05 Eylül 2015 10:26

Zılgıt mutluluk muştularken yüreğin isyanı oldu

Merhaba ekmek ve gül okurları,Bir anne olarak nereden başlamalıyım o kadar çok ölüm haberleri gelirken ben neresinden başlayayım ki... Asker, gerilla, mülteci çocuk haberleri görüntüleri… Dağılıyorum. Mutfakta yemek yapıyorum televizyonun sesi sonda, zılgıt sesleri geliyor önce seviniyorum zılgıt sesine, ne güzel bunca acının içinde duyabilmek zılgıt sesini, bir anda bütün sevincim dağıldı derin derin gelen zılgıta. Ne çabuk değişiyor gelenek göreneklerimizdeki yansımalar, zılgıt mutluluğun sevincin müjdeleyicisiydi şimdi ise duyulan acıya yüreğin, dilin isyanı oldu.

Paylaş

Merhaba ekmek ve gül okurları,
Bir anne olarak nereden başlamalıyım o kadar çok ölüm haberleri gelirken ben neresinden başlayayım ki... Asker, gerilla, mülteci çocuk haberleri görüntüleri… Dağılıyorum. Mutfakta yemek yapıyorum televizyonun sesi sonda, zılgıt sesleri geliyor önce seviniyorum zılgıt sesine, ne güzel bunca acının içinde duyabilmek zılgıt sesini, bir anda bütün sevincim dağıldı derin derin gelen zılgıta. Ne çabuk değişiyor gelenek göreneklerimizdeki yansımalar, zılgıt mutluluğun sevincin müjdeleyicisiydi şimdi ise duyulan acıya yüreğin, dilin isyanı oldu.
Koşuyorum televizyon başına Yüksekova’da açılan ateş sonucu bir genç öldürülüyor, ölen gencin etrafına toplanan kadınlar zılgıtlar çalıyordu. Acıya duyulan isyanın sesi. Peşi sıra ölen asker annesi haykırıyor “Ne olur yalvarırım bitsin artık bu savaş! Barış imzalayın, eskisi gibi olsun! Ben evladımı kaybettim başka analar ağlamasın”…
Diğer tarafta cumhurun reisinden tutun da vekiline kadar hepsi “Ne mutlu size ki şehit ailesisiniz” diyor. Bunu söyleyen nasıl insan olabilir ki? Bunlar ne anne ne de babadır; içlerini kin ve nefret bürümüş. Adam başkan olamamanın hırsını bizim çocuklarımızdan çıkarıyor. Ya başkanlık ya da çocuklarınız diyor... Her gün asker, gerilla, çocuk cenaze haberleri geliyor.
Ölen çocukların hepsi Türk, Kürt, Laz yoksul ailelerin çocukları; bizim çocuklarımız. Biz halkız bu savaş bizim savaşımız değil. Neden biz çocuklarımızı feda edelim? Bu savaşı isteyenler buyursun gitsin savaşsın. Şehitlik iyi mertebeyse buyursun onlar çocuklarını ölüme göndersin.
Ben de anneyim, asker annesi adayıyım, her ne kadar oğlum küçükte olsa bu topraklarda askerlik zorunlu oldukça zamanı geldiğinde bugünün paralı askerlik bedeli olan 18 bin TL veremeyeceğim için, el bebek gül bebek kokusuna doyamayacağım oğlumu askere göndermek zorunda kalacağım. Ağlayan her anneyi gördükçe kendimi görüyorum, ben de bunların yerinde olabilirim ben de evladımı kaybedebilirim. Ne için evladımı kaybedeyim? Bu topraklar için mi, bir avuç toprağa değil oğlumu, onun tırnağını bile feda edemem. “Ne mutlu sana oğlun şehit olmuş, vatan sağ olsun” diyenin ağzının üstüne çarpmak istiyorum. Benim oğlum gittikten sonra ben ne yapayım toprağı! Toprağa sarılıp öpebilecek miyim, konuşabilecek miyiz karşılıklı, paylaşabilecek miyiz acımızı sevincimizi… Bunu söyleyenlerin ocağına ateş düşmemiş; düşseydi eminim bunları söyleyemezdi.
Evet ateş düştüğü yeri yakar. Söndüremezsen çevresine yayılır yavaş yavaş ve düştüğü yeri kül eder. Ateş bugün tanıdık tanımadık bir ananın yüreğine düştü, biz susarsak bundan sonra da düşmeye devam edecek. Bir kaç yıldır devam eden çözüm süreci yine devam etmeli ve BARIŞ olmalı. Biz kadınlar daha çok haykırmalıyız “BARIŞ”, “BARIŞ” diye...
“Zafer kimin olursa olsun her kurşun gidip bir ananın yüreğini bulacak.”

Çayan SARIKAŞ / Sultangazi-İSTANBUL

ÖNCEKİ HABER

Gürsoy: CHP'yi daha tutarlı bir çizgiye davet ediyoruz

SONRAKİ HABER

Siyasi tutuklulara 'cenazelerinizi annelerinize göndereceğiz' tehdidi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...