19 Temmuz 2015 05:15

Özgür hoca kavga ederdi, biz de edeceğiz!

Hastalığını bilen insanlar olarak konusu açıldığında, 'konuşamazdık'. Birkaç hafta önce Ulvi Yaman ile de konuşamadık, sordum, söyledi ama dillendiremedik. Ölüm haberini almadan birkaç gün önce 'onu kaybediyoruz' haberi gelmişti. İşe bu his, yarım kalmışlık, acıtıyor, çok acıtıyor...

Paylaş

Şevket UYANIK *

Yarım kalmışlık duygusu ne kadar kötü bir şeymiş! Hele bu yarım kalmışlık, beraber mücadele ettiğin, yaklaşık yedi yıldır okuduğun, tecrübesinden yararlandığın, sonra arkadaş olduğun "abi" dediğin biriyle yaşanıyorsa çok daha zor. Erken ölümün üzerine yazabilmek de, konuşabilmek de zor. Belki bir gün çok daha fazlasını yazarım ama şimdi Özgür Uçkan hocamla ilgili, onun internet özgürlüğü mücadelesinin ne denli "gerçek" olduğuna dair bir anımı paylaşmaya çalışacağım.

Şimdi adımı hatırlamadığım bir konferansın çıkışında İsmail Hakkı Polat hocamla karşılaşmıştık ve bana Kadir Has Üniversitesi'nde yapılacak bir toplantıya gelmemiz gerektiğinden bahsetmişti. Yine o zamanlar iki konu çok tartışılıyordu: Phorm ve kişisel verilerin korunması.** (bu konuya dair bir yazı bit.ly/1fb1kf2 adresinde mevcut) Toplantının başlığına “Online Davranışsal Reklamcılık (Online BehavioralAdvertising-OBA) ve Kişisel Verilerin Korunması” ismi konmuştu ama İsmail hocamın "Hocam, arkadaşlara da söyle, mutlaka gelin" cümlesi toplantının içeriğinin isminden farklı olacağına dair içimde bir his uyandırmıştı. Tarih 26 Aralık 2012 olmuştu ve ben üniversitenin üst katındaki güzel salonda yerimi almak için hazırlanmıştım. Dışarıda çok güzel kar yağıyordu.

Salona girdiğimde Türkiye'deki internet mücadelesinin içinde yer alan bir sürü etkin ismin orada olduğunu gördüm. Tanıdıklarımla ayaküstü konuştuk, tanışmak istediklerimle tanıştım. Özgür hoca ise en ön sırada yerini almıştı. Ben de onun yanına oturup beklemeye başladım. Bizim dışımızda takım elbiseli bazı insanlar da vardı. Onlara doğru baktım, salonu gözlemledim... Sonra bir kez daha Özgür hocaya baktım. Biraz havadan sudan sohbet etmek isterken onun da gergin olduğunu sezdim. Sürekli önündeki bilgisayardan bir şeylere göz gezdiriyordu, notlarına bakıyordu ve sanki bir şeye hazırlanıyordu.

Toplantı, yüksek lisans öğrencisi olduğunu tahmin ettiğim bir arkadaşın OBA sunumuyla başladı. Reklamcılık, pazarlama, insan kaynakları, iletişimin parayla yaklaşması, internetin fırsatları, para, reklam, veri, depolama, para... Sunum tamamen "Bakın, bu internet reklamcılığı modeli ne kadar da güzel, ne kadar kişisel" şeklindeydi. Zaten herkes sıkılmıştı. Bir de sunumda herhalde hiç "phorm" ismi geçmiyordu ama anlıyorduk, Özgür hoca sayesinde biliyorduk. E bu sunum teknikleri / taktikleri de reklamcılıktı ve her şey satılıktı ne de olsa!

Sonra söz alıp herkes görüşlerini aktarmaya başladı. Toplantı salonundaki "resmi" kişilerin de verdikleri cevaplar ışığında onların "şirketten" olduğunu anlamıştım. Alternatif Bilişim Derneği'nden Melih hoca Phorm'a karşı başlatılan imza kampanyasından ve çekincelerini yazdıkları rapordan bahsetti. Konuşmalar derin veri analizi (DPI-DeepPacketInspection) konusuna gelmişti ve Phorm şirketinin bu yöntemi TTNet ile işbirliği içinde kullandığı konusu tartışmaların fitilini ateşlemişti. Şirketten gelen İngiliz vatandaşı olduğunu tahmin ettiğim genç avukat eleştirilere cevap verirken, "DPI kullanılması aslında iyi bir şey" demişti. Ben de bunun üzerine Korsan Parti Hareketi'ni temsilen bir soru sormuştum. Birçok kişi görüşlerini belirtti. Eminim hepiniz, bir gün istemsiz bir şekilde bilgisayarınızın ekranında beliren "gezinti.com"u hatırlayacaksınızdır. İşte bu site açıldığında, kullanıcı olarak siz, sisteme "rızanız" dışınızda dahil ediliyordunuz. İşte toplantıda "rıza" konusuna da değinildi. Kısaca, DPI teknolojisi dahil Phorm şirketinin şimdiye kadarki tüm faaliyetlerinin kişisel verilerin korunması ilkesine, iletişim özgürlüğüne ve anayasaya aykırılığı tartışılıyordu.

Bu tartışmalar sürerken yanında oturduğum Özgür hoca belirli aralıklarla bana dönüp bir şeyler söylüyordu. Başlarda kulağıma doğru eğilip fısıldayarak söylerken, eleştirilere karşı şirketten gelen temsilcilerin verdiği cevaplar sonrası Özgür hocanın ses tonu da yükseldi. Bana bilgisayarından mahkeme kararlarını gösteriyordu. O an Özgür hoca arkasına dönüp birden bağırdı:
"Yalan söylüyorsunuz!"

Ve elindeki pad'den biraz önce bana gösterdiği mahkeme kararlarını onlara doğru göstererek konuşuyordu, kavga ediyordu, gerçekleri tane tane bir bir sıralıyordu! Derken başka bir avukat abimiz kalktı ve "burada phorm şirketinden gelen kimler var?" diye sordu. 4-5 adet el isteksizce kalktıktan sonra aynı kişi "daha var var, onlar da el kaldırsın" dedi. Siyah pardösülü bir kişi "ne yapıyorsun" diye yüksek sesle çıkıştı. Avukat abimiz de "siz bizi fişliyorsunuz ya, şimdi de ben sizi fişliyorum" dedi.

Benim için o toplantının önemi çok büyüktür. Yıllardır takip ettiğim Özgür Uçkan'ı bir kez daha tanıdım. İnternet özgürlüğü adına nasıl mücadele edileceğini gördüm, güç aldım! Zaten çıkışta çok güzel bir ekiple kahve içtik. Özgür hocayla dışarı sigara içmeye çıktığımızda çok samimi bir sohbet ettik ve ben o gün bir sürü "dost, arkadaş, abi, kardeş" kazandım. İsmail hoca da bu Phorm mevzusunu duyunca ilk Özgür hocayı aradığını söylemişti.

Arardık Özgür hocayı... Bir şeye kafamız takıldığında, bir şey danışmak için. Bana doktora için referans vermişti. Hep desteklerdi. Erkan Saka hocamın o zamanlar yaptığı Sosyal Kafa programından sonra da toplu fotoğraf çekiminde oradaki herkes için güzel şeyler söylemişti. İnanıyordu insanlara, gençlere, bize... Onunla müzik de konuşabilirdiniz, güncel bir konuyu da... Alanı, bilgisi o kadar genişti ki... Ve anıları... Saatlerce dinleyebilirdiniz. Keşke daha dinleyebilseydim, dinleyebilseydiniz. Onu tanıyan, tanımayan herkes aynı şeyi söylüyor: "Keşke tanışabilseydik, çok isterdim." Keşke... Şimdi ben onu tanıdığıma mutlu mu olayım yoksa bu yarım kalmışlıkla mı yaşayayım? Skype yapalım bir ara demişti, yapamadık. Hastalığını bilen insanlar olarak konusu açıldığında, "konuşamazdık". Birkaç hafta önce Ulvi Yaman ile de konuşamadık, sordum, söyledi ama dillendiremedik. Ölüm haberini almadan birkaç gün önce "onu kaybediyoruz" haberi gelmişti. İşe bu his, yarım kalmışlık, acıtıyor, çok acıtıyor...

Türkiye'deki internet özgürlüğü mücadelesine katkın için, Korsan Parti Hareketi'ne verdiğin destek ve mail grubumuzda yazdığın her kelime için, kısaca her şey için teşekkürler hocam! Merak etme, mücadeleye devam edeceğiz, daha güçlü bir şekilde.

* Korsan Parti Hareketi Sözcüsü

** Özgür Uçkan'ın konuyla ilgili düşüncelerine dair; "İnterneti zapt etme hayali: Filtreli internet, BTK, Phorm ve WCIT..."(bit.ly/1fQKEKO), "Phorm: 'İnternetin hainleri'"(bit.ly/1CMaCJt), "'Siber Ordu', Phorm, İfade ve Basın Özgürlüğü…" (bit.ly/1LfaXqW), "BTK, TTNET, Phorm ve hukuksuzluk" (bit.ly/1fb6ebV) ve İMC Tv'de katıldığı Günsonu programı (bit.ly/1HzjZuP)

ÖNCEKİ HABER

Çıta yükseltme oyunu

SONRAKİ HABER

Özgür Uçkan’ın ardından

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...