ne yapacağız?”
Aylan’ın boğulmasının dünya basınında geniş yer alması göçmenlerin kabul edilmesine ve sorunun çözülmesi için arayışlara neden oldu. Çelişkiler içeren siyaset sessizce dönüşüme uğradı. Avrupa’nın sığınmacıları barındırması ve Suriye’de siyasi çözümün gerekliliği üzerinde uzlaşan yol haritası eşleşti. Aynı zamanda Esad rejiminin terörle mücadele konusunda zorunlu bir koridor olduğu itirafı geldi.

RUSLAR ATAKTA

Aynı süreçte Rusya, Suriye’ye askeri destekte pratik adımlar attı. Aslında hikaye birkaç gün önce başlamadı. Hikaye ağırlıklı olarak Suriye’nin güneyinde konumlanan Rus kontrol cihazlarını da içeren Rusya ile Suriye arasında var olan askeri iş birliğine dayanmaktadır. Olan budur.
Rusya’nın hücumunu doğrulayan diğer bir gerçek ise Amerika’nın itiraz eden ve eleştiren açıklamalarıdır. Amerika, müttefiki olan başkentlere, Suriye’ye giden uçaklara hava sahalarını kapatmalarını istedi. Lakin Rusya daha önce herhangi bir “gecikme veya dondurma” olmaksızın İran’ın da parçası olduğu Rusya-Suriye askeri planını uyguluyordu.
Sonuç olarak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, terörle mücadele konusunda kendisinden beklenen yolda ilerlemektedir. Batının ülkesine yönelik yaklaşımını kademeli olarak değiştirmiş ve “gitmesi talep edilen” aşamasından “şartlarla kalabilir” noktasına getirmiştir. Şam ve Kahire’yi de birbirine bağlamayı başarmıştır. İki başkent arasında yaşananlar, güvenlik konusunda koordinasyondan daha fazlasıdır ve başka adımlar da takip edecektir.  Bir soru ile bitirelim, yarın Suriye için ne getirecek?

ÖNCEKİ HABER

Arçelik işçileri: Türk Metal, direnişten ders almamış

SONRAKİ HABER

Cihaner: Etkin çözüm için her türlü riskin alınması lazım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...