16 Ocak 2007 00:00

MEDİPOLİTİK


Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu’nun iptali istenen maddeleri arasında Genel Sağlık Sigortası’na (GSS) ait hükümler de vardı.
Anayasa Mahkemesi bu itirazların memurlar ve diğer kamu çalışanları açısından kabulüne, öteki çalışanlar yönünden ise reddine karar verdi.
Bu karar, doğal olarak, çalışanlar arasında ayrımcılık yapıldığı şeklinde yorumlandı ve eleştirildi. Eleştirilere hak vermemek mümkün değil.
Ancak kararı sadece ayrımcılık ve eşitsizlik yönünden ele almak eksik bir değerlendirme.
Mahkeme’nin kararını verirken dayandığı gerekçeler çok daha vahim ve gelecekle ilgili önemli ipuçları veriyor.
***
SSGSS’nin 63. maddesinde diş protezlerine sınırlama getiriliyordu. Sadece 18 yaşın altında veya 45 yaşın üzerindeki vatandaşların protez masraflarının yarısı ödenecekti. Diğer GSS’lilere ise hiçbir ödeme yapılmayacaktı.
Anayasa Mahkemesi bu maddeye yapılan itirazları reddetti. Gerekçesi şöyle:
“Anayasa’nın 56. maddesinin üçüncü fıkrasında devletin herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü olduğu, son fıkrasında da sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabileceği öngörülmektedir. Ancak bu maddede Devlete verilen görevin Anayasa’nın 65. maddesinde belirtilen mali kaynakların yeterliliği ölçüsü ile sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
…
Genel sağlık sigortasının tüm nüfusu kapsaması nedeniyle diş protez giderlerinin karşılanmasında belirli yaş gruplarına ödeme yapılmaması ya da bazılarına belli oranda ödeme yapılması devletin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yasa koyucunun takdirindedir.”
Kararda devletin mali kaynaklarının diş protezlerini karşılamaya yetip yetmediği, yapılan kısıtlamanın hayati olup olmadığı, sağlık hakkının özünün zedelenip zedelenmediğine dair ise hiçbir yorum yapılmamış.
Anlaşıldığına göre, Anayasa Mahkemesi bu konuda bütün takdir hakkını yasa koyucuya bırakmış.
CHP’li 118 milletvekili GSS’deki katılım paylarına da itiraz etmişti. CHP’lilere göre katılım payı vergi, resim, harç benzeri bir mali yükümlülüktü. Anayasa’ya göre bu konularda düzenleme yapma yetkisi Bakanlar Kurulu’ndaydı. SSGSS ise bu yetkiyi Sosyal Güvenlik Kurumu’na veriyordu. Bu durum Anayasa’ya aykırıydı ve iptal edilmesi gerekiyordu.
Mahkeme bu itirazı da reddetti.
Bu seferki gerekçe daha da çarpıcı:
“Kuraldaki tutarın normalde kişilerin kendilerinin karşılaması gereken sağlık giderlerinin devletçe karşılanması nedeniyle kendilerinden istenilen katkı payı olduğu ve bu yönüyle Anayasa’nın 73. maddesindeki vergi, resim ve harç benzeri mali yükümlülük niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.”
***
Diyelim ki 1 Temmuz 2007’den itibaren GSS uygulanmaya başlandı.
Hükümet, bir süre sonra yasada değişiklik yaptı. Sadece ayaktan tedavilerde değil bütün sağlık hizmetlerinde katılım payı almaya başladı. Aynı zamanda kalp, böbrek, kanser hastalıklarının tedavilerinde kısıtlamaya gitti.
Her iki düzenlemeye gerekçe olarak da kaynakların yetersizliğini gösterdi.
Ve diyelim ki bu değişikliklere itiraz oldu. Dava Anayasa Mahkemesi’nin önüne geldiğinde ne karar verecek, dersiniz?
Eğer mevcut kararındaki gerekçelere bağlı kalırsa sağlık hakkına yönelik bütün kısıtlamaları haklı görüp itirazları reddedecektir, muhtemelen.
Mahkeme’ye göre sağlık giderlerini “normalde” kişilerin kendilerinin karşılaması gerekiyormuş, çünkü. Devletin “normalde” böyle bir yükümlülüğü yokmuş. Devlet, gene de, GSS kurarak bu harcamaları karşılıyormuş.
İşte, ayrımcılık ve eşitsizlikten daha vahim olanı da bu yorum. Şimdi artık hiç kimsenin, öyle, “bana değdi, bana değmedi”, “ben şimdilik kurtardım”, “ben küstüm, oynamıyorum” demeye hakkı yok.
Anayasa Mahkemesi’nin son kararı SSGSS’den sonra herkesin sağlık hakkının sınırsızca sınırlanabileceğini açık olarak gösteriyor, çünkü.
Osman Öztürk

Evrensel'i Takip Et