21 Haziran 2015 04:08

Demirel’in yakasını bırakmayan slogan

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Yukarıdaki resme iyi bakın... Bu resim 15-16 Haziran büyük işçi direnişinden. Adını Türkiye işçi sınıfı tarihine altın harflerle yazdırmış emekçiler, fabrikalardan çıkmış sokakları zaptediyor. Toplum polisleri onları durduramıyor.

Sokak sıcak ve sıcak sokaktan fotoğrafa yansıyan üç pankart var. Arkadaki (yani küçük olan) hemen neredeyse hiç okunmuyor. Ortada, büyük olanın üzerindekini hemen okudunuz değil mi; “Kahrolsun işçi düşmanları”. Peki ya öndeki? Onun yarısını bir diğer karton kapatmış, ne yazık! Sadece “Süleym...” ve “işçi-köyl...” ibareleri okunuyor. Bunlar “Süleyman” ve “İşçi-Köylü” olmalı, evet kesin! Ama bize daha fazlası gerekiyor. Acaba işçiler Süleyman’dan ne istiyor? Uzun süre bunu düşündüm, üzerine kafa patlattım; ama kartona yazılı cümleyi bir türlü çözemedim. Siz çözebildiniz mi? Neyse bu konuya sonra dönelim...

DİSK’İN UYARI MEKTUBU

Büyük direnişten tam 12 gün önce yani 3 Haziran 1970’te, İstanbul’daki DİSK Genel Merkezinde olağanüstü bir toplantı var. Toplantı tam iki gün sürüyor. Gündem, hükümetçe değiştirilmek istenen 274 ve 275 sayılı yasalar. Yani toplantıda, sendikal hak ve özgürlüklerin preslenmesine karşı neler yapılacağı tartışılıyor. “Anayasal hakların savunulması” toplantıdan çıkan en somut karar.

DİSK, Ankara temasları için bir “Uyarı Heyeti” kuruyor. Heyette yer alan DİSK Genel Sekreteri Kemal Sülker; Cumhurbaşkanı, CHP Genel Sekreteri ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne gönderilecek mektuplarla ilgili görevlendiriliyor. Genel Başkan Kemal Türkler de Başbakan’a yazılacak mektubu kaleme alıyor. İşte 9 Haziran günü postaya verilen o mektuptan kısa bir bölüm:  

“Sayın Süleyman Demirel
Başbakan / Ankara
...

Hükümetinizin yanlış ve Anayasa’ya aykırı bir tasarıyı Büyük Millet Meclisi’ne götürmüş olması iktidarınızın bitaraf yönetim anlayışına sahip olmamasından ve partizanca bir tutumdan ileri gelmektedir. Çünkü hükümetiniz, işçi sınıfı ve çalışma hayatı ile ilgili bir tasarı hazırlarken işçi teşkilatlarının görüşünü almayı düşünebilmiş olmasına rağmen bu kesimde sadece Türk-iş’in görüşünü almış ve yeterli görmüştür. Böylece antidemokratik bir çizgiye düşmüştür.
...
Onun için hükümetinizin bitaraf bir görüş açısından hareketle bu tasarıları Büyük Millet Meclisi’nden geri almasını ve bilahare DİSK’in de diğer kuruluşlarla aynı seviyede ve ölçüde görüşü alındıktan sonra yeniden hazırlanarak Büyük Millet Meclisi’ne verilmesini talep ediyoruz. Aksi taktirde Anayasadaki direnme haklarımızı kullanacağımızı şimdiden belirtiriz.
Keyfiyet arz olunur...
Saygılarımızla
Genel Başkan / Kemal Türkler” (1)

DEMİREL’İN İŞÇİLERE YANITI

Dönem, işçi ücretlerinin sürekli düştüğü, hayat pahalılığı ve zamların ise tavan yaptığı bir dönem. Kaynayan fabrikaları tutmak artık mümkün değil. Üstelik 1960’larda parlayan ve 70’e uzanan grev ve direnişler Türk-iş yönetimini de tehdit ediyor. DİSK’in Demirel’e yazdığı mektup ise adeta yaklaşan fırtınanın habercisi. Peki, bugün arkasından methiyeler dökülen ve anısına üç günlük yas ilan edilen merhum Demirel’in işçilere yanıtı ne olmuş, bir de ona bakalım.    

Tarih 17 Haziran 1970 yani büyük işçi direnişinden bir gün sonra... Meclis Tutanak Dergisi için Demirel’in konuşmaları bir bir kaydediliyor. Eylemlerden yani işçilerin kanının İstanbul sokaklarına dökülmesinden sonra Süleyman Demirel TBMM’de konuşuyor:   

“Muhterem üyeler;
Bu tasarı Millet Meclisi’nde görüşülmüş ve Millet Meclisi tarafından kabul edilmiş. Şimdi bunun üzerine DİSK diye bir teşekkül çıkmış diyor ki; (Bu tasarıyı kanunlaştırmayacağız), (Fabrika tahrip edeceğiz. Sokak savaşı açacağız. Ama parlamentonun iradesini istediği gibi kullanmasına engel olacağız). (Bu kanunlarla ilgili tasarılar gerçekleştiği taktirde işyerlerinde kan gövdeyi götürecektir) (İçinizden bir kişi dahi tutulsa ve bu arkadaş nereye götürülürse götürülsün orayı topluca basacağız ve arkadaşlarımızı alacağız)... Nitekim bunları yaptılar. Yani dünkü hareketlerin içinde bunlar var. (Kanun falan dinlemeyeceğiz) dediler, dinlemediler. (Fabrikaların tahrip edilmesi ve dinamitlenmesi de eylem sırasında düşünülecektir) dediler, bunu da yaptılar” (2)

Demirel’den sonra söz alan İçişleri Bakanı Haldun Menteşoğlu çerçeveyi tamamlıyor. Kısacası, eylemlerden işçiler ve DİSK yönetimi sorumlu tutulurken Demirel ve ekibi sermayeye ve emek düşmanlarına kalkan oluyor...  

BÜYÜK MİRAS

Geldik bugüne...

Ona o soruyu sormak, o an aklımın ucundan bile geçmedi. Geçseydi eğer, zaten soracağım ilk insan da o olurdu; Aydın Çubukçu’dan bahsediyorum. Büyük direnişi anlatırken ağzından birden çıkıverdi işte! O cümle; birkaç gündür kafamın içinde taşıdığım eksik madalyonun tamamlanan parçası oluvermişti sanki. Fotoğrafta, işçilerin ellerinde taşıdığı ve fakat sadece yarısı okunabilen karton-dövizin üzerinde aslında şu slogan yazıyordu:

“Süleyman Başvekil,
  İşçi-Köylü Aç Sefil!”  
Siyah-beyaz eski bir fotoğrafın içinden bugüne göz kırpan o yarım kalmış slogan, tam 45 yıl boyunca Demirel’in yakasını hiç bırakmadı.
Sermayenin “Baba”sı... İşçilerin, emekçilerin “15-16 Haziran”ı...
İşte bize tarihin bıraktığı büyük miras.

DİPNOT:
1- Türkiye’yi Sarsan İki Uzun Gün / Kemal Sülker
2- İşçi Sınıfı, Sendikalar ve 15-16 Haziran / Turgan Arınır - Sırrı Öztürk

ÖNCEKİ HABER

Beden eğitimi dersinde homofobiyle nasıl başa çıkılır?

SONRAKİ HABER

Abdullah Gül hakkında birkaç şey

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...