10 Eylül 2015 00:54

Lübnan’daki protestolara hızlı bir bakış: Yıllardır biriken öfke sömürücü sisteme karşı

Paylaş

Çöp toplama sisteminin çöküşüne karşı başlayan küçük çaplı protestolar, Lübnan’da 22 Ağustos 2015 itibariyle radikal siyasi ve ekonomik değişimler talebinde bulunan büyük bir yolsuzlukla mücadele hareketine dönüştü. Protestocular artan bir baskı ve şiddet ile karşılaştı ve hareket derin bir biçimde kutuplaşmış koalisyon ortaklarını hazırlıksız yakaladı. Jadaliyya, Beyrut merkezli Gazeteci Moe Ali Nayel’e hareketin arka planı ile güncel dinamiklerini ve muhtelif grupların tepkisini sordu.

Lübnan’daki ‘çöp krizi’ neden ve nasıl gelişti, niçin hâlâ çözülemedi?
Lübnan hükümetinin ülkedeki çöp toplama işlemleri için ayrıcalıklı haklar verdiği Sukleen Şirketi ile sözleşmesi 17 Temmuz 2015 itibariyle sona erdi. Bunun sonucunda çöp toplama hizmetleri durdu. Hükümetin şirketle ’90’lı yıllarda anlaşmaya vardığı ihale sürecini pek çok kişi  rekabetçi olmayan bir süreç olarak görüyor. Yine de sözleşme o zamanlardan bu yana her defasında daha yüksek bir maliyetle yenilendi. Hükümet bu yaz aşırı fiyatlandırma gerekçesiyle sözleşme yenilemedi. Sukleen’e alternatifler düşünüldü, ancak hangisiyle anlaşılacağı karara bağlanmış değil. Çeşitli siyasi partiler arasında kendi iş çıkarlarını korumaya yönelik süregelen bir mücadele söz konusu. Hangi şirketin bu kârlı sözleşmeyi alacağı üzerine yapılan politik manevralar hükümetin hareketsiz kalmasına neden oluyor.

Tüm bunlara rağmen, kriz yalnızca iş çıkarları ve siyasi yozlaşmadan kaynaklanmıyor. Çöp toplama işlemleri için yeni bir hükümet sözleşmesinin yokluğunun yanında bir de atık yönetimi ve bertarafı sorunu var. 1997’den bu yana Lübnan’ın en kalabalık yerleşim yerleri olan Beyrut ve Lübnan Dağı’ndaki çöpler, Beyrut’un güneyindeki Na’ameh şehrine boşaltılıyor. Bölge sakinleri geçen yıldan beri atık alanının yarattığı ekolojik hasar ve sağlık tehdidi nedeniyle kapatılmasını talep ediyor. Na’ameh’e alternatifler bulmak için verilen sözlere rağmen hükümet konuyla ilgili hiçbir şey yapmıyor. Bu yüzden Na’ameh ve civar köy sakinleri atık alanına giden yolu kapadılar.

ÇÖPLER MARJİNALİZE EDİLMİŞ BÖLGELERE BOŞALTILIYOR

Krizin ardından Beyrut’un çöpü şu anda ülkenin buğday ambarlarının hemen yanındaki şehrin limanının ve havaalanının yakınlarına boşaltılıyor. Dağ gibi büyüyen çöp yığınları  kuş sürülerini çektiğinden, Beyrut’a gidecek uçaklar güvenlik sebebiyle rotalarını değiştirmek zorunda kaldılar. Çöpler Beyrut’un dışında yığınlar halinde yollarda ve kaldırımlarda duruyor  ya da ülkenin en marjinalize edilmiş bölgelerine gizlice boşaltılıyor. Son öneri olan ve reddedilen, İçişleri Bakanı Nuhad Maşnuk’un kalkınma fonlarına yüz milyon dolar karşılığında Beyrut’un çöpünün Akkar bölgesine boşaltılması teklifi ise Akkar gençliğini “Akkar çöplük değil” sloganı altında harekete geçirdi.

İNSANLAR YOLSUZLUKLARA KARŞI SOKAKLARA DÖKÜLDÜ

“Kötü kokuyorsunuz” kampanyası nedir, başını kim çekiyor ve neyi başarmayı amaçlıyor?
“Kötü kokuyorsunuz” kampanyası çöplerin Beyrut sokaklarında ve genel olarak tüm Lübnan’da birikmeye başlamasına tepki olarak doğdu. Hareket, sosyal medyada sokaklara oranla daha güçlü olan sivil toplum aktivistleri tarafından başlatıldı. Bununla birlikte, protesto kampanyası için yaptıkları çağrı kamuoyunda geniş yankı buldu ve insanlar işe yaramaz hükümete ve onun yolsuzluklarına karşı sokaklara döküldü. Kampanya 22 Ağustos’a kadar çöp salgınının çözümü üzerinde yoğunlaştı. Ancak 22 Ağustos itibariyle çok daha fazla insan Beyrut sokaklarına döküldü. 19 Ağustos’taki gösterilerdeki polis vahşetinin görüntüleri bunda itici güç oldu. O görüntüler, ilk göstericilere yakın ve uzak çevrelerden hepsi de devlet şiddetine aşina bir dizi yeni göstericiyi daha harekete geçirdi. Bu birlikle güçlenen göstericiler çöp toplama işlemlerinin dışında başka taleplerde bulunmaya başladılar. Belli başlı bakanlarla birlikte kabinenin istifası, hatta tüm siyasi elitin ortadan kaldırılması çağrıları yapıldı.

“Kötü kokuyorsunuz’’ kampanyası göstericileri 23 Ağustos’ta, protestolar tam da sayı ve talep bakımından zirveye ulaştığı sırada Beyrut sokaklarını terk etti. Bu, geniş anlamda, hükümet şiddetinin tırmanması, polis ve ordu ile bazı protestocular arasındaki çatışmalardan sonra oldu. Hükümet 23 Ağustos’ta protestocular üzerindeki baskısını artırdıktan sonra kampanya, Facebook aracılığıyla Şehitler Meydanı’na çekileceğini duyurdu. Barışçıl bir toplanmadan devlet otoritesine karşı ayaklanmaya dönüşen bir protesto hareketi adına sorumluluk üstlenmektense, hareketin bazı örgütleyicileri çekildiklerini açıklayıp otoritelere protestoculara karşı sıkı önlemler alma ve sokakları provokatörlerden, çetecilerden ve eşkıyalardan temizleme çağrısında bulundular. Kampanya hareketinden çeşitli şahıslar, protestocuların arasına Amal hareketinden silahlı kimselerin karıştığını ve gösterilerin barışçıl tabiatını sabote etmeyi planladıklarını iddia ettiler. Artan hükümet şiddeti ve bazı protestocuların kendini savunma girişimleri karşısında “Kötü kokuyorsunuz’’ kampanyası aslında sorumluluklarından feragat etmeye çalışıyordu. 24 Ağustos Pazartesi günü kampanya, ertesi gün için planlanan gösteriyi dışarıdan sızma ve gösterici şiddeti gerekçeleriyle iptal etti. Ne var ki gösteriler salı günü de “Kötü Kokuyorsunuz’’ 

kampanyasının gösterilerin gerçek dinamiklerini temsil etmediğini doğrularcasına daha büyük bir katılımla devam etti. Protestocular o gün “Kötü kokuyorsunuz’’ kampanyasının utanç verici hareketine göndermede bulunan ‘’Ben eşkıyayım’’ ve ‘’Ben provokatör ajanım’’ yazılı dövizler taşıdılar. O günün ardından kampanyanın örgütleyicileri protestocuları kötü gösterdikleri için özür dilediler ve geçmişi geride bırakarak ilerleme çağrısında bulundular. Protestocuların sokaktaki sürekli varlığına rağmen kampanya artık kendini küçük düşürmüştü. “Kötü kokuyorsunuz” kampanyası desteğini önemli ölçüde yitirdi çünkü aynı zamanda toplum içindeki önemli bir çatlağı gözler önüne serdi. 

GENÇLERİN TEPKİLERİ BU YAZ ÇÖP KRİZİYLE BİRLİKTE ARTTI

Birkaç haftadır sokaklarda protesto gösterileri yapanlarla “Kötü kokuyorsunuz’’ kampanyası arasındaki ilişki nedir? Bu ilişki zaman içinde değişti mi?
“Kötü Kokuyorsunuz’’ kampanyasının 2015 temmuzunun sonlarında başlayan gösteri çağrıları, farklı toplumsal tabakalardan insanlara yer açtı. İlk protesto gösterilerinden bu yana, marjinalize edilmiş fakir bölgelerden gelen gençler herhangi bir sosyal medya kampanyasının yardımı olmaksızın daha önce tek başlarına yaptıkları şeyi yapmaya devam ettiler. Bu gençler normalde sivil toplum kuruluşları ile birlikte hareket etmiyor olsalar da geçen yaz yaşanan ciddi su ve elektrik kesintilerinden beri kendileri inisiyatif alarak protesto etmeyi sürdürüyorlar. Tepkileri bu yaz çöp kriziyle birlikte arttı ve şehir merkezine yakınlıkları “Kötü kokuyorsunuz’’ kampanyasının gösterilerine katılmalarını olanaklı kıldı. İlk protesto gösterileri sırasında çöpleri yakan ve Beyrut şehir merkezine çıkan sokakları kapatan gençler bu durumu “Sizinleyiz, ama bizim protesto tarzımız da bu” şeklinde ifade ettiler. Böylece orada aynı zamanda hükümetin güvenlik tedbirleri ile güç kesintileri ve su kıtlığına karşı öfkelerini dile getirdiler.

Kampanyanın gidişatını nasıl görüyorsunuz, ne gibi etmenler bu gidişatı belirleyecek?
Lübnan komşularından bağımsız düşünülemeyeceği için hareketin başarısızlığa uğrayabileceğini ve hatta askeri rejime yol açabileceğini göz önünde bulundurmalıyız. Yine de protestocu tabanı arasında yönetici sınıf düşene kadar sokakların işgali üzerinde fikir birliğine varılmış görünüyor. Şimdi bütün mesele ülkesini ve halkını uzun süre esir almış statükoyu dağıtmak gibi duruyor.

Şayet bu bir ayaklanma ise, sokağın dinamiklerine bakmak gerekiyor. Birçok Lübnanlı şu sıralarda onları hapseden toplumsal ve mezhepsel rollerinden sıyrılıyor. Protesto hareketinin özünü kavrayabilmek, isyanı doğuran esas duyguyu anlamakla mümkün. Ayrı ayrı topluluklardan işsiz, fakirleştirilmiş ve ötekileştirilmiş gençlerin; yani, patriyarka tarafından şiddete maruz kalmış LGBT bireyleri ve aktivistlerinin, farklı tabanlardan sol hareketlerin, son yıllarda etkisini artırmış feminist aktivistlerin ve grupların, çocuklarına iyi bir yaşam sunmak için çabalayan genç anne ve babaların öfkesi.

GENÇLER KANUNLAR FAKİRLERİ CEZALANDIRMAK İÇİN DİYE DÜŞÜNÜYORLAR

Hükümetin kampanya ve protestolara tepkisi ne oldu?
Lübnan hükümetinin yaptığı şey her zamanki oyalama taktikleri oldu. Başkent sokaklarındaki çöpleri alıp tüm ülkede oraya buraya boşaltıyorlar. Protesto hareketinin talepleri çöp krizinin çözümünü aştığından hükümet baskı taktiğini kademeli olarak artırdı ve hatta Başbakanlık Sarayının bulunduğu Grand Serail ile göstericiler arasına beton duvar örüldü. Göstericiler bu duvara “utanç duvarı’’ adını verdiler ve duvarın Bağdat’taki Yeşil Bölge ile olan benzerliği üzerinde durdular.

GÖSTERİLER ŞİDDET İLE BASTIRILMAYA ÇALIŞILDI

Hükümet 22, 23 ve 25 Ağustos’taki protestolar için farklı güvenlik birimlerinden personel göreve getirdi ve gösteriler yüksek dozda şiddet ile bastırılmaya çalışıldı. 25 Ağustos gecesi, peşindeki ordu ile birlikte çevik kuvvet, protestocuları şehir merkezinin dışına doğru kovaladı. İnsanlar taksilerden ve ambulanslardan dışarı çıkarılıp sokak ortasında dövüldüler. Hamra, Gemayzeh ve şehir merkezi civarındaki diğer bölgelerde kaçırılan gençler Beyrut’un farklı farklı polis merkezlerine götürüldü. Yakalananlardan birinin yediği dayak yüzünden yüzü parçalanmıştı. Bu türden baskılayıcı tedbirlere yenileri eklendikçe tepkiler arttı ve düzinelerce avukat tutuklu göstericileri savunmak için gönüllü oldu.

HALKIN TALEPLERİ GÖRMEZDEN GELİNDİ

Basitçe ifade etmek gerekirse, gösterilerdeki şiddeti tırmandıran, Amal Hareketi Lideri veya Hükümet Sözcüsü Nabih Berri’nin söylediği gibi gösterileri sabote etmeye çalışanların işi değildi. Bu gibi etmenleri öne sürenler Lübnan halkının büyük bir çoğunluğunun yıllardır yaşadığı ekonomik sıkıntıları görmezden geliyor. Öfkeli Lübnanlılar onları her anlamda mağdur eden devlete isyan ettiler ve devletin güvenlik birimlerinin özellikle de Maşnuk içişleri bakanı olduğundan beri uyguladığı şiddete karşı birlik oldular. En ötelenmiş gençler, Davra’nın, Burç Hamud’un, Khandaqal-Ghami’nin, Sabra’nın, Tarık Cedide’nin ve Şiya’nın gençleri yılların biriktirdiği öfkeyi devlet otoritesine karşı kullandılar. 

Konuştuğum iki genç bana işsiz olduklarını ve gidecek bir yerleri olmadığını, attıkları haplarla içinde yaşadıkları pisliği unutmaya çalıştıklarını söyledi. Kredi ile aldıkları motosiklete ruhsat çıkartamadıkları için el konulmuş, ancak çalışmak ve para kazanmak için motosiklete ihtiyaçları var. Bu kendilerine oy hakkı dahi tanınmamış gençler, kanunların fakirleri cezalandırmak için uygulandığını düşünüyorlar. Tüm bunlar olurken yönetici üst tabakadan küçük bir grup, siyah pencereli elli bin dolarlık SUV’ları ile şehirde bir gezintiye çıkıyor, araçlarını kalabalıkların üstüne sürüyor, insanlara çarpıyor, kimi zaman da önüne çıkan her kimse onu öldürüyor. Bu gruba devlet tarafından koruma ve dokunulmazlık verilmiş. İki hafta kadar önce ise bir grup öfkeli genç İç Güvenlik Güçlerince (ISF) toplatılıyor ve acımasızca dövülüyor. Ertesi gün yanlış kişilerin yakalandığı ortaya çıkıyor. Gençlerden bir özür bile dilenmiyor.

Böylece 22 Ağustos gecesi, tüm bu şiddete ve ihmale karşı bir cevap olarak, alışılmadık bir dayanışma doğdu ve bir sonraki gün devrim ateşi sokaklara dökülen büyük kalabalıklar halinde yükseldi. Protesto gösterileri Lübnan’da farklı toplumsal sınıfları sömürücü ekonomik ve siyasi sisteme karşı alışılmadık bir yolla bir araya getirdi.

EYLEMLERİ LÜBNAN’A KARŞI PLANLANMIŞ BİR KOMPLO OLARAK İTHAM ETTİLER

Lübnan'daki farklı siyasi odaklar kampanyaya nasıl yaklaştı?
Meseleye iki farklı şekilde yaklaştılar. Kimisi kendi gündemine katkı sağlamak amacıyla iş birliğine girişti ya da öfkeli kalabalıkları çıkarları için kullanmaya çalıştı. Kimisi de protestocuları suçlu gibi göstermek ve mezhep farklılıklarından çıkar sağlamak için uğraştı ve kampanyayı Lübnan’a karşı planlanmış bir komplo olmakla itham etti. Bu ikinci gruptakilerden bazıları protestocuların yabancı haber ajansları tarafından eğitildiklerini söyleyecek kadar ileri gittiler. Bu elbette protesto gösterilerinin kimi siyasi elit tabakada yaratmış olduğu korkuyu yansıtan akıl almaz bir iddiadır. Yine de, protestocular ve gençler şu ana kadar hep tetikte oldular. Gösterilerin artık çöp krizi, berbat haldeki kamu hizmetleri ve sosyoekonomik ötekileştirme gibi sorunların tümüne birden yönelik yapıldığını görmek çok önemli. Protestocular ayrıca, durumdan fayda sağlamayı uman her siyasetçiyi gösterilerden uzaklaştırmasını bildi.

Çeviri: Berk CANKURT

ÖNCEKİ HABER

Hollande, IŞİD’i neden bombalayacak?

SONRAKİ HABER

Arçelik LG işçileri 66. gündür direniyor: Mücadele kazanana kadar sürecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...