07 Eylül 2015 00:59

Çürümüş Arap rejimleri ve mülteci krizi

Paylaş

Yusuf ERTAŞ
Ali KARATAŞ

Ege sahillerine vuran Suriyeli Aylan’ın cesedi aylardır Akdeniz’in derin sularında onar onar, yüzer yüzer boğulan Libyalı, Suriyeli, Iraklı mülteciler karşısında kılını kıpırdatmayan dünyanın gündemine oturdu.İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en büyük mülteci akınına uğrayan Avrupa ülkeleri bugüne kadarki tutumlarını değiştirmek zorunda kaldı. On binlerce insan, Avrupa’da yeni bir yaşama kavuşmak için Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki savaş ve yoksulluktan kaçıyor. Ancak orada da onların birçoğunu trajik bir son bekliyor.

BİR MÜLTECİ İÇİN BİLE  YERLERİ YOK!

Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ise Yemen’i bombalamakla meşgul. Arap basını Irak’ı işgal eden binlerce Amerikan askerine ev sahipliği yapan Suudi Arabistan’ın ve Körfez ülkelerinin bölgedeki mülteci akını karşısındaki suskunluğuna dikkat çekiyor. Abdulbari Atvan Rai al youm’daki yazısında Suriye’de muhalefetin silahlandırılması için milyarlarca dolar harcayan Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin, bir tane bile Suriyeli mülteciyi kabul etmediklerinin altını çiziyor.

ÖNCE ÇOCUKLAR ÖLÜYOR

Babasının elinden kayarak Akdeniz’in derin sularında boğulan ve Ege kıyılarına sürüklenen Suriyeli Aylan yaşamını bu şekilde kaybeden mülteci çocuklarından sadece biri. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, bu yıl sekiz ay içerisinde 2209 çocuğun öldüğünü açıkladı.

Lübnan’da yayımlanan el Ahbar gazetesinin Suriyeli Aylan için yazdıkları bölgede yaşanan trajedinin özeti mahiyetinde; “Meçhul bir çocuk sahil kumlarının üzerinde yatıyor. Yine bir sene önce İsrail saldırıları sonucu dört Gazzeli çocuğun kendi sahillerinde yatması gibi. Filistin ve Irak’tan, Libya’ya, Yemen’e, Suriye’ye kadar isimsiz ve hiçbir kameranın görmediği yüzlerce çocuk yatıyor… Dünya derin, sessiz ve aciz bir uykuda veya onların sıcak cesetleri üzerinden suçlu arıyor.  Çocuklarımızın hayatı hak etmediğimiz bir zenginlikti. Ölümümüz sonsuz bir ölümdü. Geçtiğimiz hafta, Akdeniz’in dalgalarının sürüklediği Suriyeli bir çocuğun uyuyan bedeninin Türkiye sahilindeki fotoğrafı karşısında bütün dünyanın dili tutuldu. Halkın azalmayan trajedisi beş yıldan beri ölümün her türlüsüne tanıklık ediyor.”

YEMEN’DE DURUM DAHA KÖTÜ OLACAK

Yemen’deki belirsizlik devam ederken Suudi Arabistan’ın önderliğindeki koalisyonun devam ettirdiği karadan, denizden ve havadan kuşatmanın Suriye’nin etkisinde bulunduğu kuşatmadan çok daha kötü olacağına dikkat çeken Atvan “Hiç olmazsa Suriyeliler Ürdün’e, Lübnan’a, Irak’a, Avrupa’ya kaçabiliyorlar. Lakin Yemenliler nereye kaçacak ve nasıl?” diye sordu. Atvan devamla, “Eğer bu kuşatma kırılır ve milyonlar komşu Suudi Arabistan’a akarsa başlarına ne gelecek? Lübnanlıların, Ürdünlülerin ve Avrupalıların yaptığı gibi ayakta mı alkışlayacaklar? Yoksa engellemek için üzerlerine ateş mi edecekler?” diye yazdı.


ARABİSTAN VE KÖRFEZ’İN İKİYÜZLÜ SİYASETİ
Abdulbari ATVAN
Rai al youm

Bu günlerde gözyaşından ve mürekkeplerden nehirler akıyor. Günler, daha iyi bir hayat için değil sadece hayatta kalmak için botlara, kamyonlara binen Suriyeli mültecilerin trajedilerine ağlıyor. İyi ve kötü niyetli ülke içinden ve dışından birçok kuvvetin komplolarından sonra ülkeleri harap oldu ve yüz binlercesi katledildi. 

BİR SURİYELİ MÜLTECİ BİLE KABUL ETMEDİLER

İronik bir şekilde büyük Arap devletleri ve Körfez ülkelerinin güçlü medya imparatorlukları Suriye halkını destekledi. Onları tiranlıktan kurtarma, istikrar ve refahın sağlanması için heveslendiler. Muhalefetin silahlandırılması için milyarlarca dolar harcadılar. İşte bu devletler, bir tane bile Suriyeli mülteciyi kabul etmedi. Onların yüzlerine hudutlarını kapattılar. 
Ürdün, Lübnan ve Mısır gibi borçlar ve bütçe açıkları içerisine batmış Arap devletleri ise yüz binlerce bazen milyonlarca mülteci kabul etti. Bu ülkelerin kendi vatandaşlarına yetecek suları bile yokken. Onlara sempati duyulacak şekilde göğüslerini açtılar. Lakin kasalarında milyarlarca dolar bulunanlar; Araplık, İslamlıkla ve rahmetle tam zıt bir şekilde bir duruş sergilediler. 

SATILAN SURİYELİ MÜLTECİLER

Krizin başlangıcında bombalamalardan kaçan Suriyeli mültecilerin aktığı Ürdün’deki Zateri kampını kim ziyaret ettiyse yaşlı kurtların hikâyelerini duymuştur. Cepleri dolu olan bu adamlar kampı, insan bedeninin komisyoncularıyla beraber reşit olmayan kızları satın almak için geziyorlardı. Kendi zevkleri için. Bu söylediklerimizi doğrulayan yüzlerce rapor ve belge mevcut.

MÜCAHİT DİN ADAMLARINDAN SES YOK!

Bekledik! Suriyeli çocukların anneleri ile beraber deniz dalgaları cesetlerini attıklarında, ya da dondurucu kamyon kasalarında vücutları çürürken veya Avrupa kapılarında yalvarırken… Bekledik el Kardavi, el Arifi, el Sudeys, el Avda ve el Ar’ur gibi seçkin şeyhlerimizden kaldıkları ülkelerin kurbanlarını barındırmaları ve yardımcı olmalarının gerekli olduğu fetvasını vermelerini... Kurtulmaları için iktidara karşı cihat çağrıları yaptıkları gibi. Lakin mezar sessizliği içindeler. Suudi Arabistan’ın, Katar’ın, Birleşik Arap Emirliklerinin, Kuveyt’in bunlara yardımcı olmalarını niye talep etmiyorlar?

ŞERRİNİZİ SURİYE’DEN ÇEKİN

Körfez ülkeleri, topraklarında göçmen istemiyor ve ülkelerin iç işlerine karışıyor. Ülkelerin tahrip edilmesi için silah ve teçhizat gönderiyor. Tabii mezhepçilik tohumlarını da. Katliamlara ve göçlere yardımcı olmak için. Eğer misafir olarak kabul etmiyorsanız rica ediyoruz şerrinizi üzerlerinden çekin. Ve iç işlerine de karışmayın. İç işlerinde yardım etmek isteyen dışarıdan müdahalede bulunmaz. Ve eğer yanılıyorsak lütfen bizi doğrulayın. 

YEMENLİLERİN DURUMU DAHA VAHİM

Yemen krizi ve Suudi Arabistan’ın askeri müdahalesi dördüncü ayını tamamladı. İddia ediyoruz devam edecek ve beşinci belki de altıncı ve onuncu yılına girecek. Muadili Suriye gibi. Suudi Arabistan’ın önderliğindeki koalisyonun devam ettirdiği karadan, denizden ve havadan kuşatma Suriye’nin etkisinde bulunduğu kuşatmadan çok daha kötü. Hiç olmazsa Suriyeliler Ürdün’e, Lübnan’a, Irak’a, Avrupa’ya kaçabiliyor. Lakin Yemenliler nereye kaçacak ve nasıl? Eğer bu kuşatma kırılır ve milyonlar komşu Suudi Arabistan’a akarsa başlarına ne gelecek? Lübnanlıların, Ürdünlülerin ve Avrupalıların yaptığı gibi ayakta mı alkışlayacaklar? Veya engellemek için üzerlerine mi ateş edecekler? Biz sadece soruyoruz ve herhangi bir cevap almayacağımızı da biliyoruz.

IRAKLILARA KAPALI, AMERİKALILARA AÇIK

1991 Kuveyt savaşından sonra Iraklılar bir hata işleyerek Suudi Arabistan’a göç etti. Aralarında askerler ve aileleri vardı. Onların başlarına ne geldi? Şiddetli askeri önlemlerle, sahranın ortasında Rafha kampına yerleştirildiler. Beş yıl boyunca kamptan ayrılmaları engellendi. Çünkü onlar Iraklılardı. Suudi Arabistan Birleşmiş Milletlere mültecileri İsveç, Norveç ve Kanada’nın kabul etmesi için yüz milyonlarca dolar verdi. Saddam Hüseyin’in Irak’ına dönmekte umutsuz olan bu göçmenlerin bir tanesini bile kabul etmedi. Bunların büyük çoğunluğu Saddam’ın karşısında yer alan Şiilerdi. Aynı Suudi Arabistan Kuveyt’ten zorla çıkarmak ve sonrasında Irak’ı harap etmek için yarım milyon Amerikan askerine ev sahipliği yaptı. 
Çifte standart ve iki yüzlülükle karakterize olan bu siyasi pozisyon alışlardan sonra, Müslüman gençlerin niçin şiddete bulaştıklarını,  İslam Devletine, el Kaideye ve diğerlerine katıldıklarını soranlar lütfen makaleyi yeniden okusun!


BERLİN, ARAP MÜLTECİLERE MEKKE’DEN DAHA YAKIN!
Başyazı
El Kuds El Arabi

Aktivistler Almanya Başbakanı Angela Merkel’in “Yarın çocuklarımıza, ‘Suriyeli mülteciler topraklarından ülkemize kaçtılar. Lakin Mekke daha yakındı’ demek zorunda kalacağız” yönündeki suçlayıcı konuşmasını sosyal medyada dolaştırıyor.
Raporlar gerçekliği olduğu gibi ortaya koymaktadır. Bugün gördüğümüz Suriyeli (ve Suriyeli olmayan) yüz binlerce mülteci yalnızca vücutları ile değil aynı zamanda ruhları ile de coğrafik olarak iki medeniyeti birbirinden ayıran hattı aşmaya çalışıyor. Kalabalıklar Budapeşte, Viyana, Berlin ve Stockholm kapılarında toplanmış durumda. Lakin aynı şeyi Suudi Arabistan’ın veya Körfez ülkelerinin hudutlarında görmüyoruz. Ki bu devletler zengin ve geniş. Bundan daha önemlisi coğrafi ve dini olarak daha yakın. Bunun gerçek sebebi nedir?

Suriye devriminin başlangıcında (ve öncesinde Irak krizinde) Körfez ülkeleri beş yıldızlı mültecilere kapılarını açtılar. Sonrasında da iş adamları ve doktorlar, mühendisler ve gazeteciler gibi yüksek nitelikte meslek sahibi olanları aldılar. Lakin bizim kastettiğimiz gerçek mültecilere, devrim virüsü ve kaos kendi topraklarına da ulaşır korkusuyla kapılarını kilitlediler.  Hatta sonrasında bazıları karşı devrimi silahlandırmaya koştu. 

Suudi Arabistan körfezin en büyük ülkesi ve sorumluluğu körfezdeki kardeşlerinden daha fazla.  Burada sorun genişlik olarak ve zenginlik açısından büyük olmak değildir. Mesele İslamiyet’te üstlendiği büyük sembolik roldür. Bu rol onun daima dünyadaki terörden sorumlu olduğu suçlamasına maruz kalmasına neden olmaktadır. Ve Arap âlemindeki krizden çıkış için sorumluluk yüklemektedir.

Thomas Friedman’ın İran’a yönelik sıcak savunmalarında yer aldığı ifadelerinde olduğu gibi Vahabbilikle alakalı değildir. İnsanların önüne iki tane seçenek sunan Arapların gaddar gerçekliğiyle ilişkilidir; kırmızı, siyah, sarı hangi renkten görüşün altında olursa olsun fark etmez intihar ederek ölmek ya da çocukları için daha güvenli bir yer bulmak için yeni ufuklara açılmak.


YEMEN’DEKİ BELİRSİZLİK DEVAM EDİYOR
Al Ahram/English

BAE, Şii isyancılara karşı Suudi önderliğindeki koalisyonda yer alan 45 askerinin bir patlamada yaşamını yitirdiğini açıkladı. Direnişçiler ise bu patlamaya kendileri tarafından atılan bir roketin neden olduğunu duyurdu.
Mart ayında oluşturulmasından beri Koalisyon için en ölümcül günde Bahreyn de Suudi Arabistan- Yemen sınırını bekleyen beş askerinin öldürüldüğünü açıkladı.

Yoksul ülkenin kıtlığın eşiğinde olduğu uyarısında bulunan Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre çatışmalarda aralarında yüzlerce çocuk olmak üzere 4500’den fazla insan öldürüldü.

Suudi medyası, Arap koalisyonu tarafından gönderilen çoğu Birleşik Arap Emirliği’nden yaklaşık 1500 askerin Aden’e ulaştığını yazdı. Geçen ay sadece BAE Yemen’de kendi askerlerinin bulunduğunu doğruladı.

Koalisyonun Cuma günkü kayıpları Suudi Kralı Selman, ABD Başkanı Barack Obama ile görüşmek üzere Washington’dayken gerçekleşti.

BAE Haber Ajansı Cuma akşamı, BAE Hava Kuvvetlerine ait savaş uçaklarının Yemen’deki isyancı güçlerin hedeflerine saldırı başlattığını duyurdu. BBC Arapça, Birleşik Arap Emirliği tarafından bu tip açıklamaların nadiren yapıldığına dikkat çekti. 
Öte yandan gizli kalmak koşulu ile Aşşark el Avsat gazetesine konuşan bir Yemenli yetkili Cumhurbaşkanı Hadi’nin çok yakında “yetkin, meşru zeminde duran ve Yemen’deki siyasi güçler tarafından desteklenen” şahısların arasından seçilen yeni bir başbakan ve bakanları atayacağını söyledi.

ÖNCEKİ HABER

Bir tahliye engeli: ‘Toplum güvenliği’

SONRAKİ HABER

Erdoğan iktidar için her şeyi göze aldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...