21 Ocak 2007 00:00
SÖZ OLA, TORBA DOLA
Yazılarını okurken, söylemine biraz yazınsal (edebi) bir hava katma uğraşında olduğunu düşünürüm Erdoğan Şenayın. Sürekli benzetme yapması ve devrik tümce kurmasıdır böyle düşünmemin nedeni. Öylesine devrik ki tümceler, yazınsal bir yazı yazmanın olmazsa olmaz koşulu tümceleri devirmekmiş gibi.
Tümceler devrilirken de çamlar devriliyor ne yazık ki. Yüksek Gerilimli yazısına Kadıköyde beklenen gerilim ölçeklerinde kıyasıya futbol çatışması yaşanmaktaydı diyerek başlarken, söze ...beklenen gerilimde... yerine ölçek sözcüğünü çok da gerekli olmayan bir biçimde sokuşturması, ölçünün kaçmasına, ölçeğin taşmasına neden olmuştu sanki.
Aynı karşılaşma öncesinde yazdığı yazısında da, ...teknik kadrolar ve futbolcular ise büyük bir arayış içinde maçı kazanmanın teknik ölçeklerini tartışırlar kendi beyinlerinde diyerek aynı sözcüğü kullanmış olması, bu yazınsal uğraşta sözcüğün önemini açık seçik gösteriyor gibiydi.
Beynimde yaptığım tartışmaya göre ölçek sözcüğü pek gitmemişti oralara, buralara. Sanki ölçüyü bozmuştu. Başkalarının beyinlerinde tartışma olanağı olmadığına göre Şenay, kendi beyninde bir kez daha tartışır umarım bu sözcüğü.
İkinci tümcede, Oyunun başlamasıyla Bu maçı biz kazanacağız iddiaları taşıyan saha yerleşimlerini kurmuştu sarılacivertliler sahalarında... derken de, sarılacivertlilerin çok zor bir işi başarılı bir ölçekte yaptıklarını anlatıyor gibiydi. Öyle ya!.. Sahalarında denildiğine göre bu adamların pek çok; belki de her birinin bir sahası vardı. Tümünde de yerleşim bir güzel yapılmıştı. Oysa, tümünün payına düşen bir saha vardı.
Yazının üçüncü tümcesinde ise Defans Bloku müthiş dengeli bir savunma ağı kurarak Cim-Bom un ataklarını bekliyor, orta alanda ise süngü- süngüye benzeyen fizik savaşı karşılaşmayı kasıp kavurmaktaydı diyordu kasıp kavuruyordu demek varken. Ya da ...Cim-Bom un ataklarını beklerken...kasıp kavurmaktaydı demek yerine.
Savruk vuruşlar, iki takımın da çabuk oynamak isterken yaptığı sayısız pas hataları, rakip defanslar üzerine şişirilen uzun ama maksatsız toplar, bütün bunlar iki ezeli rakibin de birbirlerinden ne kadar da korkarak oynadıklarının net fotoğraflarıydı sözünde araya sıkıştırılan bütün bunlar yinelemesi olmasaymış, sözün yazınsal boyutu daha bir ortaya çıkacakmış. Bütün bunlar demeden önce, bütün bunlar tek tek sayılmışsa, bir de bütün bunları topluca belirtmek için bütün bunları kullanmanın pek bir yararı olmamış okuru yormanın ve germenin ötesinde.
Görünen bir gerçek var ki, o da yeşil alanda top dolaştırmakla, masa başında kalem dolandırmanın pek benzeşmediğidir. Örneğin, bir oyuncu, o koşuşturma içinde yirminci dakikalardan sonra... söylemi boyutunda bir yanlışa çok ender düşer oyun alanında. Düştüğünde de hoş görülmeli. Çünkü, anlıktır onun yaptığı iş. Ama dizüstünde parmak dolandıran birisi yaparsa böyle bir yanlışı düşünmek gerekir. Hem de kırk kez. Çünkü, onun, yaptığını görmek ve de geri almak gibi bir olanağı vardır.
Örneğin yazınsal uğraşını boşa çıkaran bir tümceye Yirminci dakikalardan sonra... diyerek başlayan Şenayın bu sözü üzerinde kırk kez düşünülmez de ne yapılır? Yirminci dakikada çok sayıda saniyeden söz edilebilirdi de, böylesine bol dakikaların olacağını hiç düşünemezdim. Yirminci dakikada olsa olsa bir dakika; ama altmış tane de saniye vardır. O nedenle Şenay ın yirminci dakika ya da yirmili dakikalar demek istediğini düşünüyorum. Ama niye demediğini de...
Şenayın bir de hakemlere seslenişi var ki aylara, güneşlere, günlere, evlere, ocaklara şenlik. Alex çelimsiz bir futbolcudur. Ama oyuncunun ötesinde, üst düzey bir futbolcudur derken Alexi yermesinin ve de övmesinin ötesinde hakemlere de gammazlıyor gibiydi. Çelimsiz bulması bir yergi gibi algılansa da, üst düzey nitelemesi de bir övgü olabilirdi. Ama oyuncunun ötesinde... söylemiyle anlatmak istediği karışıktı. İkide bir yere düşüp uzun süre kalkmayan, sakatlanma ya da düşme numarasına yatan, yani aldatmaya yönelik davranışlar sergileyen Alexin bu tür oyunculuğunu vurgulanmak ve birilerine de duyurmak istenmişti sanki. Yani, biraz artiz bulmuştu sambacıyı.
Acaba yine dizüstünün oyununa gelmiş bunun ötesinde ya da onun ötesinde yerine oyuncunun ötesinde mi demiştir?
Eski yazılarının birinde de yine yanlış ölçek kullanmış ve İstanbula medeni şehir yakıştırmasını yapmıştı. Yağmurlu günlerde medeni şehir vasıflarını bir anda yitiren İstanbulda... demişti de medeni şehir ölçeğiyle İstanbulu mu, İstanbulluyu mu ölçümlediği doğru dürüst anlaşılamamıştı. İstanbulluyu ölçmüşse diyecek bir şey yok, çünkü daha çok insanlar için kullanılıyor medeni sözcüğü. İstanbul için modern sözcüğünün kullanılması gerekiyordu.
Ah!.. Şu dizüstünün tuşları. Say say bitmez suçları...
Üstün Yıldırım
Evrensel'i Takip Et