31 Ocak 2007 01:00

UZUN MESAFE


Okullar kapanınca erişkinlerde de çocuklar kadar olmasa tatil duygusu uyanır. Son tatille birlikte fırsatı kaçırmayan ilan sever gazetelerin reklam sayfaları parası olanlar için önerilerle dolup taşıyor. Oysa giderek yaşam tarzımıza müdahalenin somutlaştığı bu reklamlar sadece gidenleri değil gidemeyenleri de etkiliyor. Farkındaysanız giderek dinlenme alışkanlıklarınız değişmeye başladı. En basitinden tatilleri köyde geçirme, günübirlik piknik gibi alışkanlıklarımızı yitirmeye başladık. Kent yaşamında artık köyümüzde tatilin yerini tatil köyleri, içinde yürüyüş ve eğlenceli hafif sporları da barındıran pikniklerin yerini kahvaltı mekanlarının ağır kalorili sıfır eforlu mekanları almaya başladı. Ama hepsinden de önemlisi "her şey dahil tatil" önerileri. Sınırsız yemek ve alkol, üstelik belli yaş altı çocuklara bedava. Turizm sektörü yaşadığı krizi beş yıldızlı otellerde günlüğü 9 Euroya kadar düşürerek aşmaya çalışırken böylece yanlış yaşam tarzı öğretisini orta alt gelir gruplarına kadar yaymış oluyor. Aslında bu uygulamanın adını doğru koymak gerekiyor. Her şey dahil ama hastalıklar bedava. Bu ilanlarda daha yüksek kolesterol, hipertansiyon, obezite, kalp hastalığı, beyin hastalıklarına davet var.
Hasılı paran mı var derdin var demeden önce hastalıklara davet çıkaran alt gelir gruplarının giderek karne hediyesi alışkanlığına dönüşen fast foodlardan bahsetmek istiyorum. Genelde hediye oyuncaklarla çekici kılınan çocuk mönüleri az bir ücret farkıyla iki misli bol kalorili patates kızartmalı diyete dönüştürülüyor. Karneden karneye ne zararı olur ki diye düşünenler ise yanılıyorlar. Ödüle dönüştürülmüş hatalı yaşam tarzlarının yeme davranış bozukluklarının önemli bir nedeni olduğunu unutmamak gerekiyor.
Yetmişli yıllara kadar çocuklara günah kavramıyla da olsa çok yemek yemenin, geğirdikten sonra yemeğe devam etmenin yanlışlığını öğreten toplumumuzda günah kavramını terk ediş ve yerine yeni bir dil oluşturamamanın tüketim toplumuna son hız dönüşürken sağlık eğitimi boyutuyla bizlere sorumluluk yüklediği aşikar. Neler yapılabileceğini zaman zaman sizlerin de katkısıyla paylaşmaya ne dersiniz?
...
Künt boyunlu erkek guatr hastası olmak Eğer işvereniniz çalışma sürenizde artış olmadan, üstelik daha az mesleki risk alarak bazı müşterilerinizi daha fazla bekletmek ya da oyalamak kaydıyla maaşınızı üç dört kat artırabileceğini ima etse nasıl davranırdınız? Bizim de çoluk çocuğumuz var, reddetmezdim diyen gruptaysanız size ayna karşısına geçmenizi öneririm. Aynada boynunuz artık gözle görülür hale gelen guatrınız eşliğinde künt ve kalın yansıyorsa, hele erkekseniz ameliyat olmak için maaşa bakış konusunda size benzeyen bir hekime rastlamamanızı dilerim. Eğer hekimlerin tamamı Sağlık bakanlığının performansa dayalı ek ödeme uygulamasında daha iyi ameliyata değil ama daha hızlı ve sayıca daha çok ameliyata para anlayışına kapılacak olurlarsa işiniz daha da zor görünüyor. Neden mi? Sizin özelliklerinize sahip iki hastaya ayrılan sürede üç boynu ince kadın hasta ameliyat edilebilir de ondan. Hele kalp, tansiyon, şeker gibi ek hastalıklarınız varsa şansınızı zorlamayın derim. Evet sağlıkta dönüşüm yutturmacası üçüncü yılını dolduruyor. Kendimizden başlayarak sorgulamaya ne dersiniz?
...
Torbaya sığmayan sağlık
Türk Tabipleri Birliği dün ülke genelinde bir itiraz eylemi düzenledi. Nedeni TBMM'de görüşülecek yasa taslağıydı. "Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" adlı torba yasada adından belli olacağı üzere ne ararsanız var! İthal tabir edilen hekimlerin çalıştırılabilmesinden tutun da uzun yıllardır sınav yapılması engellenen Eğitim Hastanelerine sınavsız şef ve şef yardımcısı atanabilmesine, hatta halen sınavla gelmiş eğitim kadrosunun sürelerini beş yıla indirerek kadrolaşmanın sınırlarını genişletmeye, radyoloji uzmanlarının çalışma sürelerini uzatmaya, anestezi teknisyenlerine hasta uyutma yetkisi vererek hasta ve sağlık çalışanları için yeni riskler yaratmaya birçok başlıkta yeni düzenlemeler içeriyor. Mevcut klinik şef ve yardımcılarının görev sürelerini beş yıla indirme çabası ilk anda kadrolaşmayı akla getirmekle birlikte meseleye seçim iklimi nedeniyle ertelenen Kamu Personel Yasa Taslağı ışığında bakmakta yarar var. Asker, polis, hakim ve savcılar dışında neredeyse tüm kamu çalışanlarını sözleşmeli kılmayı hedefleyen bu kurgunun işi SSK Hastanelerinin devriyle genişleyen Sağlık Bakanlığı Eğitim Hastanesi kadrolarının tasfiyesiyle daha da kolaylaştırılmak isteniyor. Nihai hedef kamu sağlık kuruluşlarınınız özelleştirilmesi olduğundan kadrolu hekim sayısının azaltılması diğer özelleştirmelerden aşina olduğumuz bir durum. Sıkıntımız ise deneyimlerimizi hayata geçirememekte.
Son yıllarda tartıştığımız sorunların birçoğunda "beni ilgilendirmiyor" yanlış kanaatini kırmanın yollarını bulmak gerekiyor. Bu nedenle her biri ayrı bir yazının konusu olabilecek yasa taslağının alt başlıklardan ilk anda hekimleri ilgilendiriyor duygusu uyandıran "zorunlu mali sorumluluk sigortasını" da bu hafta sizlerle paylaşmak istedim.Tasarının gerekçesinde sağlık alanında çalışma koşullarının elverişsizliğinden kaynaklı tıbbi hata olasılığının yüksekliği açık olarak belirtiliyor. Öte yandan tüm hastane duvarları ve yer yer kent içindeki reklam panoları kullanılarak sağlıkta her şeyin yolunda gittiği, hastaların ve sağlık çalışanlarının durumdan memnun olduğuna dair yapılan propagandaların gerçek dışılığı bu gerekçe ile hükümet tarafından da kabul edilmiş oluyor. Sürecin can alıcı noktası ise Türk Ceza Yasasından sonra bu yasa ile de hekimlerin giderek daha fazla potansiyel suçlu olarak kurgulanması. Hükümetin sağlık alanında yaşanan yetersizlikleri gidermek yerine hekim ve hastayı birer sözleşmenin iki tarafı haline getirme gayreti ise yaşanmış olumsuzlukları büyük bir pazara dönüştürme gayreti olsa gerek. Bu çaba temelde büyük özel sigorta kuruluşlarının kasasına para aktarmayı hedefliyor. Yani sağlık bir kez daha piyasa koşulları ile baş başa bırakılmış oluyor.Bu yasayı hazırlarken hükümet üyeleri ve sağlık bakanlığının unuttukları asıl nokta kendilerini sigortalatmayı unutmuş olmaları. Sağlıkta kötü çalışma koşullarının vebalinden kendisini giderek işverene dönüştüren Sağlık Bakanlığının yargı süreçlerinde kurtulması mümkün görünmüyor diye düşünüyorum.
Dr. Zeki Gül

Evrensel'i Takip Et