29 Haziran 2015 03:27

TOFAŞ ve Coşkunöz işçileri: Bu çıkmazdan örgütlenerek kurtuluruz

TOFAŞ ve Coşkunöz işçileri üretim birimlerinden başlayarak komitelerin yeniden kurulması gerektiğini belirterek, 'Sendikal örgütlenme konusunda bir an önce harekete geçmeliyiz' diyor. (Fotoğraf: Onur Yurtsever)

Paylaş

Muzaffer ÖZKURT
Bursa

Metal direnişinin ardından tüm güçleriyle saldırıya geçen patronlar, attıkları her adımda özellikle işçilerin birliğini hedef alıyor. İşçilerin birliğinin dağılması, kazanımların gasp edilmesi ve kıyımların da yolunu açıyor. Patronların türlü oyunlarıyla fabrikalardaki mevzileri zayıflayan işçiler, şimdi bu durumdan çıkış yolu arıyor. Böyle giderse çalışma koşullarından ücretlere her alanda geriye gidiş yaşanacağını ve işten atmaların devam edeceğini bilen işçiler, bunu engellemek için birlik olmak ve üretimden gelen güçlerini kullanmak dışında bir seçenek olmadığını dile getiriyor.

Saldırıların yoğunlaştığı fabrikaların başında Koç Holding’e bağlı TOFAŞ geliyor. İşçi sözcüleri dâhil 85 işçinin işten atıldığı TOFAŞ’ta, direnişin bittiği gün ve sonrasında fabrika yönetiminin yaptıkları parmak ısırtacak cinsten.

Direnişi kırmak için Türk Metal üyelerinin devreye sokulması, şeflerin kullanılması, basına yalan haberlerin pompalanması... Direnişin bittiği günü “Bize kimsenin işten atılmayacağı, ücret iyileştirmesi için bir ay sonra düzenleme yapılacağı ve işçi temsilcilerinin muhatap kabul edileceği sözü verdiler. Direnişte bir çözülme tehlikesi başlamıştı ve en iyi yerinde bitirmek istedik” diye anlatan bir TOFAŞ işçisi, henüz kararı tartışamadan hava fişeklerin patlatılmasının işçilerin psikolojisini bozduğunu ve yaşanan dağınıklık nedeniyle protokol imzalanmadan içeri girmek zorunda kaldıklarını hatırlattı.

TEMSİLCİLER ÜRETİMDE

İçeri girdikten sonra ilk olarak işçi temsilcilerinin muhatap kabul edilmesi maddesinin çiğnendiğini söyleyen TOFAŞ işçisi, “Türk Metal’in temsilcileri bizim bölüme geldiğinde yuhalıyorduk. Kendi temsilcilerimizi görmek istiyorduk. Ama bizim temsilcilerimiz üretim bandındaydı. Sorduğumuzda, daha önce Türk Metal temsilciliğini taşıyacağız diyen TOFAŞ yöneticilerinin yasal değil diyerek bu sözü yerine getirmediğini öğrendik” diyor. İşten atılan sözcülerden İbrahim Gürkan da bu durumu doğruluyor: “Beni bandın başına vermiş. Araba geçiyor. Tuvalete bile gidemiyorum ki işçi arkadaşlarımın yanına gideyim. Bunu söylediğimizde de söz vermelerine rağmen yasal değil dediler, yapmadılar. Gezebileceğim daha rahat bir iş ver, ona da hayır. Hatta dalga geçer gibi şimdiye kadar nasıl yaptıysanız, nasıl örgütlendiyseniz öyle yapın, telefondan mesaj atın dediler. Bu durum benim içeride örgütlenmemin de önüne geçti. Bilgi kirliliği olmaya, dedikodular yayılmaya başlandı. Bu da dağılma yarattı.”

Yöneticiler bir süre sonra Türk Metal temsilcilerinin yuhalanmasına da müdahale etmeye, “Bu bizi rahatsız ediyor, yapmayın” diyerek taraflarını daha net göstermeye başlamış.

İLETİŞİM KANALI: İŞTEN ATMA

Temsilcilerin üretim bandından çıkmasına izin verilmemesinin ardından bu kez yöneticiler, “iletişim kanalı açalım” demişler işçilere. Adı güzel olan bu uygulamanın kendisi ise tamamen işçileri bölmeye dönük. TOFAŞ işçisi devam ediyor: “İşçilerden gruplar oluşturup üretim saati dışında toplantı yapmaya başladılar. Yani böylece işçilerin kendi örgütlenmesi devre dışı bırakıldı. Bir süre sonra da kimi işçi sözcüleri için ‘Onlar toplantıya katılmasın’ demeye, toplantılara almamaya başladılar.”
Bu duruma tepki gösterilse de öncü işçilerin bir kısmı dış görev verilerek fabrikadan uzaklaştırılırken, “toplantılara katılmasın” denen sözcülerden ikisi işten atıldı.

İbrahim Gürkan sözcülerin atıldığı günü şöyle anlatıyor: “Beni insan kaynaklarına çağırdılar. Ben görüşmeye giderken imalatı durdurup tüm bölümlerde toplantı yapmışlar. Bana ‘Biz bugüne kadar yapmak istemediğimiz bir şeyi yapmak zorunda kaldık. Mehmet’i (Mehmet Altın-İşçi Sözcüsü) işten attık’ dediler. Aynı anda işçilere açıklama yapıldığı için telefonlarım susmadı. Bütün fabrikayı gezdim, plansız iş yapmayalım diye. Sabah işçiler kendiliğinden üretimi durdurmuş. Ama etkili olmadı. Bir süre sonra da eylemi bitirmek zorunda kaldık. Bu işten atma patron için gövde gösterisi oldu.”

KILIÇLAR ÇEKİLDİ ARTIK!

Eylemin başarısızlığı patron temsilcilerine daha çok cesaret vermiş. Öyle ki haftada iki üç kez aranan işçi sözcüleri, haftada bir hatta hiç aranmamaya başlanmış. MESS’in teklifinin ardından yemekhanede yapılan protesto eyleminin ardından da sözcülerden İbrahim Gürkan’ın da arasında olduğu 82 işçi daha işten atıldı. Bu işten atmaların eylemle ilgili olmadığını, gözdağı amaçlı olduğunu söyleyen bir işçi “Orada olmayan, hatta sağır dilsiz arkadaşlarımızı slogan attı diye işten attılar. Yani katılanları değil, en sağlam gördükleri yerleri dağıtmak için belirledikleri isimleri attılar. Bu işten atma da tüm işçilere gözdağı oldu. Zaten bu işten atmaya karşı eylem yapılamadı. Fabrika önünde bile bekleyemedik...” diyor.

İbrahim Gürkan’ın aktardıkları ise işçilerin dağınıklığının farkında olan patronun niyetini açıkça ortaya koyuyor: “Ramazan erzakı dağıtımı sırasında raporluydum. Raporumu vermek ve erzağı almak için fabrikaya geldim. Bizde hep böyle yapılır. Ve TOFAŞ tarihinde ilk kez raporlu olduğum halde fabrikaya geldiğim için savunmam istendi. Neden, diye sordum ‘Bize böyle söylendi’ dediler. Savunmamı verdiğimde ‘Kılıçlar çekildi artık’ dediler. O zaman belli olmuştu atılacağım. Birliğimiz, örgütlülüğümüz dağıldığı için daha önce ‘Senin arkandayız’ diyen işçi arkadaşlarım da bir şey yapamadı.”

ŞİMDİ YENİDEN BAŞLAMALIYIZ

Yaşanan dağınıklığın, birliğin zarar görmesinin sonuçlarının “felaket olacağını” söylüyor TOFAŞ işçileri. Bunu engelleyebilecek tek gücün işçilerin birliği ve üretimden gelen güç olduğunu söylüyorlar. Ancak şu an bu gücü kullanmaktan uzak bir durumda olduklarını belirten bir işçi, “Moral bozukluğuna ve iç kargaşalara mahal vermeden üretim birimlerinden başlayarak yeniden örgütlenmemiz ve komitelerimizi kurmamız gerekiyor. Bu direniş ve Renault işçilerinin kazanımları bize gösterdi ki örgütlenmen ve birliğin ne kadar kuvvetliyse o kadar hak alabilirsin. Bizim de yeniden bu örgütlenmeyi sağlamak için en güvenilir arkadaşlarımızdan başlayarak harekete geçmemiz gerekir” diyor.

Bir başka işçi de işten atılan arkadaşlarına seslenerek, Kent Meydanı’nda işten atmalara karşı imza standı açmanın faydalı olduğunu ama direnişin asıl olarak işyeri önüne taşınması gerektiğini söylüyor. Fabrika önünde sürecek direnişin içerinin yeniden örgütlenmesine de hizmet edeceğini düşünen işçi, atılan işçilerin de ancak böyle bir mücadele ve örgütlülükle geri dönebileceğini ifade ediyor.

'BEKLEMEK BİZİ UÇURUMA BİRAZ DAHA YAKINLAŞTIRIYOR'

Metal direnişinin ilk kırıldığı fabrika olan Coşkunöz’de moralsizlik ve güvensizlik hâkim. Öyle ki işçilerin çoğunun tazminatlarının verilmesi halinde işten ayrılmayı düşündüğü söyleniyor.

Türk Metal’e dönüşlerin ve Çelik-İş’e üye olanların 400 gibi bir rakamla sınırlı kaldığı fabrikada 1100 işçi ise beklemede. Mevcut sendikaların birbirinden farkı olmadığını düşünen işçiler, “Çelik-İş şimdi Kent Meydanı’nda işten atmaya karşı imza standı açmış. Madem işten atılmaya karşı üyeni koruyacaksın fabrikada korusana o zaman. Çelik-İş’in de Türk Metal’den bir farkı yok” diyor. Bu nedenle işçiler, örnek olarak gördükleri Renault’daki gelişmeleri yakından izliyor. Renault işçilerinin bundan sonra yapacakları, sendika tercihleri Coşkunöz işçisi için de belirleyici olacak.

Bir işçi, “Sessizlik iyi değil. Karşı tarafa güç yetiremeyince işçiler birbirine sarıyor. Tartışmalar ve kavgalar giderek artıyor” diyerek, fabrikadaki sessizliğe dikkat çekiyor. Sendikalar arasında yetki savaşı yaratıp işçilerin 2017 sözleşmesine sokulmaması ve işten atmalar da dikkat çekilen diğer tehlikeler.

KUM VAR, ÇİMENTO VAR, TUĞLA VAR

Bu tehlikelerin, bekleyerek bertaraf edilemeyeceğini belirten bir Coşkunöz işçisi, şunları söylüyor: “Yeniden örgütlenmeliyiz. Direnişe patlamayla çıktık. Hazırlığımız yoktu. Şimdi komitelerimizi oluşturup, ortak hareket etmeyi sağlamamız gerekiyor. Bu zor ama başka çare yok. Herkes bekliyor. Bir yerden kıvılcım çakılsın istiyor. Ama kendisi buna yanaşmıyor, ‘Oluşuma katılırım’ diyor. Yani kum var, çimento var, tuğla var ama bina yapılması bekleniyor. Bu binayı başkası değil biz yapabiliriz.”
Daha önce seçilen sözcülerden birinin Türk Metal’i, bir diğerinin Çelik-İş’i örgütlemeye çalışmasının da işçilerin güvensizlik yaşamasına neden olduğunu söyleyen işçi, “Ortak bir karar olmayınca herkes bir yere çekiştiriyor. İşçi de buraya gitmiyor ama kenara çekilip beklemeye başlıyor” diyor.

Bekleme durumunun Renault dâhil tüm fabrikalar için tehlikeli olduğunu düşünen başka bir işçi, “Artık sendikal örgütlenme için bir sendika mı seçilecek ya da yeni bir sendika mı kurulacak bir an önce karar verilmeli ve hareket edilmeli. Beklemek bizi uçurumun kenarına biraz daha yakınlaştırıyor” diye konuşuyor.

ÖNCEKİ HABER

Okullara bir minare dikmedikleri kaldı

SONRAKİ HABER

IŞİD’den katliam, Mısır’dan İsrail’e ‘ödül’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...