31 Ocak 2007 01:00

GERÇEK


Dün, TTB ve SES’in çağrısıyla hekimler ve sağlık emekçileri, “Torba Yasaya Karşı İtiraz” eylemi başlattılar.
Çünkü, sağlık emekçileri ve hekimlerin, kısaca “torba yasa” adı verdikleri yasayla hükümet; bir yandan sağlık çalışanlarının kazanılmış haklarını ortadan kaldırıp sağlık emekçilerini kölece koşullarda çalışmaya zorlayan düzenlemeler getirirken öte yandan da yabancı hekimlerin Türkiye’de çalışmalarına getirilen sınırlamaları ortadan kaldırarak hekimleri ve hekim örgütlerini zapturapt altına alacak koşullar yaratmayı amaçlıyor.
Hükümet bu uygulamalarını, “hastanelerdeki sağlık hizmetlerini daha çoğaltmak ve yetersiz olan hekim sayısını dışarıdan ‘hekim ithal ederek’ karşılamak” olarak savunuyor. Nasıl ki herhangi bir yerde, belirli sayıda hizmetliyi daha çok çalıştırarak oradan hizmet alanların işleri kolaylaştırılıyorsa; hükümet de hastanelerdeki az sayıda sağlık personelini daha çok çalıştırarak sağlık hizmetlerini iyileştireceğini öne sürüyor.
“Hekim ithali”nin mantığı da aynı piyasa mantığı. Piyasada bir mal yetersizse, dışarıdan bu malı ithal edersiniz; madem memlekette hekim yetersiz, o zaman da hekim ithal edersiniz; bu, bu kadar doğaldır! Dolayısıyla, hükümete ve piyasacı takımına göre sağlık personeli ya da hekimlerin, bu yasaya karşı çıkmalarının mantığı yoktur!
Tabii bu mantık üstünden siyaset de yapılıyor: Daha iyi hizmet için daha iyi çalışma koşulları isteyen sağlık personeli; “yan gelip yatarak maaş almak” istemekle, yabancı hekime karşı çıkan hekimler de “milliyetçilik yapmak”la suçlanarak hastalara ve yakınlarına, “Bakın biz sağlık hizmetlerini iyileştirmek istiyoruz ama sağlık personeli bunu engellemeye çalışıyor” mesajı verilmek isteniyor.
Oysa sağlık personelinin istediği, hizmetlerin kötüleştirilmesi değil iyileştirilmesidir. Ama onlar, zaten ağır koşullarda çalışan sağlık emekçilerinin, çalışma koşullarının daha ağırlaştırılmasını değil daha çok sağlık emekçisinin işe alınarak çalışma koşullarının iyileştirilmesini, hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesini istemektedirler. Bu yasanın da sağlık emekçilerinin yıllardır verdikleri mücadeleyi tasfiye ettiğini gördükleri için yasaya karşı çıkmaktadırlar.
“Yabancı hekim”e karşı çıkan hekimler ise aslında yabancı hekime değil Türkiye’nin, “yabancı hekim çöplüğü”ne dönüştürülmek istenmesine karşı çıkmaktadır. Hekimler ve hekim kuruluşları; mevcut hekimlerin çalışma koşulları iyileştirildiği, halkın ve ülkenin gerçeklerine uygun sağlık politikaları geliştirildiğinde, Türkiye’de gerçekten hekim açığının olmayacağını; izlenen sağlık politikalarının, hekim açığının nedeni olduğunu belirtmektedirler.
Bunları elbette, hem Sağlık Bakanı, hem hükümet hem de bu yasayı destekleyen piyasacı takımı bilmektedir. Ne var ki onların amacı, daha iyi bir sağlık hizmeti değil sağlık alanının; özel hastaneler, uluslararası sağlık tekelleri için mümkün olduğunca büyük bir rant alanına dönüşmesidir. Bunun şartı da sağlık personelinin hiçbir hakka sahip olamadan çalışmaya zorlanacağı yasal düzenlemelerin yapılması ve hekimlerin de her ülkeden eline diploma geçirmiş “hekim”lerle rekabete sokulmasıdır.
Bu aslında halkın sağlığının, piyasanın dişleri arasına atılmasıdır. Bu yüzden hekimler, sağlık emekçileri, kendi kazanımlarını koruyorlar ama aynı zamanda halkın yararlanabildiği bir sağlık düzeni davasını sürdürerek tüm halkın çıkarlarını da savunuyorlar.
Bu yüzden işçi ve kamu emekçileri sendikaları başta olmak üzere tüm emek örgütleri ve emekçiler, TTB ve SES’in açtığı bayrak altında toplanarak mücadele etmek yükümlülüğündedir. Aksi halde, “piyasaya düşmüş” bir sağlık hizmetinin sorumlusu olacaklardır.
İ. Sabri Durmaz

Evrensel'i Takip Et