17 Haziran 2015 00:54

Ulaşım krizinin nedeni piyasacı anlayış

Paylaş

Emine UYAR
İzmir

İzmir’de ulaşım kartları ile ilgili yaşanan kriz, kamu hizmetlerinin özel şirketler aracılığı ile yürütülmesinin zararlarını göstermesi açısından çarpıcı bir örnek oldu. Haziran ayı başında patlak veren kriz halen sürüyor. 

Ulaşımda 16 yıl önce başlatılan kart sistemini sağlayan şirketin işletme süresi sona erdiği için 13 Ocak 2015’te yeni bir ihale yapıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ESHOT Genel Müdürlüğü ile ihaleyi alan yeni firma arasında yapılan sözleşmeye göre 1 Haziran’dan itibaren yeni kart sistemine geçilmesi gerekiyordu. Ancak geçilemedi. Yeni sistem kurulamadığı için bir süre geçişlerde halktan para alınmadı. Ancak kriz uzun sürünce ücretsiz geçişler engellendi. 

HALK UZUN KUYRUKLARA MAHKUM EDİLDİ

Otomatik doldurma makineleri, bakkal ve büfelerdeki dolum makineleri devre dışı kaldığı için vatandaş istese de kartını dolduramadı. Birçok yerde kapatılmış olan gişeler yeniden açıldı. Her istasyonda tek gişe olunca vatandaşlar uzun kuyruklarda beklemek zorunda kaldı. Bazı kartların yeni sisteme uygun hale getirilmesi işlemi için de uzun kuyruklarda bekledi vatandaşlar. Bütün bunlar da yeterli olmayınca kağıt bilet uygulaması geri getirildi. Metro, İZBAN, vapur ve otobüslere kutular konuldu. Bu şekilde “90 dakika içinde yapılan diğer binişlerin ücretsiz olması” uygulaması fiilen kalkmış oldu. Şoförlere kağıt biletler zimmetlendi. Bu biletleri kaybettikleri için zarara uğrayan şoförler oldu. 90 dakika uygulaması kalkınca vatandaşın ulaşım masrafı arttı. Doğal olarak halkın bu yaşananlara tepkisi de arttı. 

İzmir Büyükşehir Belediyesi yaptığı açıklamada, sistemin değişmesi için gerekli şifreleri vermeyen eski şirketi suçladı. Şirket ise sorunun kendisinden kaynaklanmadığını söyledi ve karşılıklı dava süreci başlamış oldu. 

DEVLET NEDEN BİR ŞİRKET GİBİ YÖNETİLEMEZ?

Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Göktürk, yaşananların piyasacı anlayışın çarpıcı bir sonucu olduğunu belirterek, “Devletin neden bir anonim şirket gibi yönetilemeyeceğinin iyi bir göstergesi oldu” dedi. Göktürk, kamu yönetimleri reformları ile beraber yerel yönetimlerde merkezi idareye paralel bir biçimde işletmeci piyasacı bir anlayışın önünün açıldığını belirtti. Özelleştirmecilerin hep bir verimlilik tartışması yaptığını hatırlatan Göktürk, “Bunu da maliyetlerin düşürülmesi anlamında yaparlar. Bu olay, özel şirket çıkarları söz konusu olduğunda kamu hizmetinin etkinlik ve süreklilik ilkelerinin nasıl bir kenara itilebileceğini de gösterdi” dedi. 

ÖZELİN YARARI İLE KAMU YARARI KARŞI KARŞIYA GELDİ

Göktürk, “Burada çok net bir şekilde kişi yararı, şirket yararı yani özelin yararı ile kamu yararı karşı karşıya kaldı. Şirket yararı nedeni ile kamu yararı bir kenara itilmiş, bir kentin ulaşımı, toplu taşıma hizmetleri işleyemez hale getirildi. Bu örnek bizim derslerimiz için önemli bir araç olacaktır” dedi. 

Göktürk, kamu hizmetlerinin niteliklerine uygun bir hizmet anlayışının hakim kılınmasının ve buna uygun organizasyon yapısının oluşturulmasının koşullarının bulunduğunu, bunların gerçekleştirilmesi ile hiçbir sorunun kalmayacağını vurguladı. 

ODALARIN SÜREÇLERDEN DIŞLANMASININ SONUCU

EMO İzmir Şubesi Başkan Yardımcısı Alpaslan Güzeliş, kart sisteminin değiştirilmesi ile ilgili belediye yetkililerinde teknik öngörüsüzlük olduğunu ifade etti. Güzeliş şunları söyledi. “Değişiklik senaryosunda sıkıntı var. Geçiş süresi kısa. Teknik elemanların bu işin boyutunu kestirememesinden kaynaklı bir sıkıntı var. Belli bir süre eski sistem ile yeni sistemi birlikte çalıştırmak, yeni sisteme geçişi kademeli olarak gerçekleştirmek gibi yöntemlerin denenmesi gerekirdi. En az 10 günlük bir kamu zararı oluştu. Şirket ve belediye birbirini suçluyor. Bu konuda bir şey söylememiz doğru değil çünkü elimize teknik şartname yok. Elektrikte de yaşadığımız gibi özelleştirmenin sıkıntıları var, bir denetim eksikliği var. Süreçlerde EMO’nun dışlanması da bu sonuçları getiriyor”. 


Faturayı İzmirli ödüyor

Metin Birakçe 
(Çiğli Organize Sanayii İşçisi)/İZMİR

Otobüslerin şehir içinde yarattığı trafik sıkışıklığını hafifletme gerekçesiyle, birçok hattın kaldırılması ve İZBAN, metro istasyonlarında otobüs aktarma merkezleri oluşturulmasıyla başladı İzmirlinin kaosu. 
Nasıl kaos olmasın ki, aktarma istasyonlarından metroya yetişeceğiz diye koşuşturmaktan bütün İzmirliler maratoncu oldular dersek yeridir. Bu sıkıntıların üstüne şimdi de toplu ulaşımda kullandığımız kartla ilgili sıkıntılar baş gösterdi. Otobüs, metro ve vapurlarda mevcut olan kart basma cihazlarının hizmetini veren firmanın hizmet ihalesini kaybetmesi ve onun yerine ihaleyi alan yeni firmanın İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı toplu taşıma yapan tüm araçlara kart okuyan cihazları monte edememesi ve kartları güncelleyememesinden kaynaklı sorunlar bizleri çileden çıkardı. 

Kartlardan bir müddet ücret kesintisi yapılmadan ulaşım yapıldı, fakat şimdi öyle bir durum yaşanıyor ki tam bir felaket. Otobüse binerken kartımızdan ücret kesiliyor, metroya binerken tekrar ücret kesiliyor, tek basımdan sonra 90 dakika ücretsiz yolculuk hakkın rahmetine kavuştu.  

Belediyeyi arıyorsun doğru dürüst açıklama yapan yok, telefonlara bile bakmıyorlar. Ülkenin üçüncü büyük kentinde yaşadığımız sıkıntıya bakın. 

Becerisizliğin, iş bilmezliğin faturasını bütün İzmir halkı ödüyor. Zaten kıt kanaat geçinen insanlarız, aldığımız asgari ücret veya biraz üstü maaşlar. Biz İzmirliler Büyükşehir Belediyesinin sponsoru muyuz? Zaten hükümet hayatımızı perişan etti. Pazara çıkamaz, çoluğumuz çocuğumuzun kursağından doğru dürüst lokma giremez oldu. Yerel yönetimler bizlerin hayatını kolaylaştıracağına daha da zorlaştırıyor. 
Son olarak kendisine “Halk Partiliyim” diyen İzmirli dostlarıma diyeceğim o ki, “AKP olmasın da ne olursa olsun” demek yetmiyor. Yapılan icraatları sorgulamak gerek... 

ÖNCEKİ HABER

Mesele emek ve ekmek

SONRAKİ HABER

Bursa’daki Coşkunöz ve MAKO metal fabrikalarında huzursuzluk had safhada

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...