15 Ağustos 2015 00:30

Tom Nairn'in 'yeni milliyetçi' hayaleti

Tom Nairn, kitabında okura tanıdık gelecek bir gönderme yapıyor ve 'Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor' diyor. Ama bu hayalet, Marx ve Engels’in Manifesto’da anlattıkları komünizm hayaleti değil. Nairn’in bize getirdiği hayalet 'yeni milliyetçilik' hayaleti!

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Türkiye’de olduğu kadar; Avrupa ve dünyada da 1990’lı yıllar ideolojik alt-üstlerin yaşandığı yıllardı. Sovyet revizyonizminin çürümüş yapısı yerle bir olmuş; soğuk savaşın sona ermesinin ardından güya dünya rahat bir nefes almıştı! “Yeni Dünya Düzeni” aynı zamanda “yeni” fikirlerin fışkıracağı “özgür bir çağ” olacaktı vs...
Aradan fazla zaman geçmeden bu parlak söylemlerin cilası dökülmeye başladı. Tıpkı liberalizm ve postmodernizm örneklerinde olduğu gibi milliyetçilik de yeniden yükselişe geçen akımlardan biri haline geldi. Ne var ki bu milliyetçi dalgayla birlikte patlak veren bölgesel savaşlar ve iç çatışmalar bir anda tavan yaptı. Milliyetçi boğazlaşmaların belki de en kanlısı Balkanlarda yaşandı. Sosyalizmin ve halk demokrasili ülkelerin çoktan prestij kaybına uğradığı bir dönemde faşizm, milliyetçiliğin en gözde kaftanı oldu.  

NAİRN’İN TÜRKİYE’YE GETİRDİĞİ
Tom Nairn, “Milliyetçiliğin Yüzleri” adlı kitabını ilk yayınladığında yıl 1997’ydi. Kitabın 2015 Türkiye baskısını ise İletişim Yayınları yaptı. Peki, 392 sayfalık bu kitap Türkiye’ye acaba nasıl bir fikir akımı getirdi? Birlikte bakalım;
Yazar, kitabında okura tanıdık gelecek bir gönderme yapıyor ve“Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor” diyor. Ama bu hayalet, Marx ve Engels’in Manifesto’da anlattıkları komünizm hayaleti değil. Nairn’in bize getirdiği hayalet “yeni milliyetçilik” hayaleti! Marx ve Engels’in yaptığı gibi İskoç yazar da “hayalet” sözcüğünü bir yergi değil övgü kavramı olarak kullanıyor. Ama Nairn’e göre milliyetçilik, Avrupa’nın bugünkü köhnemiş yapısı üzerinde dolaşan modern bir hayalet olmakla komünizmi de aşıyor! O’na göre bugün için esas değişim ve dinamizmi bu “yeni” hayalet yani milliyetçilik temsil ediyor.  

SANDIKTAN ÇIKARILAN SİLAH
Oysa ki milliyetçilik, 1789 Fransız Devrimi ile birlikte Avrupa’ya yayılan burjuva bir akımdı. Kapitalizmin gelişmesine bağlı olarak etkisini bütün dünyada gösterdi. Enternasyonalizm ise kapitalizme karşı mücadelede işçi sınıfı sosyalizmi olarak doğdu, büyüdü ve gelişti. O, kapitalizmin dayattığı tüm milliyetçi sınırları reddetti. Enternasyonalizm din, dil, ırk farkı bilmeyen uluslar arası proletaryanın kendisiyle birlikte bütün ezilen halkları kurtaracağı bir ufka sahipti. Yani bu vakitten sonra insanlık için yeni olan burjuva-milliyetçilik değil proletarya enternasyonalizmiydi.
Enternasyonalizmin olduğu bir yerde ulusların, hakların ezilmesine yer olmadığı gibi; milliyetçiliğe ve sömürgeciliğe de yer yoktu. Milliyetçi kışkırtmalar eşliğinde 1. Dünya Paylaşım Savaşı gündeme geldiğinde; silahları kendi ülke burjuvalarına çevirme çağrısı da gücünü esas olarak Leninizmin ilkelerinden alıyordu.   
Milliyetçilik, burjuvazinin Enternasyonal’e sızması ve onu bozuştururarak emperyalist savaşa yedeklemesinin de en güçlü silahlarından biriydi kuşkusuz. Ve Enternasyonal’in tarihinde, bu gerici hesapları boşa çıkaran kafa oldu Lenin. Bu nedenle Tom Nairn’in bugün milliyetçilik üzerinden yeniden gündeme getirdiği Lenin düşmanlığının, aslında tarihsel köklere sahip olduğunun da altını çizmek gerekir. “Yeni” icatların sahibi yazarımızın yaptığı aslında sadece; bir asır önce enternasyonal içindeki akrabalarının sandığa sakladığı silahları yeniden çıkartmaktan ibaret.  

LENİN’E MİLLİYETÇİ SALVOLAR
Milliyetçilik ve enternasyonalizm kavramları için; “İkisi de modern düşünce dünyasının parçalarıdır” diyor Nairn. Böylece (modern dünya içinde) enternasyonalizmin yanında milliyetçiliğe de yer açıyor. Sonra da işi aşama aşama ilerleterek bakın nerelere vardıyor;
- “...Modern felsefenin esas konusu sanayileşme değil, milliyetçiliktir; buhar makinesi ve bilgisayar değil ulustur”
- “...Milliyetçilik, ilerlemenin haşmetli ana akımını kesintiye uğratan bir karşı-akım ya da anafor değildir; Ana akım, milliyetçiliğin kendisidir ve bu gerçeği görmemizin vakti gelmiştir”
- “Çağdaş enternasyonalizmin çarpıklığına giden yolu, 20. yüzyılın başlangıcında Lenin döşemiş”tir.
Yazar yukarıda sıraladığımız alıntılarla da yetinmiyor. Gericiliğe hizmet edip etmemesinden bağımsız olarak, her türlü milliyetçiliği koşulsuz desteklemeyi savunuyor. Bu tezi de Lenin’in “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” (UKKTH) ilkesine karşı öne sürüyor. O’na göre zaten Lenin UKKTH’nı ileri sürmekle milliyetçi devinimin önüne engel koymuş! Lenin’i, işine gelen milliyetçiliği destekleyip işine gelmeyeni desteklememekle suçluyor. Marksizmi de milliyetçiliği gerici saymakla eleştiriyor.

NAİRN’İN ALICISI OLUR MU?
Fransız Devrimi’nden (1789) neredeyse bir asır sonra, yani 1900’lü yılların hemen başında, milliyetçi akımlar yeniden güç toplamaya başlamıştı. Çünkü burjuvalara dünyanın yeniden paylaşılması için bir emperyalist savaş gerekiyordu. İnsanlığa farklı bir kurtuluş kapısı açabilecek 1905 Rus Devrimi de yenilmişti üstelik.
Karşı devrim yıllarında, Rus proletaryası kadar Rus devrimcileri içinde de milliyetçiliğin türevleri etki alanı buluyordu. Çarlık otokrasisi altında inleyen ezilen ulus ve halklar içinse, sosyalizmden burjuva-milliyetçiliğine kaçış için zaten çok güçlü bir zemin oluşmuştu.
Bu güç zamanda, sosyalistlere büyük görev düşüyordu: “Milliyetçiliğe saldırmak, yığınları genel “salgın”dan korumak... Çünkü bunu, milliyetçiliğin karşısına enternasyonalizmin denenmiş silahını, sınıflar savaşımının birlik ve bölünemezliğini çıkartarak sosyal demokrasi ve yalnızca sosyal demokrasi yapabilirdi. Ve milliyetçilik dalgası ne kadar yükselirse, sosyal demokrasinin sesi de, Rusya’nın tüm milliyetleri proleterlerinin kardeşliği ve birliği yararına, o kadar yüksek olmalıydı”1
Proletarya önderliğinde gerçekleşen 1917 Ekim Devrimi’yle birlikte bu tutarlı bakış açısı teoriden pratiğe geçmiş ve nihayet devrim bir uluslar hapisanesi olan Çarlık rejimini devirmişti. Devrimin uzandığı her yerde; esaret altındaki ulusların ayaklarındaki prangalar sökülüp atılmıştı.   
Bugün yani 1789 Fransız devriminin üzerinden iki asır geçtikten sonra, milliyetçiliğin yeniden yükselişe geçtiğini söylemeliyiz. Bu hem ezen ulus milliyeçiliği ve şovenizm bakımından böyle; hem de ezen ulusların burjuva milliyetçi akımların peşi sıra gitmesi bakımından böyle. Verili durum bu olunca; Tom Nairn’in yeni milliyetçilik söylemlerinin bizde de alıcı bulması hiç de uzak bir ihtimal değil.
Lenin’le bitirelim... Enternasyonal’i milliyet farklılıklarını silmekle, ulusal ayrılıkları yok etmekle ve ulusal devlet farklılıklarını bir anda ortadan kaldırmakla eleştiren Tom Nairn’e, bakın Lenin yüz yıl önce nasıl yanıt veriyor;
“Halklar ve ülkeler arasında ulusal ve siyasal baıkmdan farklar olduğu sürece –ki bu farklar, dünya ölçüsünde proletarya diktatörlüğü kurulduktan sonra bile uzun, pek uzun devam edecektir-, bütün ülkelerin işçi sınıfı hareketinin uluslar arası taktik birliği, bu farklılıkların silinmesini değil, ulusal ayrılıkların yokedilmesini değil (şu anda bu anlamsız bir hayaldir), tam tersine, komünizmin temel ilkelerinin (sovyet haklarının ve proleterya diktatörlüğünün) bir uygulanmasını, bu ilkelerin belli özelliklerde doğru bir biçimde değiştirilmesini, doğru bir biçimde uyarlanmasını ve ulusal ve ulusal-devlet farklılıklarına uygulanmasını gerektirir”2

DİPNOT
1- Marksizm ve Ulusal sorun ve Sömürge Sorunu / J. Stalin
2- Bir Çocukluk Hastalığı; Sol Komünizm / V. İ. Lenin

ÖNCEKİ HABER

Gençlik kampı atölyeleri çalışmalarını sergiledi

SONRAKİ HABER

İçerde gericilik, dışarda saldırganlık

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...