29 Haziran 2015 03:25

IŞİD’den katliam, Mısır’dan İsrail’e ‘ödül’

Arap basını geçtiğimiz hafta, IŞİD’in Kobanê ve farklı ülkelerdeki saldırıları üzerine yoğunlaşırken, Rusya’nın Suriye krizine yönelik açıklamaları ve İsrail’deki gelişmeler de öne çıkan gündemler arasındaydı.

Paylaş

Yusuf ERTAŞ / Ali KARATAŞ

Geçtiğimiz hafta bölge IŞİD tarafından bir kan gölüne çevrildi. IŞİD, Kobanê’deki katliamın ardından Tunus ve Kuveyt’te de katliamlar düzenledi. IŞİD’in perşembe sabahı Kobanê ve çevresine düzenlediği saldırılarda ölen sivillerin sayısı 200’e yükseldi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Başkanı Rami Abdülrahman, Kobanê’deki ölümleri “IŞİD’in Suriye’de gerçekleştirdiği en büyük ikinci katliam” olarak nitelendirdi. Cuma günü de Kuveyt ve Tunus’ta katliamlar gerçekleştirildi. Kuveyt’in başkentinde Savabır bölgesindeki İmam Sadık Camii’nde cuma namazı sırasında intihar saldırısı düzenlendi. Kuveyt Sağlık Bakanı ölü sayısının 27’ye, yaralı sayısının da 222’ye yükseldiğini açıkladı. Tunus’taki saldırıda da en az 40 kişinin öldüğü belirtildi. Dünya genelinde kınanan saldırılar, “bölgesel güvenliği ve istikrarı baltalamaya yönelik bir girişim” olarak değerlendirildi. Tüm saldırıları IŞİD üstlendi.

MISIR İSRAİL BÜYÜKELÇİSİNİ YENİDEN ATADI

Bölge bu kanlı saldırılarla boğuşurken Mısır sesiz sedasız üç yıl önce geri çektiği İsrail büyükelçisini yeniden atadı. Alkuds Al Arabi, Filistinlilerin haklarının sağlanmasında herhangi bir kazanım olmadan büyükelçinin dönmesini,  İsrail’in uzlaşmazlığına karşılık bir “ödül” olarak değerlendirdi. Gazete, “Mısır’ın kararı, stratejik ortaklık haritalarının ve kuvvet dengelerinin farklılaşmasına şahit olan bölgedeki değişimlerden bağımsız değildir. Ki bu değişimler kâğıtları yeniden karmaktadır. İleride ne gibi sonuçları olacağı belirsizdir” yorumunu yaptı.

SUUDİ VAİZ IŞİD’İ SAVUNDU

IŞİD’in bir kez daha Kobanê’ye saldırması IŞİD’i durdurabilecek esas gücün kim olabileceği sorusunu gündeme getirdi. Bu gücün Esad’ın olabileceğini düşünen Rusya’nın Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yevgeny Lukyanov’un Körfez ülkelerine yönelik  “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yaşaması için dua etme” çağrısı yapması Abdulbari Atvan’ın bu hafta sayfamızda yer verdiğimiz yazısının konusu.

Atvan, “Suudi vaiz Selman birkaç gün önce Rotana kanalı ile mülakatında IŞİD’i açıktan kınamayı ve ‘terörist’ olarak nitelendirmeyi reddetti. Bu bölgedeki tüm durumu özetliyor. Durum Rus yetkilinin söylediklerini teyit etmektedir temel bir fark ile, vaiz Esad’ın kalması için bir rekât namaz bile kılmayacaktır. Ama gitmesi için onlarca hatta yüzlerce rekât kılacaktır. Bir şeyin iyi farkındadır; Suudi gençler IŞİD’in İslamcı, cihatçı ideolojisinden hoşlanmaktadır” yorumunu yaptı.


MISIR BÜYÜKELÇİSİNİN DÖNÜŞÜ; İSRAİL SAVAŞSIZ ZAFER KAZANDI!

El Kuds el Arabi

Mısır hükümeti birkaç gün önce İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırganlığını protesto etmek için üç yıl önce çektiği büyük elçisini yeniden atadı.
Doğal olarak karar ırkçı politikaları nedeniyle duvara tosladığı ifade edilen uluslararası alanda izolasyonu genişleyen İsrail’de büyük bir memnuniyetle karşılandı.
Hatta bu karar özel olarak Sina’da ordunun operasyonları yeniden düzenlenmesine yardımcı olan istihbarat işbirliği nedeniyle alınmış olsa bile, ulusal ve milliyetçi bir pencereden bakıldığında zalim ve sürpriz bir karar olmuştur.
Mısır Hükümeti kasıtlı olarak bir psikoloji oluşturma nedeni ile ramazandan önce bir hafta boyunca refah sınır kapısını açacağını açıkladı. Sonra bu hafta boyunca yeniden açılacağını ilan etti. Bu gelişmeler ile ilişkilerde atılım gerçekleşeceği spekülasyonları eşliğinde geldi. Lakin Mısır’dan beklenen sınır kapısını açmaktan veya her yönüyle insani bir felaket yaşayan Gazze halkını rahatlatmaktan daha fazlasıdır.

FRANSA’NIN BARIŞI KABUL GÖRMEDİ

Analistler, Fransa’nın başlattığı ve Kahire’nin onayladığı girişim ile büyükelçi atanmasını birbirine bağlıyorlar.
Buna göre büyükelçinin bulunması zaruri konularda İsrail’e baskı yapılmasını sağlayacaktı. Lakin savaş suçlusu Netanyahu bu girişimi açıktan reddetti. Fransa hükümeti de kimseye inisiyatifini empoze etme amacında olmadığını söyledi.  

İSRAİL’E ÖDÜL

Ortada duran hazin gerçek Filistinlilerin, haklarının sağlanmasında herhangi bir kazanım olmadan büyükelçinin dönmesi,  İsrail’in uzlaşmazlığına karşılık bir “ödüldür” ve onu teşvik etmektir. Bu nedenle Mısır bu konuda hızlı bir şekilde hareket etmelidir.
Yine Mısır’ın kararı, stratejik ortaklık haritalarının ve kuvvet dengelerinin farklılaşmasına şahit olan bölgedeki değişimlerden bağımsız değildir. Ki bu değişimler kâğıtları yeniden karmaktadır. İleride ne gibi sonuçları olacağı belirsizdir.

MISIR’LA İLGİLİ ÖNEMLİ SORULAR

Bu noktadan sonra meşru ve objektif soruları sormaya başlayabiliriz:
Birincisi; Mısır büyükelçisinin dönmesi bu sefer Tel Aviv için,”önemli bölge ülkelerinin çıkarlarının kesiştiği Arap- İsrail normalleşmesinin” bir adımı mıdır?
İkincisi; Kahire büyükelçisini göndererek, İsrail’de ve onunla gergin ilişkilerin devam etmesini isteyen Obama’nın karşıtı Amerikan kongresinde güç kazanmak mı istemektedir?
Üçüncüsü; büyükelçinin geri dönmesi Sina’da teröre karşı savaşta yeni askeri gerçekliğe karşılık İsrail’e yönelik bir jest midir? Ki Mısır kuvvetleri şuan Sina’da çeşitli silahlarla ve büyük bir saldırı gücüne sahip olarak bulunmaktadır.
Bu sorular bölgedeki resmi ve önemli gelişmeleri görmek için yeterli.
Yalnız belirtelim; İsrail kazanımlarını biçmekle bitiremiyor. Hem de savaşsız olarak!


RUSYA’DAN KÖRFEZ ÜLKERİNE ESAD İÇİN NAMAZ ÇAĞRISI

Abdulbari ATWAN
Raialyoum

Rusya’nın Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yevgeny Lukyanov’un Körfez ülkelerine yönelik  “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yaşaması için dua etme” çağrısını yenilemesi uzun sürmedi. Ona göre IŞİD’in ilerleyişini durduracak, genişlemesini engelleyecek ve yenilgiye uğratacak tek güç Esad’tır. Bu kehanetini doğrulayan gelişme ise bu “devletin” Ayn el Arab’a (Kobanê) bir kez daha girmesi ve çoğunluğu Kürt olan Haseke’nin yarısını almasıdır.

Lukyanov, Körfez ülkelerinin sorumlularının, Esad’ın bekası için kılması gereken namazların sayısını sınırlandırmayabilir! Lakin Körfez ülkelerine yönelik davetinin gerçek sebebini konuşmasında açıkladı. Eğer Esad rejimi IŞİD’i durduramazsa sonraki hedefi Suudi Arabistan, kendisi ve geri kalan Körfez ülkeleridir.

BEŞ BİN IŞİD’Lİ ARABİSTAN’A DÖNER

Ve açıklamalarını sürdürdü: Şam rejiminin çökmesi Riyad ve diğer Körfez ülkelerinin başkentlerinin IŞİD’in hedefi haline gelmesi anlamına gelmektedir.  Özellikle İslam Devleti’nin içinde barındırdığı, bildikleri tek şey katletmek olan 5 bin Suudi, çatışmalar bittikten sonra ülkelerine döneceklerdir.
Rus sorumlu, dolaylı olarak konuşmalarında, Ayn el Arab’da (Kobanê) Amerika’nın şiddetli hava bombardımanına rağmen kayıp yaşandığını belirtmek istedi.
Ona göre Kürtlerin silahlandırıldığı ağır silahlar başka birilerinin ellerine geçebilir. Ramadi ve Palmyra dışında başka illerin kaybedilmesine neden olabilir. Lakin kendisinin dediği gibi Başkan Esad ve güçleri, IŞİD’in genişlemesinin önünde bir engel olabilirler mi?

SADDAM'IN HATASINI TEKRARLIYORLAR

Bize göre Lukyanov’un davetinin Körfez ülkelerinin liderlerinin çoğunluğunda bir karşılığı olmayacaktır. Çünkü onların stratejilerinin temeli, Suriye rejiminin düşmesi üzerinedir. IŞİD’ten korkularına rağmen öncelikleri değişmemektedir. Bundan dolayı Suriye muhalefetini eğitip donatıyorlar. Başkan Esad’ın devrilmesi, şahsi zaferleri meselesi haline gelmiştir. Irak eski Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin konusunda olduğu gibi tamamen aşiret karakterli bir intikam almak hissiyle hareket etmektedirler. Saddam’dan uzaklaşmama konusundaki tavsiyeleri dinlemediler. Ki onları İran’dan ve onun İslami devrimlerinden korumuştu. Bugün yaptıkları nedeni ile parmaklarını ısırıyorlar. İran’ın onları tehdit ettiği dönemlerde Saddam İran’a ve onun oluşturduğu riske karşı onlardan onlarca milyar istediğinde, silahlanma ve savaş sonucu birikmiş borçlarını ödemek için yüzlerce milyar gönderdiler.

Suriye savaşı, başlangıçta barışçıl olmasına ve bu şiarları yükseltmesine rağmen insan hakları ve demokrasiyi geliştirmeyi değil Suriye rejiminin çöküşünü hedeflemektedir. Bu gün savaş Suriye’yi bölme, sonuçta da parçalama noktasına gelmiştir. Sonraki aşamada ise diğer Arap ülkeleri, belki de İran ve Türkiye’nin parçalanması.

SURİYE SAVAŞI KENDİLERİNİ YAKTI

Suriye iktidarının yıkılması kampanyası birbiri ardına kendi paçalarını sardı. Özellikle Türkiye’nin muazzam Osmanlı tutkuları ile beraber Recep Tayyip Erdoğan’ın,  parlamento seçimlerinde salt çoğunluğu ve 13 yıldan beri devam eden iktidarını da kaybetti.

SUUDİ VAİZ: IŞİD TERÖRİST DEĞİL

Suudi vaiz Selman birkaç gün önce Rotana kanalı ile mülakatında IŞİD’i açıktan kınamayı ve terörist olarak nitelendirmeyi reddetti. Bu bölgedeki tüm durumu özetliyor. Durum Rus yetkilinin söylediklerini teyit etmektedir temel bir fark ile vaiz Esad’ın kalması için bir rekât namaz bile kılmayacaktır. Ama gitmesi için onlarca hatta yüzlerce rekât kılacaktır. Bir şeyin iyi farkındadır; Suudi gençler IŞİD’in İslamcı, cihatçı ideolojisinden hoşlanmaktadır.


TUNUS, KUVEYT, KOBANÊ; BÖLGE KAN GÖLÜ

El Ahram

Şii İmam Sadık Camisine düzenlenen intihar saldırısında en az 27 kişi öldü, çok sayıda kişi de yaralandı. Kuveyt Sağlık Bakanı ölü sayısının 27’ye, yaralı sayısının da 222’ye yükseldiğini söyledi.
Müslümanların kutsal oruç ayı ramazanda gerçekleştirilen saldırıda ödenen bedel, Kuveyt tarihindeki saldırıların en büyüklerinden birisi. Kuveytli Şiiler, ülkenin 1 milyon 300 bin yerli nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturuyor.
Saldırı birçok ülke tarafından kınandı.
Irak Başbakanı Haydar El İbadi “terörist çeteler herkese bir tehdittir. Bölgedeki ve dünyadaki devletler onlarla savaşmak için ciddi olarak katkıda bulunmalıdır” dedi.
İran “terörist” saldırının bölgesel istikrara ve güvenliğe yönelik ana tehdit olduğunu söyledi.
Kuveyt’in de üyesi olduğu altı ülkeden oluşan Körfez İşbirliği Konseyi saldırıyı üye ülkelerin ulusal birliğini ve istikrarını baltalamaya yönelik bir girişim olarak değerlendirdi.
Diğerlerinin yanı sıra Mısır, Ürdün, Katar, Rusya ve İspanya da saldırıyı kınadı

TUNUS’DA IŞİD SAHİLDEN VURDU

Tunus’da Akdeniz’in turistik popüler dinlenme sahil kenti Port el Kantaoui’ndeki beş yıldızlı Riu Imperial Marhaba Oteli’nin kumsalında bulunan turist kalabalıklarının üzerine bir kişinin ateş açması sonucu en az 40 kişi öldü. Saldırı ülke yakın tarihinin en kanlı saldırısı olarak değerlendirildi.
Tunus Başbakanı Habib Essid 38 kişinin öldüğünü söyledi. Sağlık bakanlığı daha sonra ölü sayısının 39’a ulaştığını açıkladı. Ölenlerin çoğunun Britanyalı olduğu katliamda Alman, Belçikalı, Fransız turistler de yaşamını yitirdi.
Bu saldırı turistlere karşı Tunus’ta düzenlenen ikinci saldırı oldu. Saldırı Kuveyt’te düzenlenen saldırı ile aynı güne denk geldi. Her iki saldırı da dünya genelinde yaygın olarak kınandı.
Kahire’de Sünni Müslüman gurubun önde gelen kurumu El Ezher, “çirkin” katliamı “bütün dini ve insani normların ihlali” olarak nitelendirdi.

ÖNCEKİ HABER

TOFAŞ ve Coşkunöz işçileri: Bu çıkmazdan örgütlenerek kurtuluruz

SONRAKİ HABER

Koalisyon KPSS gibi ama soru da çalamıyoruz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...