22 Ocak 2007 00:00

YAŞADIKÇA


Değerli bir vatan evladı daha katledildi. Ülkemizde farklı bir ses daha susturuldu. Tıpkı Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve diğerleri gibi…
Katil bu kez yakalandı, mahkemelerce cezalandırılacak. Toy bir delikanlı tetiği çeken. Belli ki beyni yıkanmış, bir şekilde kullanılmaya hazır duruma getirilmiş. Büyük bir olasılıkla vatanı-milleti kurtardığını, kutsal bir görev yaptığını sanıyordu cinayeti işlerken. Belki ileride anlayacak yaptığı bu işin ülkesine, milletine ne kadar büyük bir kötülük olduğunu… Ya da girdiği bu yolda, bataklığa doğru sürüklenip yavaş yavaş yok olup gidecek farkına bile varamadan. Oysa tetiği çekenden çok çektirenin mahkum edilmesi önemli.
Yarın Hrant Dink’i sonsuzluğa uğurlayacağız. Ertesi gün ise Uğur Mumcu’nun katledilişinin yıldönümü… Metin Göktepe’yi analı on gün oldu. Yitirdiğimiz değerlerimizi anmakla mı geçecek bütün kışlarımız? Daha kaç kişiyi yitireceğiz?
Uğur Mumcu, emperyalizme karşı bağımsızlığı savunuyordu. Mandacıları ve emperyalistleri ürkütüyordu bu tutumu. Hrant Dink ise Ermeni sorununun emperyalizmin elinde bir koz olmaması için çabalıyordu. Ülkesine, demokrasiye ve insan haklarına bağlı bir insandı. Metin’in “suçu” neydi ki gerçekleri haber vermekten başka?..
Bu hafta, çıkartılan bazı kanunların ve özelleştirmelerin, ülkemize karşı işlenen birer “cinayet” olduğuna değinmeyi düşünüyordum. Oysa cinayet içinde cinayetle karşılaştık.
Ülkemize karşı işlenen ekonomik cinayetlerden birisi de Petrol Kanunu’dur. Meclis’te kabul edilen yasayla, emperyalistlerin istedikleri oldu. Bir bakıma Irak’ta silah zoruyla aldıkları ayrıcalıkları, bizde bir mantar tabancası bile patlatmadan elde ettiler. Meclis’te kabul edilen yasanın içeriğine baktığımızda, bu gerçeği açıkça görmekteyiz.
Diğer yandan nükleer santralların kurulması gibi bir delilikle uğraşılıyor. Gerek yakıt açısından gerek teknoloji açısından dışa bağımlılığa bu derece istekli olmak, çılgınlık değilse nedir?
Küresel iklim değişiminin sonuçlarını yaşamaya başladık. Bu durumun olacağını yıllar önce bilim insanları bildirdiler. Yeni iklim değişimine uygun bir yapılanmaya yönelik olarak ne yapıldı? Hiç... Üstelik göllerin kurutulması, ormanların yok edilmesi çalışmalarıyla, bu sürece olumsuz katkılar sunmak ayrı bir cinayet değil mi? Toprağın, yeraltı, yerüstü sularının ve havanın endüstriyel atıklarla zehirlenmesine ne demeli?
Ama en önemlisi ise ülkemizin Ortadoğu bataklığına çekilmek istenmesidir. Baştan beri değişik aktörleri devreye sokarak ülkemizi bir maceraya sürüklemek istiyorlar.
Ülkemizdeki iç kargaşa yaratma çabaları, küresel aktörlerin senaryolarına uygun şekilde devam ediyor. Ancak böylece daha büyük cinayetler ve soygunlar gözlerden saklanabilmektedirler.
Emperyalizme, sömürüye, baskılara karşı mücadele eden insanları katledenlerin; şimdiye kadar emperyalizme ve sömürüye karşı herhangi bir mücadelesine tanık oldunuz mu?
Olamazsınız.
Neden?
Çünkü onları kullanan el, emperyalizmin elidir de ondan. Onlar, sadece birer zavallı maşadırlar. Kendilerine ne tür isim veya unvan takarlarsa taksınlar, örneğin; askerimizin kafasına çuval geçirenleri İncirlik’ten kovmak için hiçbir girişimde bulunamazlar. Onların gücü; savunmasız insanları havaya uçurmaya, kalleşçe pusuya düşürmeye, genç çocukları cinayetlerde emellerine alet etmeye yeter. Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink…
Kim bilir daha kimler bu tür cinayetlere kurban gidecek?
Dünya bir altüst oluşa doğru gidiyor. Bundan, ülkemizin etkilenmemesi mümkün değil. Ama bu kargaşada halkımızın ve ülkemizin en az zararla çıkması için demokrasiyi, insan haklarını ve bağımsızlığımızı daha kararlı bir şekilde savunmak zorundayız.
Hrant Dink cinayeti, yeni bir kanlı ve karanlık sürecin başlangıcı olmamalı!..
Enver Şat

Evrensel'i Takip Et