31 Temmuz 2015 00:54

Bir toplusözleşme çalışmasının öğrettikleri

Paylaş

Gülhan ŞİMŞEK
Eğitim Sen Ankara 4 No’lu Şube Örgütlenme Sekreteri

Kamuda toplusözleşme süreçleri işçi sendikalarına göre, belediyelerde yapılanları saymazsak, yeni sayılabilecek bir süreçtir. 23 Mayıs 2012 eyleminde gösterilen ortak irade dışında da toplusözleşme süreçlerinde kamu emekçileri ve sendikaları başarılı bir iş çıkaramadı. Sonuç olarak önceki iki toplusözleşme, kamu emekçilerine kayıp olarak yansıdı. 
Gerek geçmiş mücadele deneyimlerinden, gerekse de güncel deneyimlerden gördük ki sendikaların TİS talepleri, işyerlerinde tartışılıp kararlaştırıldıktan sonra genel merkezlerde ortaklaştırılan talepler olmalıydı. 

Kazanımla tamamlanacak bir toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecini ancak o zaman örebilirdik. Elbette biliyoruz bu sadece bizim sendikal çalışmamıza bağlı değil. Ama öreceğimiz fiili mücadele hattı tüm engelleri aştırabilirdi. Bunu kendi talepleri etrafında birleşen metal işçilerinin, mayıs ayından beri süren kararlı direnişinde, sendikal bürokrasiyi fabrikalarından kovduklarında, birlik olarak yürüttükleri fiili mücadele ile yeni haklar kazandıklarında gördük. Kesinlikle doğru yol buydu! Bu yazı da emekçilerin sendikalarına bunu işaret ettiğini anlatmak istiyor.

TALEPLERİ EĞİTİM EMEKÇİLERİ BELİRLEDİ 

TİS tartışmasını ilk olarak işyeri temsilcileri meclisinde açtık. Buradan çıkan kararla işyeri temsilcilerimize KESK’ten eğitim uzmanımızın katılımıyla TİS eğitimi yaptık. Hazırladığımız toplusözleşme talep formlarını işyeri temsilcilerimiz ve örgütlenme komisyonumuz aracılığı ile tüm işyerlerine ulaştırdık.

İşyerlerinden aldığımız dönütlerden hareketle söyleyebiliriz ki talep formları ilgiyle karşılandı. Öğretmenler odalarında önce bir farkındalık oluştu, tartışmalar yapıldı, kimi öğretmenler “Ne yazmalıyız şimdi?” gibi sorular yönelttiler. Aslında eğitim emekçileri toplu sözleşme süreçlerinde iş yerlerinden başlayan talep belirlemeye alışık değildi, ama bocalama uzun sürmedi. Bir soruya başka bir eğitim emekçisi yanıt verdi, çoğu öğretmenler odasında sendika ayrımı gözetmeksizin verimli tartışmalar yürütüldü ve karşılıklı bilgi alışverişleriyle talepler şekillendi. 

Kimi işyerlerinde TİS masaları kuruldu, kimi işyerlerimizde belli başlı sendikaların temsilcileri bir araya gelerek toplusözleşme talep toplama formlarının altına kendi sendikalarının amblemlerini basarak ortak yürüttüler talep belirleme çalışmalarını. Diyebiliriz ki nisan, mayıs, haziran ayları işyerlerinde son 12 yıllık kayıpların tartışıldığı, 4+4+4’ün yarattığı tahribatın konuşulduğu, kadın öğretmenlerin taleplerinin tartışıldığı, eğitimde dinselleştirmenin, gericileştirmenin, kadrolaşmanın tartışıldığı bir süreç olarak geçti.

Talep formlarını geri toplayıp toplusözleşme komisyonumuzda teknik bir çalışma ile talepleri birleştirdik. Sendika olarak kendimize sadece, geçmiş TİS süreçlerinin deneyimlerinin aktarılması, taleplerin toplanması, birleştirilmesi, toplusözleşme ile ilgili tüm süreçlerin örgütlenmesi görevini biçtik. Talepleri belirleme işi eğitim emekçilerinin işi olmalıydı ve bu iş yerlerinde şekillenmeliydi. Ki öyle de oldu. Kuşkusuz acemiliklerimiz, eksiklerimiz olmuştur, onlar da sınıf mücadelesine dahildir diyelim.

BİRLEŞİK, KARARLI, HAK ALICI BİR MÜCADELE İSTEĞİ

Değerlendirmeye, toplu sözleşme talep formunun son sorusundan, “Ortaklaşılan TİS talepleri için nasıl mücadele edilmelidir?” sorusundan başlamak istiyorum. Ortaya çıkan sonuçlar, aslında mücadelemizde neyin eksik olduğunu ve nasıl bir mücadele vermek gerektiğini açıklıkla ortaya koyuyor.

Bu konuda görüş bildirenlerin yüzde 64’ü sendikalardan ortak taleplerde ortak hareket, güç birliği, ortak eylem kararları almalarını bekliyor ve ancak bu yolla taleplerin kazanıma dönüşeceğini belirtiyorlar. Diğer yandan TİS masasında sendikaların eşit düzeyde temsil edilmesi gerektiğini belirterek, toplusözleşmenin sendikaların uzlaşmasıyla imzalanması gerektiğini düşünüyorlar. Yine bu madde altında öneride bulunanların yüzde 21’i sendikaların tek çatı altında birleşmesi gerektiğini belirterek, güç birliğinin önemini tartışılması gereken bir yerden görüş bildirmişlerdir. 

Yine bu başlık altında eğitim emekçilerinin yüzde 74’ü etkili, kazanımla sonuçlanacak bir toplu iş sözleşmesinin masada kararlı bir duruşla ve grevli, toplusözleşme hakkıyla mümkün olabileceğini dile getirmişlerdir. Öyle anlaşılıyor ki eğitim emekçilerinde bir deneyim birikmiştir. Bize dayatılan TİS düzeni ile bir hak elde edilemeyeceğinin bilincindedirler. 

FİİLİ MEŞRU BİR HATTA BİRLEŞMELİYİZ

Dile getirilen 1886 talebe baktığımızda eğitim emekçilerinin aslında yaşanan sorunların da, sorunların çözüm yönteminin de farkında olduğunu gördük. Bugün çeşitli nedenlerle farklı sendikalara üye olmuş, bölünmüş olsalar da, emekçiler taleplerinde ortak ve mücadelelerini de ortak yürütmek bilincindeler.

Yazının başında belirttiğim 23 Mayıs 2012 eyleminin emekçilerin zihninde halen yer tutması da aslında bir sınıf bilincine işaret etmektedir: Bu toplusözleşme sürecinde sendikal rekabet bir kenara bırakılmalıdır. Talepler bellidir, mücadele yöntemi bellidir. Bir an evvel genel merkezler ve konfederasyonlar ortak bir mücadele için kolları sıvamalıdır. Ha varsa mücadele kaçkınları bunlar zaten ortaya çıkacaktır. Sendikalardan başlayarak ama orada kalmayarak, emekçilerin işyerlerinde birleştiği talepleri, bir birleşik mücadele dinamiğine dönüştürmeliyiz. Tüm bunlar öyle görünüyor ki fiili-meşru bir hattı örerek olacaktır. Evet başladığımız yerdeyiz! Ama bir üst evredeyiz, örgütlüyüz, deneyimliyiz ve emekçiler Eğitim Sen’e ve KESK’e güveniyor. Emekçilerin bize verdiği görevi görmeli, gereğini yapmalıyız. Birleşe, birleşe kazanacağız!

EMEKÇİLER İKTİDARIN AĞUSTOS UYANIKLIĞININ FARKINDA

Ankete katılanların yüzde 86’sı toplusözleşme sürecinin ekim ayında başlaması gerektiğini belirtmiştir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki eğitim emekçileri siyasal iktidarın toplusözleşmeyi ağustos ayında yapmak istemesindeki uyanıklığın farkındadır. “Toplusözleşmeyi ağustosta yaparım, engel yok” diyen bir sendika başkanının da ettiği lafın üye sayısından bağımsız olarak, kamu emekçileri nezdinde bir karşılığı yoktur!

YÜZDE 100 ORTAK KARAR: MAAŞLARIMIZ YETERSİZ! 

Eğitim emekçilerinin yüzde 100’ü maaşlarının yetersiz olduğunu belirtmişlerdir ve ortalama 4.277 TL. olmasını talep etmektedirler. Ayrıca öğretmen eğitim emekçileri ek ders saat ücretinin ortalama olarak 21.07 TL. olmasını istemiştir. 3600 ek gösterge ve ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması başlıca taleplerdendir. 

Ücretsiz kreş talebi, yol, lojman talebi sosyal talepler de ağırlıklı olarak belirtilmiştir. Ücretsiz eğitim ve sağlık talepleri eğitim emekçilerinin de talepleridir. 

MESLEKİ İTİBAR VE ADALET TALEPLERİ

Öğretmenlerin yarıya yakınının mesleki saygınlığın artırılmasını bir talep olarak ifade etmelerini, son yıllarda öğretmenler üzerinde yürüyen itibarsızlaştırma politikalarına dönük bir tepki olarak okumak gerekir. 

Yine eğitim emekçileri kadına yönelik şiddete de dikkat çekmiştir. Ve kadına yönelik taleplerin yüzde 49.28’i kadına yönelik şiddete karşı yasal yaptırımların artırılması gerektiğini belirtmiştir. Yine kadınlar, sosyal hayata katılımın teşviki için önlemler alınmasını, ücretli-ücretsiz doğum izinlerinin uzatılmasını ağırlıklı talepler olarak ifade etmişlerdir. 

Memur ve hizmetli kadrosunda çalışan eğitim emekçileri görev tanımlarının yapılmasını, mesai saatlerinin ve fazla mesailerinin yasal güvence altına alınmasını istiyorlar. 

Öğretmenler rotasyonun kaldırılmasını, nöbetlerin ücretlendirilmesini talep ediyorlar. Kılık-kıyafet özgürlüğü, idarecilerin adil, tarafsız, liyakate göre belirlenmesi talepler arasında yer almıştır.  

EĞİTİM SİSTEMİNE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Toplusözleşme talepleri arasında eğitim sistemine yönelik talepler de yer bulmuştur. Bu gösteriyor ki eğitim emekçileri toplusözleşmeyi dar bir kapsamda ele almıyor. Öğretmenlerin yüzde 56’sı eğitime ayrılan bütçenin artırılmasını talep etmiştir. Okulların fiziki şartları iyileştirilmeli, bilimsel, laik, kamusal ve anadilinde bir eğitim verilmeli talebi öne çıkmıştır. Demokratik ve katılımcı bir eğitim sistemi talebinin eğitim emekçilerince gündeme getirilmesini, son dönem eğitimde kangrenleşen sorunlara bir çözüm önerisi olarak değerlendirmeliyiz. 

NOT: Bu yazıda yararlandığım raporda emeği geçen öncelikle şube TİS çalışma grubuna, örgütlenme komisyonumuza, işyeri temsilcilerimize ve şube yürütme kurulumuza teşekkür ederim.


Gerçek bir pazarlık olsun 

İnan ERCAN
BES Kars İl Temsilcisi

Son haftalarda ülkemizde yaşanan katliamlar, ölümler ve çatışmanın getirdiği gergin bir ortamda kamu emekçileri olarak 2016-17 yıllarını kapsayacak toplugörüşme sürecine giriyoruz.  

Geçici AKP Hükümetinin temsilcileri bu görüşmeler sırasında her zamanki gibi yine ülkemizin zor bir süreçten geçtiğini, bütçe denkliği vb. gerekçelerle kemer sıkma güzellemelerinde bulunup, ‘çerez parası’ dedikleri trilyonluk makam arabalarını yenilemek ve çoğaltmak için fedakarlık isteyecek. Sayıca çokluğu nedeniyle bütün iş kollarında yetkili malum sendika, iki yıl öncesinde olduğu gibi, görüşmelere katılan sendikalarla değil de bakanla yan yana oturmayı ve bu palavraları umarız ve dileriz tercih etmez! Gerçi şimdiden diğer iki sendikanın görüşmelere katılmaması gerektiğini beyan etti. 

Sınıf dışı tutum ve bölen, parçalayan bu nedenle de işverenin elini güçlendiren pratiklere rağmen bu toplusözleşmede; geçmiş dönem kayıplarımızın karşılanmasını, ek ödeme adı altında yapılan ödemelerin taban aylıklarımıza dahil edilerek emekliliğimize de yansıtılmasını, kadrolaşmada ve terfide karşımıza çıkan mülakatın kaldırılmasını, sürgün ve mobbing uygulamalarına son verilmesini, taşeron çalışanların kadroya alınarak esnek çalışma başta olmak üzere işkollarında yaşanan özgün talep ve sorunlarımıza yönelik yaptırımı bulunan bir toplusözleşme talep ettiğimizi, bizlerin sesi olduğu için ‘suç makinesi’ diye hedef gösterilen Evrensel aracılığıyla paylaşmak istiyoruz.

Ve yine ücret gelirlerine uygulanan -2015 yılı için 12 bin TL- gelir vergisi diliminin ya yükseltilmesini ya da oranın yüzde 10’a düşürülmesini, sağlıkta ödediğimiz katkı, katılım vb. uygulamaların kaldırılmasını, Anayasada, kanunlarda ve ILO sözleşmelerinde yer alan ama işyerlerimizde uygulanmayan yemekhane, kreş, lojman, ulaşım gibi haklarımızın garanti altına alınmasını bağıtlayacak hükümler üzerine pazarlık yapılmalıdır.

Yoksa tek yetkili benim, benim dışımda diğerleri masada da oturmasınlar türü yaklaşımlarla sendikal rekabeti körükleyen, sendika aidatlarına yüzde yüz zam pazarlığı yaparken TİS’i 2013’teki gibi oldu bittiye getirip memura bayram müjdesi diye yutturan değil, gerçek bir pazarlık olmadığı takdirde “genel grev” kararı istiyoruz.

Bunca hayat pahalılığına, işyeri ve yaşam koşullarımızın zorluklarına rağmen bizleri satan, barış yerine savaş diyen sendikaların sonu Türk Metal’den farklı olmayacaktır!


Adaleti sağlayacak bir TİS istiyoruz

Yargı emekçileri 

Adalet dağıtıldığı iddia edilen adliyelerde çalışan yargı emekçileri için düşük ücret, angarya ve baskı olağan çalışma şartları haline geldi. Son yıllarda yaşanan havuz paralarının kaldırılması, ulaşım yardımlarının sınırlandırılması, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi gibi ekonomik kayıplar zaten düşük ücretle çalışan yargı emekçilerinin daha fazla yoksullaşmasını getirdi.

Her geçen gün artan iş yoğunluğu karşısında mucizevi çözümler sunulmakta. Örneğin kimi yerlerde artık bir mahkemeye iki hakim atanarak dosya sayısı iki katına çıkarılmakta, ancak mahkemeye yeterli sayıda personel verilmemektedir. Böylece Adalet Bakanlığı az personelle çok iş yapma başarısı göstermektedir! İş yoğunluğu, kalemlerde fiziki şartların yetersizliği nedeniyle ortaya çıkan hatalardan ise yargı emekçileri sorumlu tutularak mobbing uygulanmakta ve cezalandırılmaktadır.
Adaletin kapısı en çok yargı emekçilerine kapalıdır. Sık sık yargıda reform paketleri açmakla övünen hükümetin bu paketlerinden yargı emekçilerine tek bir iyileştirme çıkmamıştır.  

Yargı emekçileri artık boş laf değil, sorunlarına çözüm istiyor. TİS görüşmelerinde masaya yatırılmasını istediğimiz başlıca taleplerimiz şunlardır:

* En düşük ücretin yoksulluk sınırı rakamına çıkarılması
* Yaşanan ekonomik kayıpların karşılanması
* Mübaşirlerin genel idari hizmetler sınıfına alınması, zabıt kâtiplerine VHKİ kadrosu verilmesi
* Yazı işleri ve idari işler müdürlerinin ek gösterge haksızlığının son bulması
* Sosyal hizmet uzmanları, psikolog ve pedagogların güvenlik sorunlarının çözülmesi
* Başta nöbetler olmak üzere angarya çalışmaya son verilmesi
* Her türlü ek ödemenin emekliliğe esas aylıklara dâhil edilmesi
* Yargı yılı açılış ayında tüm yargı emekçilerine bir maaş ikramiye verilmesi
* Yargı emekçilerinin yargılanma usulünün 2802 sayılı kanuna göre değil, 657 sayılı DMK’na göre olması
* Taşeron, 4/B, 4/C, sözleşmeli çalışmanın yasaklanması, güvencesiz çalışanların kadroya geçirilmesi 
* Mobbing uygulamalarına, her türlü ayrımcılığa, kadrolaşmaya son verilmesi; görevde yükselme sınavlarının adil yapılması ve mülakat uygulamasının kaldırılması
* Yargı emekçilerinin servis ve kreş sorunun çözülmesi
* Öğle yemeklerinin ücretsiz olması
* İstihdam açığının kapatılması 

Bu taleplerin gerçekleşmesi için öncelikle grevli bir toplu sözleşme düzeninin olması gerekmektedir. Bu nedenle işyeri sorunlarımızla birlikte grevli toplusözleşmeli bir sendika hakkı için mücadele önceliğimiz olmalıdır. 

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakırlılar AKP’nin savaş politikalarına tepkili: Savaşa karşı barışı savunacağız

SONRAKİ HABER

Kadınlardan yine yeniden Arınç’a tepki: Bir kadın olarak susmayacağız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...