27 Temmuz 2015 00:46

Sabahat Türkler’e bir demet karanfil

Paylaş

Sennur SEZER

Sabahat Türkler , Kemal Türkler’in toprağa verilişinin 35. yılında öldü. Bugün saat 11.30’da DİSK genel Merkezi önünde toplanılacak. Cenazesi öğle namazından sonra Şişli Camiinden Kemal Türkler’in mezarına taşınacak.
Kemal Türkler’in vuruluşundan 24 saat sonra gördüm onu. Evinde. Hep aynı sözcüklerle hıçkırıyordu. “Hep çocukları gibi görürdü işçileri.Grevi çözümleyecekti. Başkan işçi sınıfına selam söylemişti. Kemal, çocukların geldi Kemal...”
Ölüm söz konusu değil gibiydi. Kemal Türkler’in yaşamını, sendika ilişkilerini anlatıyordu. Kemal Türkler’in hayat öyküsü bile vardı belki söyledikleri arasında. Ben bu sarışın güzel kadının ayakta nasıl durabildiğine şaşarak bakıyordum. Sözleriyle, davranışlarıyla tam bir örgüt kişisiydi. Hiç yeri değilken Kemal Türkler’in toplantılarda söz arasında onu nasıl andığını anımsadım: “Komita Sabahat”. Evet ona en yakışacak ad buydu belki, komitacılık.
Sonradan onunla pek çok kez bir arada olduk. Merter’de, Kemal Türkler’in önünde vurulduğu Merkez Apartıman’ın önünde bir halk eyleminde. Trafikle ilgili bir eylemdi galiba. Onu sürüklemeye çalışan görevli “Çek git Merter’den” diye başlayan bir şeyler söylüyordu. Sabahat Türkler “Gitmem ben buradan” diye cevaplıyordu. “Ben burada başkanımı yitirdim. Kemal’i vurdunuz burada. Ben ölene kadar terk etmem buraları”. Terk etmedi de.  E-5’in üstündeki üst geçide Kemal Türkler’in adı verildi.
Sonradan onunla pek çok kez bir arada olduk E-5’in üstündeki üst geçide Kemal Türkler’in adı yazıldı. Kemal Türkler Vakfı kuruldu. Sancaktepe’de bir mahalleye ve ilkokula Kemal Türkler adı verildi. Emekli-Sen’in kuruluş toplantıları yapıldı. Mahkemelere gittik. Sonra Beşiktaş’ta bir bahçe tiyatrosunda Kemal Türkler Gecesi yaptı. Her yıl Kemal Türkler’i anma toplantılarını vurulduğu yerde başlattık.
Merter otobüslerinde genç işçilerle konuşurken görürdüm daha çok. Onlara sendikanın, örgütlenmenin önemini anlatıyordu, kim olduğunu söylemeden. Hep bir gün bir bardak çay içmek için sözleşiyorduk. Vakıf’ta içtik çay. Evlerde bir arada olamadık. Hep meşguldü. O Sabahat Ablasıydı işçilerin. (Ama burada İhsan Çaralan’ı anmanın sırası “İşçi Sınıfı’nın ablası olmaz”. O sınıfın komitecilerinden biriydi.) Özleyeceğiz elbet.

ÖNCEKİ HABER

Kocaeli'de hangi taşı kaldırsan altından kirlilik çıkıyor!

SONRAKİ HABER

Almanya Ford da işçileri hasta ediyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa