02 Temmuz 2015 00:59

İşçi kıyımına karşı iki çizgi iki sonuç

Paylaş

Muzaffer ÖZKURT
Bursa

Direnişi bitirmek için “Biz bir aileyiz, arkadaşız, kardeşiz” sözlerini ağızlarından eksik etmeyen metal patronları, işçilerin birliğinde en ufak bir zayıflık gördüğünde işçi kıyımına başladı. TOFAŞ, Ford, Türk Traktör, Mako, Ototrim, Şahinler, Rolmek ve daha pek çok fabrikada art arda yaşanan toplu işten atmalar, başta “işçi atmayacağız” olmak üzere patronların verdiği sözlerin yalandan ibaret olduğunu işçilere öğretmiş oldu. 

Metal işçilerinin işten atmalara karşı verdiği mücadelede ise iki çizgi kendini gösteriyor. Biri Renault’da olduğu gibi işçilerin birlik olup örgütlü bir şekilde üretimden gelen gücünü kullanarak atılan işçileri geri aldırdığı tutum. Diğeri ise Çelik-İş’in örgütlenme çalışması yürüttüğü TOFAŞ’ta ve Birleşik Metal-İş’in örgütlenme çalışması yürüttüğü Ototrim’de kendini gösteren “İşçilerin yasal haklarını arayacağız” anlayışı. 
İşten atmalara ilişkin, mücadelede deneyimli bir Renault işçisiyle bir araya geliyoruz. Tüm metal işçileri gibi o da gelişmeleri yakından takip ediyor. İlk sözü “Şalter inecek” oluyor, “Şalter inmeden mümkünü yok patronun saldırıları engellenemez.” Renault’da farklı görüşlerde olan işçiler olduğunu ama işten atmaya karşı üretimi durdurma konusunda herkesin hemfikir ve birlik içinde olduğunu söyleyen işçi, “Kırmızı çizgimiz bu” diyor. 

PATRON BÖYLE GERİ VİTES YAPAR MI?

TOFAŞ’ta yaşanan işçi kıyımının ardından Kent Meydanı’na açılan çadırı hatırlatan Renault işçisi, “Bu çadırdan bir şey çıkmaz” diyor, “Bu çadırla işe geri dönemezler. Patron sallamaz ki. Sadece bununla patron geri vites yapar mı? Madem işçiye sahip çıkacaksın fabrikada yapacaksın bu işi. Biz de böylece Çelik-İş’i de görmüş olduk. Bizim fabrikada da Çelik-İş diyen birkaç kişi vardı, bu olayların ardından onlar da vazgeçti.” 

TOFAŞ’ta iki sözcü işten atıldığında üretimi durdurmayarak hata yapıldığını belirten işçi, şöyle devam ediyor: “Sözcünün arkasında duramayan normal işçiye sahip çıkabilir mi? Bu güvensizlik yaratır ve birliği dağıtır. Zaten sonra da 80 işçi daha atıldı, kimse de ses çıkaramadı.” Birleşik Metal-İş’in de beklentileri karşılamadığını söyleyen Renault işçisi, Ototrim’de yaşanan işten atmadan sonra Birleşik Metal-İş yöneticilerinin şube binasında basın açıklaması yaparak “İşçilerin yasal haklarını koruyacağız” demekle yetindiğini hatırlattı. 

“İşten atmalara karşı sendikaların ne yapmasını bekliyorsunuz? Nasıl bir sendika istiyorsunuz?” sorumuza ise şu yanıtı veriyor: “Öncelikle böyle bir saldırı oldu mu üretimi durdurmalı. Ama belki bazı fabrikalarda işçilerin böyle bir birliği yoktur, belli zayıflıklar vardır. O zaman da işçilerin birliğini sağlayacak bir çalışma yürütmeli. Yani son yaşananlarda adam çadır kuruyor, hiç değil fabrika önüne kur. Ne bileyim basın açıklaması yapıyorsun da niye fabrikanın önünde yapmıyorsun? Niye şube binasına tıkıyorsun işçiyi? Böyle yaparak işten atmaların önüne geçemez kimse.”

FİİLİ MÜCADELE

Yıllarca Türk Metal’e karşı Birleşik Metal-İş’i desteklediğini anlatan bir başka Renault işçisi fiili mücadelenin önemine işaret ediyor. Direnişe çıktıkları dönemde yasaları gösteren pek çok sendikacının “Hak alamazsınız” dediğini hatırlatan işçi, fiili ve haklı bir mücadeleyle hak kazandıklarını, işten atmalara karşı da bu yolun kullanılması gerektiğini dile getiriyor: “Bunu göze alamazsan ne hak elde edebilirsin, ne de işten atmalara karşı durabilirsin. Mesela Birleşik Metal-İş grevi yasaklandığında, fiili olarak sürdürseydi bugün metal direnişi de başka türlü şekillenebilirdi. Bunu yapmayınca, işten atmalara karşı basın toplantısı düzenlemekle yetinince, işçide bütün sendikalar aynı anlayışı gelişiyor.” 

TEKNE DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKİRDİ

İşçi kıyımının yaşandığı süreci TOFAŞ’da 8 yıldır çalışan bir işçiyle konuşuyoruz. Morali oldukça bozuk. İlk önce iki temsilcinin ardından da 82 arkadaşlarının işten atıldığını anlatan işçi “Bu yaşadıklarımız nedeniyle sanki babam vefat etmiş gibi hissediyorum, o kadar üzücü” diyor. Temsilcilerin işten atılmasından sonra üretimin durdurulamaması nedeniyle güven kırıklığı yaşandığını anlatıyor: “Sözcülerin yönlendirmesiyle fabrikada Çelik-İş örgütlenmeye başladı. Karşı çıkmama, bir teknenin bir ucundan başka ucuna geçmenin anlamı yok, bizim tekne değiştirmemiz gerekir dememe rağmen böyle oldu. Birliği bozmamak için ben de üye oldum. Hatta 3 bin 600 kişi üye oldu. Ama temsilciler atılınca onları geri döndürmek yerine sendikada görev verildi, hukuki destek vereceğiz dendi. Sonra da 82 arkadaşımız daha işten atıldı.” Kent meydanına çadır kurarak atılan işçilerin geri döndürülemeyeceğini ve işten atmaların durdurulamayacağını belirtiyor. TOFAŞ işçisinin Çelik-İş’e yönelik eleştirileri bununla sınırlı değil: “O kadar işten atma oluyor, fabrika yönetiminin baskıları oluyor. Senin 3 bin 600 üyen var. Gelip de bir şey anlatmaz mısın? İşçilerin birliğini sağlamak için bir çalışma yapmaz mısın? Hiç birini yapmıyor. Şimdi istifalar da başladı.”

BU KEZ DE BİR ŞEY YAPILMAZSA BİRLİK DİYE BİR ŞEY KALMAZ

Metal direnişine en son katılan fabrikalardan Ototrim’de işçiler, patronun Renault işçilerine yapılacak iyileştirmenin aynısını yapacağı ve işçi atmayacağı sözleri üzerine direnişe son vermişlerdi. Bir yandan da Birleşik Metal-İş Sendikasına üye olmaya başladılar. Hatta Birleşik Metal-İş’in çoğunluğu sağladığı belirtiliyor.  

Ancak diğer fabrikalarda olduğu gibi Ototrim’de de patron, verdiği sözleri tutmadı ve aralarında işçi sözcülerinin de bulunduğu 56 işçiyi işten attı. Böylece Renault işçilerinin kazandığı hakları vermeyeceğinin de işaretini vermiş oldu. 

Halen çalışmakta olan Birleşik Metal-İş üyesi işçilerden biriyle yaşanan süreci değerlendirdik. Güvence olması için Birleşik Metal-İş’e üye olduklarını, ancak sendikanın bu konuda yetersiz kaldığını söyleyen işçi, “Direniş sırasında Renault’daki sözcü arkadaşlarla görüşüyorduk. Bir arkadaş ‘Ateşi yakmak kolay, herkes yanacak yer arıyor, ateşi diri tutmak için ne yapacaksınız’ diye sormuştu. Biz bu soruların cevabını almak için gittik Birleşik Metal-İş’e ama hem biz biraz eksik kaldık, hem de sendikacılar hevessiz gibiydi” dedi. 

Patronun “Renault’ya neyse size de o” söyleminin rehavet yarattığını, işçileri bu rehavetin çözdüğünü belirten işçi, “O gün yumuşak olan patron, iki hafta sonra işçinin karşısında kurt kesildi. Neredeyse var olan ücretimizin çok olduğunu tartışacak hale getirdi” diye konuştu. İşten atmalar yaşanana kadar geçen iki haftalık süreçte ne işçilerin ne de sendikanın gerekli tartışmaları yürütmediğini ifade eden Ototrim işçisi, beklentilerini şöyle sıraladı: “Renault’da bir işçinin kartı basmadı. Fabrika üretimi komple durdu. Patron metal gibi metal işçisiyle karşı karşıya kaldı. Biz, işten atma olursa bunu yapacağız diye fabrikada konuşmadık. Altyapısını oluşturmadık. Oluştursak bugün başka konuşurduk. Sendikadan beklediğim de buydu.”

İşten atmalardan sonra basına yönelik açıklamanın fabrika önünde değil de şube binasında yapılmasının da güven kaybına sebep olduğunu belirten işçi, Birleşik Metal-İş’i, patronun işçileri bölme oyununa karşı gerekli tutumu göstermemekle, olası saldırılara karşı hazırlık yapmamakla eleştirdi: “Binada açıklama yapmakla neyi çözeceğiz bilmiyorum. Keşke açıklamadaki gibi sert bir tavır takınsaydık. Gözden, dilden düştü sendika. Şimdi bekle ki tazminat alasın 3-5 yıla, o da alırsan.” 

Sendikal örgütlenmenin yasal bir dayanak için şart olduğunu söyleyen işçi, kaygılarını şöyle dile getirdi: “Ama bilmiyorum böyle nasıl olacak? Sendika deyince az biraz tırnağı et tutacak, can yakacak. Şimdi işten atmalar bir burukluğa yol açtı ve devamı gelecek gibi. Sendika temsilcilerini, eylemlerde öne çıkanları hep attılar, üç beş kaldık. Ama yine de Birleşik Metal-İş’in çoğunluğu var içeride. İlk işten atmada dava açmaktan başka bir şey yapamadı. Bu kez ne yapacak göreceğiz? Bu kez de bir şey yapılmazsa fabrikada birlik diye bir şey kalmaz.”

ÖNCEKİ HABER

Sivas Katliamının üstünden 22 yıl geçti: 93’ten 2015’e yüzleşme yok, katliam çok

SONRAKİ HABER

İşçinin sesini susturamazsınız!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa