15 Temmuz 2015 07:01

İnşaatlarda iş güvenliği işi yavaşlatıcı etken olarak görülüyor

Paylaş

İnşaat işçisi
İzmir

İnşaat sektöründe yaşanan kazaların gittikçe artması sonucu bende 5 yıldan beri inşaatlarda çalışan bir işçi olarak kendi yaşadıklarımı ve gördüklerimi paylaşma ihtiyacı duydum. Örnekköy semtinde yaşanan kule vincin devrilmesi sonucu olan iş cinayeti ve hakkında konuşulanlar da bu mektubu yazmamda etkili oldu.
İnşaat sektörü pek çok insan için son çare olarak görülen bir sektör. Hiçbir yerde iş bulamayan ve işsizlikten bunalan pek çok işçiye, çevresi, arkadaşları ya da ailesi “Git bari inşaatta çalış” demiştir.
İnşaat sektörünün sıkıntısı diğer sektörlerden farklı değil. Taşeronlaştırma, yaşanan iş kazalarının, ücretlerin düşüklüğünün ve örgütsüzlüğün belki de tek nedeni. Taşeronlaştırmanın yaygın olduğu inşaat sektöründe her bir kalem iş farklı bir taşeron üzerinden yürür. Kazı, kalıp, demir, boya duvar ve aklımıza gelen her türlü iş. Kimi işler kalfa denilen işi bilen işçilere verilir. Bu kalfalar memleketten kendi akrabaları ile beraber çalışır. Sigorta, yemek, yatacak koğuşlar işveren tarafından karşılanır. İşin niteliğine göre kalıpçı ise kaç metre kalıp yaptığı ya da kaç metreküp beton döktüğü veya demirci ise kaç ton demir bağladığı üzerinden ücret ödenir.
O da işçilere yevmiyelerini dağıttıktan sonra elinde kalan para kadar kâr eder. Daha çok para kazanmak için daha çok imalat yapmak ister. İşi, işçisini götürü tabir edilen şekilde verir. Yani işçisine “Burayı bitir, git istirahat et” der, “Burayı bitir sana 1.5 yevmiye” der. Ama kendisi o işten 3, patron ise 10 yevmiye kazanır.
Alınması gereken iş güvenliği önlemleri işi yavaşlattığı için istenmez. Önce firma sonra taşeron en sonunda işçi işin yavaşladığını düşünür ve güvenlik önlemi alınmaz. Yaratılan sistemde işçi kendini o işin patronu gibi görür. Sonunda ise iş kazası olur. İşçi şanslıysa ufak bir yerden düşer, bacağı kırılır. Olayın nasıl olduğu ile ilgili tutanak tutulur. Sonucunda işçi emniyet kemeri takmadığında bütün suçlu işçi olur.
Pek çok inşaat firması işçilerin maaşını asgari ücret üzerinden yatırır, geri kalan bölüm elden kalfa tarafından işçilere dağıtılır. Taşeron işçi genellikle patronun köylüsü, toprağı, dayısı vb. olduğu için ses etmez ya da edemez. 1 ay yani 30 gün çalışan bir işçinin 40-45 gün yevmiyesinin çıkması inşaatlarda şaşırtıcı değildir. Sabah 8’de işbaşı yapan işçi akşam 5’e kadar normal olarak çalışır, arkasından beton dökülecekse ve dökülmediği gün yoksa o iş günü gece 2’ye 3’e kadar uzar.
Bu anlattıklarımız hep işin olumsuz tarafları. Ama işçilerin haksızlıklara karşı kendi aralarında birlikte hareket ettikleri de olur. Kule vinç operatörlerinden birine haksızlık yapıldığı düşünülüyorsa kule vinç operatörlerinin işi durdurması sonucunda işten atılan operatörün yeniden işbaşı yaptırılması, ya da “işten çıkart” denilen bir işçinin işten çıkartılmaması için bütün ekibin işveren firmaya “Hep beraber iniyoruz o zaman” demesi sık görülen durumlardır.
Seçim döneminde HDP mitinglerinde, ya da Diyarbakır’da mitinge yapılan saldırı sonrası işçilerin çoğunun işe çıkmaması da görülür. 1 Mayıs gibi büyük eylemlerde de işe çıkmayarak eyleme gidilmesine rağmen sendika, dernek, parti vb. yerlerde örgütlenemeyişimiz ise bu sorunların daha da artmasına yol açarak bizi daha çok bunaltacak, yaşamımızı daha çekilmez hale getirecektir. Örgütlenemeyişimizin nedenlerinden biri taşeronlaştırma ise diğeri şantiyelerde düzenli bir iş hayatımızın olmayışıdır.
3-5 ay İzmir’de çalışıp fındık zamanı gelince Karadeniz’e giden, ya da daha iyi bir ücret teklifi geldiğinde valizimizi toplayıp başka bir ile geçmemiz, şantiye bitiminde başka bir firmaya geçmemiz, kısacası pek çok arkadaşımızın gurbetçi olması da örgütlenememe nedenlerinden birisidir.

ÖNCEKİ HABER

'Bana eziyet ediyordu' dediği eşini tüfekle öldürdü

SONRAKİ HABER

Savaş ve barış

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa