10 Eylül 2015 00:52

Halklara karşı açılmış doğrudan ve dolaylı savaşlar

Paylaş

İsmet MEYDAN 
BES Ankara 1 No’lu Şube Başkanı

Ülkemizin dört bir yanında halklara değişik yöntemlerle, değişik amaçlarla görünse de aslında tek amaçla açılmış bir savaş var ki, tümü doğrudan veya dolaylı olarak insan yaşamını bitirmeye yönelik. Kimi doğrudan silah, bomba ve her tür savaş yöntemi kullanılarak  hemen can almak için yapılıyor, kimi de orta ve uzun vadede insan yaşamını cehenneme çevirerek (Hopa ve Arhavi’de olduğu gibi), geçmişin izlerini ve tüm yaşanmışlıkları silecek şekilde yapılıyor. Yazının başlığından sanki bu savaş Kürt illerinde sadece canlara kastederek yapılıyormuş gibi anlaşılmasın, Kürt illerinde hem canlara hem de ormanlar yakılarak, sular zaptedilerek doğaya, yani bütün canlıların yaşam alanlarına karşı birlikte yürütülüyor. 

Karadeniz halkı “Yeşil Yol” adı verilen yeşili yok etme projesine karşı direniyor. Artvin halkı Cerattepe’de altın aranmasına karşı direniyor. Ancak, bu konuda ne kadar bilinçli olarak bunu yapıyor ortaya çıkarmak ve varsa bu konuda eksiklikler bunu daha ileri bir noktaya eriştirmek ve tamamlamak sadece çevrecilerin, bilim adamlarının sorunu olmasa gerek. Yazının başında belirttiğim gibi bunun ülkenin değişik bölgelerinde bu ülkenin sermayesinin uluslararası tekellerle yaptığı iş birliğinin sonucu olarak aynı nedenle ama her bölgenin özgün sorunlarıyla farklılaştırılarak tüm ülke halklarının birlikte mücadelesi ayrıştırılıyor. İşte bu konuda görev aynı zamanda siyasi alanda mücadele yürütenlere düşüyor. 

Çatışmaların başladığı ilk günden itibaren seçim yenilgisi almış bir iktidar Kürt halkını seçimde vermiş olduğu kararından dolayı adeta pişman etmek için şehirleri kan gölüne çevirerek, özel güvenlik bölgeleri ilan ederek, ormanları yakarak köyleri ve yaylaları insansızlaştırarak hamleler yaparken bu savaşı, ülkemizin tamamında gelişebilecek muhalefeti de bastırmak için daha yaygınlaştıracağa benziyor. İşte Karadeniz’de de bunun ipuçları mevcuttur. İznimi geçirdiğim memleketim Artvin’in Şavşat ilçesinde bazı köylerden gelen haberlere baktığınızda bu savaşın Karadeniz bölgesinde nasıl yürütüleceğini anlamak zor değil. İznimin bitimine birkaç gün kalmışken çevre köylerden bazı duyumlar aldık. Köylülerin kadın ve erkek silahlı kişiler gördüklerini, bunların PKK ve DHKC’liler olabileceğini, kendilerinden yiyecek istediklerini ve kendilerine “Bizim sorunumuz devlet ile siz rahat olun” dedikleri, bu nedenle Valiliğin belirlediği tarihe kadar can güvenliği için yaylaların boşaltılmasını istediği söylentisi de yayılmıştı. Bu benim gibi birçok kişinin aklına eminim şunu getirmiştir. Bölgede “Yeşil Yol”, onlarca HES projeleri ve altın arama gibi birçok proje var iken bu durum Karadeniz halkının tepkisiyle karşılaşacaktır. Hatta bu tepki geçmişte Bergama köylülerinin, Kaz Dağlarındakilerin mücadelesini bugün daha iyi anlayarak olgunlaşmış ve bundan sonra da Kürt halkının mücadelesini anlayarak onunla birleşecektir. İşte sermaye iktidarının foyasını ortaya çıkaracak bu tür uygulamalara karşı gelişebilecek Karadeniz’deki tepkileri bastırmak için bu tür oyunların oynandığını anlamak zor değil. Nitekim, köyler arasında seyyar sebze meyve satıcılığı yapanlarla yaptığımız sohbetlerden aslında ülkenin gelmiş olduğu savaş durumunun nedeni iyi anlaşılmış gibi. Yukarıda bahsettiğim duyumu anlatan satıcı ile konuşmamızda ben biraz bu durumun kuşkulu olduğunu gerçekten o kişilerin  PKK ve DHKC’liler mi olduğu yoksa bu görünümde başka güçler mi olduğunu, acaba bu bölgede korku salmak için yapılan planlardan biri olamaz mı diye sorunca, satıcı kendisinin AKP üyesi olduğunu, oy verdiğini ama pişman olduğunu sonraki seçimde kesinlikle oy vermeyeceğini, çünkü iktidarı kaybetme korkusunun bu çatışmaları başlattığını söyledi. Konuşmamız devam ederken ben Karadeniz bölgesindeki bu projelerden bahsettim ve bunlara karşı büyüyecek mücadeleyi bastırmak için, bu alanların halk tarafından savunulmasını, halkın sokağa çıkmasını, derelerine, meralarına ve yaylalarına gitmesini engellemek için planladıkları oyun olabileceğini anlattım. 

Artvin’e gidişimin ilk gününde Cerattepe’de nöbet tutanları aile grubu olarak ziyaret ettik. Esnafı, öğretmeni, muhasebecisi, sendikacısı, dernek çatısı altında örgütlenen duyarlı insanları gördüm. Seslerinin buralardan duyulmasını ve destek verilmesini bekliyorlar. Artvin halkının çok duyarlı olduğunu, en ufak bir kıpırdanma da dernek tarafından mesaj ile yapılan çağrının anında karşılık bulduğunu bu nedenle de morallerinin yüksek olduğunu belirttiler.  Şirketin herhangi bir şekilde alana girmesine izin verilmesi halinde durumun zorlaşacağını bu nedenle de herhangi bir bahane ile dahi iş makinesinin girmesine izin vermediklerini söylediler.   Aslında, Cengiz Holdingin bu hayalinden dünden vazgeçtiğini ama ağabeyinin (Cumhurbaşkanının) her konuda olduğu gibi bunda da direttiğini söylüyorlar. Ben Bergama köylülerinin ‘90’lı yıllardaki mücadelesinden bahsettim. Onların mücadelesinin nasıl yalan ve iftiralarla boğulduğunu, ama o yıllarda onların mücadelesine buradan nasıl bakıldığını sordum ve aynı şeyin şimdi Cerattepe’nin başına geldiğini, bu tür karalamaların, yalan ve iftiraların olabileceğini söyledim. Artvin’ de yapılan mitingde Bergama direnişçisinin de mitinge katıldığını konuşma yaptığını ve konuşmasının çok beğenildiğini söylediler. 

Öyle ya da böyle tüm Türkiye halklarına karşı açılmış bir savaş var, birçok cephede dozu ve şiddeti farklı olsa da, ama değişik araçlarla acımasızca aynı amaç için sürdürülen. Bizlerin, yani azıcık siyasete bulaşanların ve sendikacıların ve de sermaye iktidarının amacını, niyetini anlayan herkesin; sermaye iktidarının bu kötü amaç ve niyetini net bir şekilde ortaya çıkararak Türkiye halklarının mücadelesini ortaklaştırmak gibi bir çabası olmalı. 

ÖNCEKİ HABER

Tuğrul Tanyol’un hesap soran şiirleri:Gelecek günlerin şarabı

SONRAKİ HABER

Bursa, Kocaeli ve İstanbul'da HDP binalarına ırkçı saldırı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...