25 Ocak 2007 01:00

İttihat Terakki’den bugüne Türkleştirme


Emekli Almanca Öğretmeni Gülçiçek Günel Tekin’in, “Dilimiz Varlığımız Dilimiz Kimliğimizdir” adlı araştırma kitabının ardından ikinci kitabı “İttihat Terakki’den Günümüze Yek Tarz-ı Siyaset: Türkleştirme” bir süre önce yayınlandı.
Yedi yıllık bir çalışmanın ürünü olan ve Belge Yayınları’ndan çıkan kitabında Gülçiçek Günel Tekin, Osmanlı toplum yapısından başlayarak Jön Türklere kadar olan dönem ile sonrasında kurulan Cumhuriyet döneminde uygulanan Türkleştirme politikalarını ele almış. Çok sayıda bilimsel kitaptan yararlanan Tekin, canlı tanıkların ağzından kendi hikayelerini de aktarmış. Kitabı yazmasında kendi yaşam öyküsünün de etkili olduğunu belirten Tekin’in yaşamı da oldukça dikkat çekici. Batman’ın Kozlu köyünde dünyaya gelen Günel, Ermeni Zero ebenin ellerinde gözlerini açmış. Köyde büyük saygınlığı olan Zero Ebe ile yine bir Ermeni olan yeğeninin kayınvalidesinin üzgün duruşları ve yüzlerindeki derin çizgiler gözlerinin önünden hiç gitmemiş.
‘Anadilimi rüyalarımda konuştum’
Kozluk Yatılı Bölge Okulu’na, ailesinin öğrettiği su, ekmek ve süt kelimeleri ile başlayan Tekin’e anadili olan Kürtçe yasaklanmış. “Ben sadece rüyalarımda kendi dilimi konuşabiliyordum. Onun için hep uyumayı istiyordum” diye anlatıyor o dönemde yaşadığı duyguları.
Arkasından Van Kız Öğretmen Okulu’na giden Günel, Kürtlerle beraber, Türk, Laz ve Çerkez öğrencilerle tanışmış. Tarih öğretmeninin, “Çerkezler vatan hainidir” demesiyle, sınıftaki Çerkez arkadaşlarının gözlerinin yaşla dolmasını da unutamamış.
Sonra Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’na seçilen Tekin, ülkücülerin yoğun olduğu okulda sürekli ezilmişliğin ve horlanmışlığın verdiği duygu ile güçlünün yanında olma isteği sonucu “MHP’liyim ülkücüyüm” demeye başlamış. “Soyumu sopumu Türklere dayandırmak için her türlü şeyi uyduruyordum. Boynuma bozkurt kolyesi taktım ve her yerde Türk olduğumu söyledim” diyor.
O dönem Ödemişli olan eşiyle tanışıp evlenen ve Ödemiş’e gelin giden Tekin’e, “Kürt gelin” denilmiş hep. Zaman içinde kendi kimliği ile yüz yüze gelen Tekin, öğretilenle gerçek yaşam arasındaki farkı gördükçe araştırmaya başlamış. Kürt halkı ile Türk halkının yaşamlarının birbirinden çok farklı olmadığını gören Tekin, “Fark şuradaydı, Türkler ne kadar ezilmiş de olsa kendi kimliğiyle yaşabiliyordu. Ama Kürtlerin, Lazların veya Çerkezlerin bu şansı yoktu” diyor. “Jandarma zulmünü, öğretmenin ‘Türkçe konuşun’ baskısını bir tarafa bırakırsanız, bir Batmanlıyla bir Ödemişlinin paylaşamadığı hiçbir şey yok. Ama esas sorun devletin uyguladığı baskıdan, anlayıştan kaynaklanıyor” diyen Tekin, kitabında bunun nedenlerini irdelemeye çalıştığını belirtiyor.
Yok edilen Anadolu kültürü
Sadece Kürtlerin değil, Ermenilerin, Lazların, Çerkezlerin ve Rumların karşılaştığı asimilasyon politikalarını da ele alan Tekin, Jön Türklerin çıkışıyla birlikte Türkçülük hareketinin geliştiğini ve Balkanlar’ın kaybedilmesi ile birlikte gözlerin Anadolu’ya çevrildiğini belirtiyor.
Milli burjuvazi yaratılması uğruna bütün Anadolu halklarına büyük acılar yaşatıldığını ifade eden Tekin kitabında, Anadolu halklarını Türkleştirmek için uygulanan ciddi projeler olarak tanımladığı, Amele Taburları, Şark Islahat Planı, ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ kampanyaları, Milli Türk Talebe Birliği, Halkevleri ve Türk Ocaklarını da incelemiş. “Bu projeler uygulanırken Kürtler hem toprak birliği hem de büyük bir çoğunluk oluşturdukları için kolay kolay Türkleştirilemiyor ve sürekli çatışmalar yaşanıyor” diyen Tekin, şu anda da bu sürecin sonuçlarının yaşandığını dile getirdi.
Türkleştirmek mümkün mü?
Çeşitli Avrupa ve dünya ülkelerinin, homojen bir ulus devlet kurulmadan da halkların bir arada yaşayabileceğini ve devletin ayakta durabileceğini gösterdiğini ifade eden Günel, “Kanada’da üç halk var, 150 yıldır bir çatışma yaşanmamış. İsviçre dört federasyonlu bir ülke. 56 dilde eğitim öğretim yapılıyor” diyor.
Ancak Türkiye’de devletin, başta Kürtler olmak üzere diğer halklara en doğal hakları olan kendi diliyle, kültürüyle, kimliğiyle yaşama ve anadilinde eğitim yapma hakkı vermediğini belirten Tekin, “Başbakan Erdoğan, ‘Kürtlerin hak sorunu yok’ diyebiliyor. Ben 30 yıldır bir Türkle evliyim. Ama ben kendi dilimle, kültürümle yaşamak istiyorum, güvence altına alınmasını istiyorum” diyor. Deniz Baykal’ı da eleştiren Tekin, “Baykal diyor ki, ‘Ulus devlet projesi tamamlanmamıştır. Bu tamamlanmadan biz Kürtlere hak vermeyiz’. Bunun tamamlanması ne demek? Kürtlerin tamamıyla asimile edilmesi Türkleşmesi demektir. Bu mümkün mü?” diye soran Tekin, bu politikanın sadece, çatışma, gözyaşı ve acı getireceğini vurguluyor. (İzmir/EVRENSEL)
Emine Uyar

Evrensel'i Takip Et