14 Temmuz 2015 00:58

Anne patrona, baba engele, çocuk hastalığa... Bu ailede herkes direniyor

Paylaş

Uğur ZENGİN
Cansu PİŞKİN
İstanbul

Meral Doğan SeraPool direnişinin simgelerinden. Hayatı direnerek geçen Meral Doğan’ın kocası iş kazasında bir bacağını kaybetmiş, üç çocuğundan birinin beyninde ise tümör var.

Çocuğunu araç bulamadığı için İETT otobüsüyle tedaviye götürmüş, bazen yiyecek ekmek dahi bulamamış bir SeraPool işçisi. 

Eşinin aldığı 770 lira emekli maaşıyla ödenmesi gereken faturalar, biriken borçlar, krediler, 3 çocuğun masrafı var. Ancak tüm bunlara rağmen direnişi bırakmayan Doğan’ın kararlılığını şu sözleri özetliyor:

“Arkadaşlarım direnirken ben başka bir şey yapamam.”

BİR BACAĞINI İŞ KAZASINDA KAYBETTİ

İşçi bir aileden gelen Meral Doğan 14 yıldır SeraPool’de çalışıyor. Kendisi gibi işçi eşi Peugeot’nun yetkili servisinde asgari ücretle çalışırken 2009 yılında geçirdiği iş kazasında bacağını kaybetmiş. O dönemi şöyle anlatıyor Meral Doğan: “Fırına geçmiş arabanın arkasına girmiş. Araba önce gazı almamış. Ardından birden çalışmış ve ezmiş. İki bacağı da kırılmış. Bacaklarını alçıya almışlar. Alçı açıldığında bir bacağı kasapta eti özellikle dövdürürsün ya aynı öyle olmuş. Kangren olmuş dediler, kestiler.” Kazadan sonra patron ziyarete gitmek bir tarafa ne aramış ne sormuş. Olaydan 2 ay sonra da dükkanı kapatıp yurt dışına kaçmış. 6 yıldır süren hukuk sürecinde ise herhangi bir gelişme olmamış. “Başladığı yerde” diyor Meral Doğan. 

EKMEĞE MUHTAÇ 

Hastanenin verdiği yüzde 40 engelli raporu malulen emekli olmaya, devletin verdiği 500 lira engelli maaşı da geçinmeye yetmeyince geçim sıkıntısı aileyi bir ekmeğe bile muhtaç hale getirmiş. Eşin dostun yardımıyla ayakta duramayınca, Özcan Doğan bir otelde işe girmiş. Dengesini sağlamakta zorlandığı için düşüp kolunu kırmış ama vazgeçmemiş. 4 yıl düşe kalka çalışmanın ardından emekli olup otelden ayrılmış. Ancak bu sefer de 500 lira engelli maaşı kesilmiş! Meral Doğan da direnişte olduğu için 770 lira emekli maaşıyla ev geçindirmeye çalışıyorlar. Meral Doğan evde yiyecek ekmek olmadığında belediyenin yardım ettiğini söylüyor: “Bir ara çok sıkışık bir dönemimizdi. Pendik Belediyesine gittim, eşimin, çocuğumun durumunu anlattım. Aynı gün eve birini gönderdiler kontrol etmek için. Sonrasında 4 defa gıda yardımı yaptı bize belediye. Hep yardımlarla ayakta kaldık.”

‘BİR DAHAKİNE SANA KENDİMİZ ALIRIZ’

Evin ortanca çocuğu İlkan’ın ise beyninde tümör var. “Basit bir hastalık değil. Tedavisi zor. İyi beslenmesi, kalabalığa girmemesi, organik şeyler yemesi gerekiyor ama ne bulursak onu yediriyoruz. Tek organik yedirebildiğim şey yoğurt. Süt alıp yoğurt yapıyorum.  Anca ona yetiyor gücümüz” diyor Meral Doğan. Hayat ise doktorların tavsiye ettiğinin tam tersi şekilde yaşanıyor. İETT otobüsüyle tedaviye götürüyorlar, et yiyemiyor, pilav, makarna ağırlıklı besleniyor, organik gıda söz konusu bile değil... İlkan’ın bir gün kıyafet istediğini anlatıyor Meral Doğan: “Bir gün hasta olan oğlumla Pendik’e gittik. Kıyafet istedi. Birincide durdurdum, ikincide durdurdum baktım artık çok istiyor aldım. Eve geldik. Kardeşi İlknur, İlkan’a kıyafet aldığımızı gördü. Anne niye bana almadınız diye sordu. Ben de mecburen İlkan’a hediye geldi dedim. ‘Onunki hediye oldu ama bir dahakine sana biz kendimiz’ alırız dedim. İkna ettim mi bilmiyorum.” Bir kıyafeti almaları için bile çocuğun ısrarcı olması gerekiyor. İsteği yerine hemen getirilirse diğer çocuklar da istiyor. Çocukların asgari ihtiyaçları dışında bir şey almaları mümkün değil. Çocuğun bilgisayarı yardımla alınıyor, bisiklet patronun oğluna küçük gelen bisikleti, hasta olduğu zaman istediği arabalı yatak LÖSEV aracılığıyla gelen bağış... Tüm bunlara rağmen İlkan’da baba Özcan Doğan’da direnişe desteğe geliyor. Hatta İlkan, Arçelik LG işçileriyle dayanışmaya bile gitmiş. Önce gazetemizde çıkan ‘SeraPool işçisi Arçelik LG işçisini ziyaret etti’ haberini, ardından haber fotoğrafını göstererek “Burada İlkan’la ben çıkmışım” diyor. Ailenin yüzünü güldüren tek şey ise İlkan’ın sağlık durumunun iyiye gitmesi.

İŞÇİ YOKKEN YÜRÜMÜYOR

Meral Doğan’a fabrikayı soruyoruz. Vitrifiye bölümünde çalışıyor. Silme yapıyor, sırlanan boyanan seramiği kenarlarını siliyor. Çalışırken su içmeye vakit bulamamak, keyfi uygulamalar, fazla mesaiye zorlanmak, istediği zaman izin alamamak, mesai ücretlerinin ödenmemesi, her tarafının şişmesi, fabrikanın pisliği dışında hakaretten dert yanıyor. “Ustamız çok sıkıntılı bizim. Bir şey yanlış olur hepimize birden bağırır. Sürekli hakaret eder. İşçilere ‘sığır’, ‘camış’ der. Bölümünü değiştirir. Sorarsan o olmadan fabrika yürümüyordu ama şu an biz yokuz o yürütemiyor orayı.”

Tüm bunlarla boğuşurken sıfır noktasına dayanmış Meral Doğan. Kaybedecek bir şeyi kalmamış. “770 lira da yetmiyor bir şeye. En azından buradan tazminat alırsam bir süre rahata ereriz. Ben en başta durumumdan dolayı katılamam dedim ama arkadaşlarım böyle bir karar almışken orda duramazdım. Hiç pişman değilim. Allah büyük ben bin liraya her yerde iş bulurum. Bulaşık yıkarım yine bulurum” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Kararlılık ve mücadele

SONRAKİ HABER

Birleşik Metal-İş üyesi Kroman işçileri: Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...