27 Ocak 2007 01:00

KESK, Danışma Kurulu’nu topluyor


KESK, önemli bir süreçte ve önemli gündemlerle, bu hafta sonunda (27-28 Ocak 2007) Danışma Kurulu’nu topluyor. Danışma Kurulu’na, illerde KESK’e bağlı sendika şube başkanları katılacaklar.
Geçmiş sürece baktığımızda KESK, uzun süreden beridir ortak örgütlenmeden ve ortak mücadeleden bahsetmektedir. Ancak bu güne kadar somut adım atılmamıştır. Tüm hizmet birimlerinde, hangi sendika üyesi ya da sendikasız, işçi, memur, sözleşmeli, taşeron işçisi ve benzeri olduğuna bakmaksızın tüm emekçilerin bir tek mücadele örgütü etrafında birleştirilmesi için harekete geçilmesi, işyerlerinde sendikal birliğin bu yolla fiilen sağlanması için çalışmalar yürütülmesi, bir an önce işyeri komiteleri oluşturulması çalışmalarına başlanmalıdır.
Şubelerimiz, en geniş toplantılarda 4688 Sayılı yasanın sınırlamaları gözetilmeksizin kadrolu, sözleşmeli, tüm diğer statülerden işçilerini, kamu emekçilerinin işkolunda örgütlü sendikalara üye yapılması ve üyelerin bakanlığa bildirilerek işlemlerin bu üyeler üstünden yapılması için karar alınması, grevli toplusözleşmeli sendika hakkı mücadelesinin fiilen buradan başlayarak yeniden güncellenmesi, 4688 Sayılı yasanın değiştirilmesi mücadelesinin bu çıkış üstünden yenilenmesi, işyeri temsilciliklerinin bu doğrultuda yeniden örgütlenmesinin gündeme alınması konularını ele almaktadır. SSGSS yasalarına karşı mücadelenin yenilenmesi amacıyla KESK, hem kendi içinde gerekli seferberliği yaparken hem diğer sendika ve emek örgütlerinin de harekete geçirilmesine ön ayak olması için görev üstlenmelidir.
Milliyetçiliğe karşı mücadele, bugün sadece demokrasi mücadelesinin, gereği değil sendikalarımızın birlik ve bütünlüğünün vazgeçilmez kuralı haline gelmiştir. Sendikalar demokrasiye, barışa, özgürlüğe kardeşliğe sahip çıkmak için ortak mücadele örgütlemek zorundalar. KESK, bu konuda açık ve kesin tutum alarak bunu ilan etmelidir.
2007’nin, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim yılı olduğu dikkate alınarak;
a) Bugünkü Meclis’in, cumhurbaşkanı seçmesine karşı çıkmak. Ama mevcut yasalar ve Meclis’in oluşumu göz önüne alındığında; cumhurbaşkanının halk tarafından, emekçilerin de kendi adaylarını göstereceği serbestinin sağlandığı koşullarda demokratik olacağının ve dolayısıyla bugün “erken seçimli” ya da “geç seçimli” bir Cumhurbaşkanlığı seçiminin egemen klikler arasında “post kavgası” olduğunun, emekçilerin böyle bir seçimin sonucunu meşru görmeyeceğinin kamuoyuna açıklanması.
b-) Genel seçime bir “emek ve demokrasi cephesi” oluşturarak girilmesi. Mevcut koşullarda iktidar ve sermaye muhalefetinin Amerikan stratejisine bağlanma girişimlerine ve bu çerçevede Irak’ın içişlerine müdahale eden politikalara karşı kesin tutum alınması. Kürt sorununun demokratik çözümü için girişimlerin yapılması. İfade ve basın özgürlüğünün sağlanması; inanç ve vicdan özgürlüğünü sağlayan bir laisizm anlayışının yerleştirilmesi. Musa Anter, Metin Göktepe, Bahriye Üçok ve Uğur Mumcu gibi aydınımızın ardından, son olarak Hrant Dink’in katledilmesinin “Türkiye Barışını Arıyor” konferansının yapıldığı, çok farklı kimlikli insanların (Kürdü, Türkü, Ermenisi, Lazı, Çerkezi, Çingenesi) bir araya geldiği bir döneme denk gelmesi düşündürücüdür. Emek ve demokrasi güçlerinin birleşerek güçlenmesinin zamanıdır.
TÜSİAD-IMF programına karşı, “halkçı ekonomik programı” savunan ve bu temelde oluşacak bir emek ve demokrasi cephesi çerçevesinde seçime gidilebilmesi için KESK’in aktif bir rol üslenmesini savunmamız gerekir.
# Haber-Sen Genel Eğitim Sekreteri (İSTANBUL)
Hıdır Yavuz#

Evrensel'i Takip Et