22 Ağustos 2015 15:35

Yüksekdağ: Toplum barışa kapı açtığı için cezalandırılıyor

AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın planlanmış ve halka karşı açılmış bir savaş yürüttüğünü belirten HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, 'Türkiye toplumu barışı istediği, barışa ve demokratik inşaya kapı açtığı için cezalandırılıyor' dedi.

Yüksekdağ: Toplum barışa kapı açtığı için cezalandırılıyor

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, İstanbul Makine Mühendisleri Odası'nda düzenlenen ve çok sayıda akademisyenin buluştuğu "Akademisyenler Barışı Konuşuyor" forumuna katıldı. Prof. Dr. Gençay Gürsoy'un yaptığı açılış konuşmasının ardından Yüksekdağ, gündeme ve barışın inşasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

'SİYASİ İKTİDAR TOPLUMU SAVAŞA ODAKLAMAYA ÇALIŞIYOR'
Türkiye'nin içinde bulunduğu ağır günlerde en fazla barışın konuşulması gerektiğinin altını çizen Yüksekdağ, diyalog kanalarının zorlanması gereken bir dönem olduğunu söyledi. Siyasi iktidarın toplumun savaşı konuşmasını istediğine dikkat çeken Yüksekdağ, "Bütün bir toplumun gündemini fikrini savaşa odaklamaya uğraşıyorlar. Ama tam da savaşın, gerilimin bu kadar keskinleştiği dönemde barışı konuşmakta ısrar etmek çok değerli bir eylemdir" dedi. HDP'nin barışın konuşulduğu her platformda etkin bir şekilde yer almaya çalıştığını kaydeden Yüksekdağ, "Görüşlerimizi, fikirlerimizi paylaşmaya ve buralardan çıkan görüşlerden, önerilerinden en etkin şekilde yararlanmaya çalışıyoruz. Bugün burada gerçekleştirdiğimiz toplantı da verimli fikirlerin, katkıların yapıldığı bir toplantı olacak ve Türkiye'de halkların barışı yapmasının da kapısını aralayacak" diye konuştu.

'BARIŞI YAPMAK BİR MECBURİYETTİR'
Karşı karşıya olunan ihtiyacın "barışı yapma" ihtiyacı olduğunu belirten Yüksekdağ, bir gönüllük işi olan barışın kimi dönemlerde bir zorunluluk olacağını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Barış bir taraftan gönüllülük işidir. Bir ilke siyasetidir HDP bakımından. Ama bazı anlar yaşanır ki bir gönüllü siyasi gündem ve yoğunlaşma tarihsel bir zorunluluk hale gelir. Kritik bir kavşakta tarihi bir önem kazanır. İşte bu gün barışı yapma gündemi bizim önümüze gelmiş bir mecburiyettir." Siyasi iktidarın savaş politikalarına karşı "Size savaş yaptırmayacağız" dediklerini hatırlatan Yüksekdağ, savaş yaptırmak istemedikleri siyasi iktidarın karşısında bu eylemi en etkili şekilde yaşama geçirecekleri bir hareket planına ihtiyaç olduğunu söyledi. Yüksekdağ, "Yani barışı yapma, barışı inşa etme hareket planını konuşmamız ve hayata geçirmemiz gerekiyor" dedi.
Barışın bir toplumsal dinamikle inşa edilebileceğinin çok net olduğunu belirten Yüksekdağ, "Alternatif bir siyasi kanalın güç kazanması ve barışı, çözümü yapma iradesini ortaya koyması gerekiyor. İşte tam da bu eşikteyiz. 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan sonuca dayanarak barışın toplumsallaştırılması sürecini kararlı bir şekilde sonuca ulaştırmalıyız" diye konuştu.

'AKP ÖLÜM SİYASETİ YAPIYOR'
Geride bırakılan 40 yıllık dönemden bu yana siyasi iktidarların zihniyeti değişmediğini kaydeden Yüksekdağ, "Tam değişti dediğimiz noktada da aslına rücu etmiştir. Neresiydi nokta? 2002 genel seçimleri ve AKP ve demokratik değişim söylemi. Ama AKP çok hızlı bir şekilde aslına rücu etti ve Türkiye'de siyasi iktidarların geleneksel statükocu siyaset algısından kopmadığını net bir biçimde ortaya koydu. AKP de kendisinden önceki diğer hükümetler gibi ölüm siyaseti yapıyor. Bu çok keskin bir kutuplaşma alanı oluşturdu. Bu kutuplaşmayı yaratan bizzat sarayın ve AKP'nin kendisidir. Bu kutuplaşma da toplumun değişim isteğine ve gücüne karşı yaratıldı" diye konuştu.

'DEMOKRATİK SİYASET KANALLARI BİRLEŞTİ'
30 yıl boyunca Kürt halkı aynı zamanda bir demokratik siyaset yapılanmasına gittiğini vurgulayan Yüksekdağ, bunun da Türkiye siyasetinin bir parçası haline geldiğini söyledi. Bundan 3 yıl önce Türkiye'nin batısında ise bir onur ve özgürleşme hareketi olan Gezi hareketinin ortaya çıktığını kaydeden Yüksekdağ, bunun da batıda yeni bir bilinç durumunu ve potansiyelini ortaya çıkardığını söyledi. Yüksekdağ, "Fırat'ın doğusu ve batısı arasında kademeli olarak gelişen bir barış ve demokrasi bilinci gelişti. Son üç yıllık süreç de ayrı ayrı oluşan birikimin birleşmesine de zemin oldu. Gezi'deki birikim ve potansiyelle Kürt halkının açığa çıkarttığı demokratik siyaset kanalları birleşme şansına sahip oldu. Bu kanallar 7 Haziran seçim sandıklarında buluştu ve yeni yaşamın eşiği olarak tarif ettiğimiz bir kapı oluşturdu sonuçlarla" dedi.

'TOPLUM DEMOKRATİK İNŞAYA KAPI AÇTIĞI İÇİN CEZALANDIRILIYOR'
7 Haziran'da Türkiye toplumunun geliştirilen anti demokratik dizaynı kabul etmediğini, tek adam iktidarına hayır dediğini belirten Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Türkiye toplumu sadece itirazını değil çağrısını da yansıttı. Bütün siyasi partilere de 'Mevcut siyasi yönetim koalisyon mu? Ama çoğulcu bir yöntemle bizleri de yönetime katarak yeni demokratik bir dizayn oluşturun' dedi. İşte siyasi iktidar bu düzeye savaş açmıştır. Sanmayın ki iktidar sadece PKK'ye HDP'ye savaş açtı. Aslında son yıllarda oluşan demokratik mayalanma ve ortaya çıkardığı birikime savaş açmıştır. Tahkim edilmiş planlanmış ve halka karşı açılmış bir savaş planlandı. Tüm Türkiye yurttaşları barışa ve demokratik inşaya bir kapı açtığı için cezalandırılıyor. Statükoya karşı yeni bir yaşamı inşa etme tavrı en çok Kürt illerinde ortaya çıktığı için en büyük zararı orası gördü."

'YAŞANAN ÇARPIŞMA, STATÜKO İLE DEĞİŞİMİN ÇARPIŞMASIDIR'
Tarih boyunca Türkiye halklarının doğal değişme isteğinin önünün darbelerle kesildiğini hatırlatan Yüksekdağ, bugün yaşananın da aynı durum olduğunu söyledi. Yüksekdağ, "Karşımıza darbe ve savaş enstrümanları çıkartıldı. Erdoğan, bugün 'Rejim fiili olarak değişmiştir çoğunluğu sağlayıp anayasayı kendimize uyduracağız' diyor. Dünün darbe mağduru Erdoğan, bugünün darbeci Erdoğan'ı olarak karşımıza çıkıyor. Bu gün bu darbeye boyun eğmek Türkiye'nin geleceğini kaybetmek demektir. İşte savaşa karşı çıkarken darbeye ve despotik iktidar rejim değişikliği icrasına karşı çıktığımızı unutmamız gerekir. Rejimi bizler demokratik biçimde değiştirmedikçe onlar despotik biçimde değiştirecekler. Yaşanan çarpışma, statüko ile değişimin çarpışmasıdır. Türkiye'deki değişim isteği karşısında statükonun savaş ve darbe ilanı ile tutunmaya çalışmasına tanık oluyoruz. Bu rejim değişikliğini barış ve demokratik çizgiye doğru evirtilmek zorundayız" değerlendirmesinde bulundu.

'TOPLUMUN AKLINA EN UYGUN ÇÖZÜMÜ BULMAK ZORUNDAYIZ'
Yüksekdağ, konuşmasında şu vurguları yaptı: "Bizlerin doğru ve demokratik bir yönetim için gücümüzü, iddiamızı, örgütlüğümüzü bu ihtiyaca uygun hale getirmemiz gerekiyor. Bu statükocu algının değişmesi için bizlerin ve halkların yönetime talip olması gerekiyor. Bu süreç içerisinde barışı hakların yapması vurgusu çok önemli. Tıkanan sürecin öz örgütlü gücüyle açılabilmesi çok önemli bir yerde duruyor. Siyasi iktidar 'Çözüm diye bir derdim yok' diyor ama bizim bekleme şansımız yok. Biz alternatif çözüm kanallarını devreye koymak zorundayız. Halkımızın aklı iktidarın aklını çoktan aşmıştır. Bize düşen de Türkiye toplumunun aklına ve iradesine en uygun çözüm yollarını bulmaktır."

Forumun açılış konuşmasını yapan Gençay Gürsoy, dün Barış Bloku'nun oluşturduğu heyetin Silvan ve Lice'ye yaptığı ziyarete ilişkin gözlemlerini aktardı. Bölgede devlet şiddetinden kaynaklı gençlerin ülkenin geleceğinden umudu kestiklerini ve demokratik siyasete olan umudun azaldığını gözlemlediklerini söyleyen Gürsoy, çatışmalı sürecin son bulması için ellerin tetikten çekilmesi gerektiğini vurguladı.

NURAY MERT: ÇATIŞMASIZLIK ORTAMINA GERİ DÖNÜLMELİ
Forumda konuşan Gazeteci Nuray Mert de ciddi bir savaşın ve otoriter bir siyasal rejimin inşa edilmeye çalışıldığını belirterek, "Üzerimizde çullanan baskıcı siyaset karşısında neler yapabiliriz?'i tartışmamız gerekiyor" dedi. Yandaş medyanın tutumunu eleştiren Mert, medyanın HDP'yi kriminalize eden bir yayın politikası güttüğünü ve dini, milliyetçi söylemleri ön plana çıkardığını hatırlattı. Mert, yandaş medyanın iktidarın zihniyetini en iyi yansıtan medya organları olduğunu belirtti. Silvan'da bir sağlık ocağında özel hareket polislerinin tekbir getirerek, Türk bayrağının göndere çekme olayını hatırlatan Mert, bu durumun dini fanatizmin inanılmaz yükselişte olduğunu gösterdiğini ifade etti. Türkiye'de ortalama milliyetçi bir sınıfın dahi neden savaştığını bilmeden savaşa gitmek istemediğini söyleyen Mert, bir an önce çatışmasızlık ortamına geri dönülmesi gerektiğini ifade etti. (DİHA)

Evrensel'i Takip Et