22 Haziran 2015 00:54

Nasıl olur da ‘katı sol’, ‘katı sağ’ın politikalarını kabul eder

Paylaş

Prof. James Petras*

Görünürde “kemer sıkma politikaları”na muhalefet eden yeni seçilen sol parti “Syriza’nın, “Troyka”  (IMF, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası) ile karşı karşıya gelmesi nedeniyle Yunanistan, son 5 aydır dünyanın ekonomi basınına manşet oldu. 

Aleksis Çipras’ın başını çektiği Syriza önderliği başından beri  yaşam standartlarını yükseltmek, Troyka’ya bağımlılığa son vermek ve bağımsız bir dış politika izlemek gibi seçimlerde verdiği sözleri yerine getirme açısından ölümcül sonuçları olan çeşitli stratejik duruşlar benimsedi.
Yazıya, Syriza’nın ilk yaptığı sistemsel hataların ve Yunanlıların yaşam standartlarını daha da aşındırarak Yunanistan’ın aktif ABD ve İsrail emperyalizminin etkin işbirlikçisi olma rolünü derinleştiren sonraki tavizlerin ana hatlarını ortaya koymakla başlayacağız.

SEÇİMLERİN KAZANILMASI VE İKTİDARIN TESLİM EDİLMESİ

Kuzey Amerika ve Avrupa Sol’u, Syriza’nın seçim zaferini neo-liberal politika programlarında bir kırılma ve bir radikal alternatif olarak görüp göklere çıkardı. Bu alternatif, istihdam yaratma tedbirleri dahil, emekli maaşlarının iyileştirilmesi, özelleştirmelerin iptal edilmesi, hükümet önceliklerinin yeniden düzenlenmesi ve yabancı bankalar karşısında çalışanların ücretleri lehine karar alınması gibi halkın çıkarlarına doğrultusunda temel toplumsal değişimler gerçekleştirecekti. Köklü reform programının ‘kanıtı’, Syriza’nın yeni seçilen kadrolarına rehberlik edecek program dediği Selanik Manifestosu’nda yer alanlardı.
Öte yandan, önceden ve seçildikten hemen sonra Syriza önderleri herhangi temel değişimi olanaksızlaştıran üç temel kararı benimsedi. Pratikte de bu kararlar onu gerici bir rotaya soktu.

Birincisi ve en önemlisi, Syriza, 350 milyar doların üzerindeki dış borcu meşru bir borç olarak benimsedi. Oysa bu borçların geneli, öceki hükümetce, hırsızların (kleptokrat), yolsuzluğa bulanmış bankaların, iş adamlarının, emlak ve finans çıkarlarının hükümetince  imzalanmış borçlardı. Bu borçların hiçbiri,  üretim etkinliğini ya da yunan ekonomisini güçlendirecek önemli hizmetleri finanse etmek ve Yunanistan’ın gelecekte geri ödeme yapmasını olanaklı kılacak etkinlikler için kullanılmadı.

Yüz milyarca avro gizlice yabancı banka hesaplarına ve yabancı gayri menkullere ya da denizaşırı hisse senedi ve tahvillere yatırıldı. Bu yasadışı borcun ‘meşruiyet’ine olur verdikten sonra Syriza, bu borcu ödeme konusunda ‘istekli” olduğunu açıklayarak yoluna devam etti. Böylece Troyka anladı ki Syriza daha sonraki zorlama, şantaj ve borç ödemelerine itiraz etmeyecek bir rehine konumundaydı.

AVRO’DA KALMA KARARLILIĞI

İkincisi ve yukarıdakilerle ilişkili olanı, Syriza AB ve Avro bölgesinde kalma konusunda kararlı olduğunu açıkladı ve dolayısıyla egemenliğini, bağımsız bir politika biçimlendirme yetisini elden çıkarmayı kabul etti. Troyka buyruklarına uyma konusunda istekli olduğunu beyan etti. Troyka’nın boyunduruğu altına girmiş olduktan sonra Syriza’ya kalan yalnızca, tamamen tek taraflı bir süreçle işleyen bir formatta AB’nin denizaşırı bankalarına daha fazla taviz vermek, ‘müzakere’ ve ‘yeniden müzakere’ yapmaktı. Syriza’nın Troyka’ya hızlı teslimiyeti, onun seçim programına ilişkin yaptığı ikinci ancak sonuncu olmayan ihanetiydi. 

Syriza, halk lehine oluşturduğu programına ihanet etme konusundaki istekliliğini gösterince Troyka, taleplerini arttırdı ve anlaşmalar konusunda daha bir katılaştı. Brüksel, Syriza’nın sol söylem ve abartılı radikal yaklaşımlarını Yunan seçmenleri memnun etmek amaçlı görüp önemsemedi. AB bankerleri, yeni borç anlaşmalarının zamanı geldiğinde Syriza önderliğinin taviz vereceğini biliyorlardı. Bu arada Avrupa-Amerika Solu, onun mevcut uygulamalarına bakmaksızın Syriza’nın tüm radikal söylemine inanmayı sürdürdü.

Üçüncüsü, Syriza görevi devraldığında, Yunanistan’ın, NATO’nun Ortadoğu’da, Ukrayna’da askeri politikasını ve Filistin’e karşı İsrail’in acımasız kampanyasını destekleyen, yabancı düşmanı, göçmen karşıtı, NATO yanlısı aşırı sağ Bağımsız Yunan Partisi ile koalisyon kurdu. 

Dördüncü olarak, Başbakan Çipras’ın kabinesindekilerin büyük bir kısmının sınıf mücadelesi deneyimi yoktu. Daha da kötüsü bunların geneli Troyka’nın buyruklarını kırmaya yetkinliğinde ya da istekliliğinde olmayan akademisyen ve eski PASOK danışmanlarıydı. Akademik ‘deneyimleri’, saldırgan emperyal iktidarlar ile gerçek bir mücadeleye girişecek nitelikte olmayıp daha çok teorik ‘mücadele’ içerikliydi.

KÜÇÜK SIYRIKLARIN KANGRENE DÖNÜŞMESİ

Syriza, meşru olmayan borçların ödenmesini kabul etmek dahil daha başından AB’ye taviz vermiş, aşırı sağa takılarak Troyka’nın buyruklarına boyun eğmişti. Dolayısıyla ardından, verdiği tüm sözlere ihanet etmesine yol açacak ve kendisini destekleyenlerin ekonomik yükünü daha da kötüleştirecek bir zemin kuruldu. İhanetlerin en kötüleri arasında, 

1) emekli maaşlarının uygun hale getirilmemesi 

2) asgari ücretin iyileştirilmemesi 

3) özelleştirilmelerin geri alınmaması 

4) kemer sıkma politikalarının sonlandırılmaması ve 

5) eğitim, sağlık, konut ve yerel kalkınma için kaynakların arttırılmaması yer almaktadır.

Troyka ve onun finans basınındaki sesleri, daha da ileri giderek, Syriza’nın, Yunan emeklilik sisteminde 1.5 milyon emekli işçiyi daha da yoksullaştıracak kesintiler yapmasını talep etmektedirler. Medyanın ortaya serdiği, emeklilerin yüzde 5’den daha azının sahip olduğu dolgun emekli maaşı ‘örnekleri’nin Yunanistan ile hiç bir ilgisi yoktur. Yunanistan son yüzyılda Avrupa’da en fazla emekli kesintisi yapılan bir ülkedir. Yalnızca son 4 yılda Troyka, Yunan emekli maaşlarında 8 kez kesinti yapmıştır. 

2010’dan bu yana emekli maaşlarının önemli bir kısmı  yaklaşık yüzde 50 kesintiye uğradı. Yunanistan’da ortalama emekli maaşı 700 avrodur. Yunanlı emeklilerin yüzde 45’inin  maaşı 665 avrodan daha düşüktür; bu rakam yoksulluk sınırının altındadır. Ancak Troyka daha fazla kısıntıya gidilmesini talep etmektedir.
Bunlar arasında, çok yoksul emeklilere yapılan devlet yardımına son verilmesi, emeklilik yaşının 67’ye çıkarılması, risk içeren meslekler ve çalışan annelere ilişkin emeklilik hükümlerinin kaldırılması yer almaktadır. Troyka tarafından dayatılan, ve önceki sağ-kanat koalisyon hükümetince uygulamaya konulan gerici tedbirler Yunan emeklilik fonunu tüketmiştir. 2012 yılında Troyka’nın ‘borcun yeniden yapılandırılması’ programı sonucu, Yunan hükümetinin devlet tahvillerinde tuttuğu 25 milyar avroluk bir rezerv kaybı olmuştur.

Troyka’nın kemer sıkma politikaları, emeklilik rezervlerinin yeniden yerine konulmasını sağlamaz. İşsizlik yaklaşık yüzde 30’a yükselirken, emeklilik için ayrılan iştirak payları dibe vurdu (Financial Times 6/5/15 sf.4). Troyka’nın Yunan emeklilik sistemine cepheden yaptığı saldırıya rağmen,  Syriza’nın “ekonomi ekibi”, emeklilik yaşını yükseltmek, emekli maaşlarında yüzde 5 kesinti yapmak ve yoksullukla karşı karşıya olan emeklilere daha fazla ihanet etmek için müzakereler yapma konusunda istekli olduğunu bildirdi. Syriza, önceki gerici politikaları tersine çevireceği sözünü yerine getirmediği gibi Troyka ile birlikte kendi ‘pragmatik’ ihanetlerini de sürdürmektedir. 

NE YAPACAĞIM DEDİ, NE YAPTI?

Yine daha kötüsü Syriza, gerici seleflerinin politikaları derinleştirip genişletti. 

1) Syriza özelleştirmeleri dondurma sözü verdi: Şimdi  3.2 milyar avroluk  yeni kamu özelleştirmesi vaad ediyor 

2) Syriza, Yunan Hava Kuvvetlerini yeni teknoloji ile donatmak için 500 milyon avroluk bir yatırım yapmak dahil zaten kıt olan kamu kaynaklarını askeriyeye kaydırmaya razı oldu. 

3) Syriza, Troyka’ya olan borcu ödemek için 1 milyar avroluk belediye hazinesi ve ulusal emeklilik fonunu yağmaladı. 

4) Syriza, Troyka’nın verdiği son teslim tarihine uymak için istihdam yaratma amaçlı altyapı projelerindeki kamu yatırımlarında kesinti yapıyor 

5) Syriza, Yunanistan bu yıl yüzde 0.7 bütçe açığına sahipken aynı zamanda yüzde 0.6’lık bir bütçe fazlasını kabul etti. Bu, bu yıl daha fazla kesinti yapılacağı anlamına gelmektedir. 

6) Syriza, temel gıda maddelerinde vergi iadesini azaltacağı sözü vermişti; şimdi yüzde 23’lük bir oranı kabul ediyor.

SYRIZA’NIN DIŞ POLİTİKASI

Syriza’nın dış politikası seleflerininkinin takliti. Aşırı sağcı Savunma Bakanı Panos Kammenos, NATO ile bütünüyle iyi ilişkiler içinde olmak için ABD ve AB’nin Rusya’ya dayattığı yaptırımları sesli bir şekilde desteklemektedir. Syriza’nın NATO politikaları karşısında gösterdiği bilindik sahte muhalefet sağanağına rağmen (ardından tavizler verdi) Syriza,  ünlü hırsız ve vergi kaçakçılarının yasadışı servetlerini ellerinde tutmalarına ve ülkedeki mevcut ‘birikimleri’ni ülke dışına  transfer ederek denizaşırı varlıklarına eklemelerine izin verdi. 

2015 Mayıs sonu Başbakan Çipras ve Maliye Bakanı Varufakis, emekli ve kamu çalışanlarının lehine durumlar gelişmesi olasılığını ortadan kaldırarak borçları ödemek için hazineyi boşalttılar. Yunan Hazinesini boşalttıktan sonra Syriza yoksullaştırılmış Yunanlı kitlelerin sırtına “Troyka çözümü”nü yükleyecek ya da emekli maaşlarının düşürülmesi, emeklilik yaşının yükseltilmesi, işçilerin iş güvenliği ve toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin iş yasalarının iptali ya da hazine boşaldığı için, emekli maaşlarının ortadan kalkması, işsizliğin artması ve ekonomik bunalımın derinleşmesine giden yeni bir kemer sıkma planı uygulamaya konulacak. Syriza, bilerek Hazineyi boşalttı, emeklilik fonlarını, belediye varlıklarını talan etti. Çünkü Yunan kamuoyunun bunu katı AB bankerlerinin gerici politikalarının (kemer sıkma politikalarının) bir emrivakisi olarak kabul etmelerini istedi ve oldu bittiye getirdi.

EN BAŞTAN TESLİM OLDU

Syriza, her ne kadar ‘ilkeli direnişçi’rolünü oynasa da Troyka’nın buyruklarına ta baştan teslim oldu. Önce, Troyka’ya ‘uluslararası ortaklar’ deyip Yunan kamuoyuna yalan söyledi. Sonra yalan söylemeyi sürdürdü ve daha katı kemer sıkma politikalarını öneren Troyka protokolünü Yunan kamuoyuna ‘müzakere belgesi’ diye tanıttı. Syriza’nın yaptığı bu aldatmacalar, gözden düşen önceki aşırı sağ kanat rejiminin dayattığı ve oldukça halk karşıtı bir yapının devamı olduğunu gizlemeye yönelik davranışlardır.

Syriza, bankerlere ödeme yapmak için ülke kaynaklarını talan ettiği için uluslararası arenada kendini küçük düşürdü. Savunma Bakanı, NATO’ya, Karpathos (Kerpe) Adası’nda bir hava-deniz üssü kurulması dahil yeni askeri üsler inşa etmeyi teklifetmiştir. Syriza, “Hıristiyanları korumak” gibi gülünç bir gerekçeyle AB ve ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalede bulunması ve  “ılımlı” teröristlere destek vermesi yönünde politik ve askeri desteği artırdı; Avrupa ve ABD’li siyonistlerle karşılıklı yaranmalarla, ‘stratejik bir ittifak’ havası yaratarak, terörist-apartheid İsrail ile ilişkilerini geliştirdi. Göreve geldiği ilk günden aşırı sağcı Savunma Bakanı Kammenos, Kıbrıs ve İsrail’i kapsayan ‘ortak bir savunma alan’oluşturulmasını önerdi. Bu,  İsrail’in Gazze’yi havadan ve denizden abluka altında tutmasını desteklemek anlamına gelmektedir.

SONUÇ

Syriza’nın, kendi programına ihanet eden, gerici politikaları benimseyen, AB ve Avro bölgesine ‘iliştirilmiş’ politik kararı, her halükarda Yunanistan’ın bağımlı (vasal) devlet olmayı sürdürecek olmasının sinyalini vermektedir. Bir yandan da Troyka’ya karşı yalandan ‘direnişi’, sahte solcu söylemini bağırarak sürdürse de... Syriza’nın emeklilik maaşlarını ve yerel varlıkları talan etmiş olması gerçeğine rağmen, Avrupa ve ABD’deki gaflet içindeki çok sayıda solcu hâlâ, olanları “gerçekçi ve pragmatik tavizler” olarak isimlendirip aklamayı sürdürmektedir.

Syriza’nın, alternatif bir yatırım ve kalkınma planını gerçekleştirmek amaçlı Yunan Silahlı Kuvvetlerine ait 32 milyar dolarlık gayri menkule el koyup (bu varlıkları deniz ticaret limanları, havaalanları ve turizm tesisleri için kiraya vermek suretiyle) kullanmış olma olasılığı söz konusudur. 

Syriza, borçların ertelenmesini yürürlüğe koymak, Avro Bölgesi’nden çıkmak, mali kaynaklarını idare etmek, yeni bir ulusal döviz sistemi oluşturmak, sermaye kontrollerini dayatmak, ekonomik iyileşmeyi finanse etmek, kamu ve özel sektörü yeniden etkinleştirmek için yerel fonları seferber etmek, deniz aşırı hesaplardaki milyarlarca avroya el koymak konusundaki egemenliğini teslim ederek Yunanistan’a, Alman sermayesinin idaresi altındaki hiyerarşiden çok daha fazla zarar verdi. Çipras-Varufakis tasfiye oyunu uç noktadaki tavizleriyle yoluna devam ederken Syriza içindeki sahte “sol kesim” etkisiz “itirazlar”ını tekrarlamayı sürdürdü.

Sonuç olarak Syriza, bir yanda NATO ve İsrail ile bağlarını güçlendirerek Yunan ordusunun rolünü arttırdı; yoksulluk ve işsizliği derinleştirdi; ekonomi üzerindeki yabancı kontrolünü genişletti; kamu sektörünü daha da aşındırdı; işten atmaları kolaylaştırdı ve kıdem tazminatlarını azalttı. 

Yine, Syriza, aynı derecede önem arzeden kavramsal sol literatürün içini tümden boşalttı; onlar için ulusal egemenlik, uluslararası kulluğa tabi olmak ve kemer sıkma politikalarına karşı olmak ise pragmatik tavizlerin (kapitülasyonların) yeni kemer sıkma politikalarına dönüştürülmesi demektir. Çipras-Troyka anlaşması imzalandığında ve gelecekte onlarca yılı etkileyecek kemer sıkma politikalarının korkunç bilançosu sonunda Yunan halkının bilincine saplandığında, umuyoruz ki bu ihanetler, kitlelerin ayağa kalkmasıyla sonuçlanacaktır. Belki Syriza bölünecek, “sol” rahat içindeki kabine görevini bırakacak ve hoşnutsuz milyonları alternatif bir partide biraraya gelecektir.

globalresearch.ca’dan çeviren: Hilal Ünlü

ÖNCEKİ HABER

115 liralık sofraya karşı yeryüzü sofrası

SONRAKİ HABER

Ürdün kralı bölgedeki mezhep ateşini körüklüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa