5 Şubat 2007 01:00

YAŞADIKÇA


En sonunda BM Küresel Isınma Raporu açıklandı. Bu rapor; 6 yıl boyunca 2500 bilim insanının katkılarıyla hazırlandı. Paris’teki toplantıya 100’den fazla hükümetin temsilcisi katıldı. Yani durum bu kadar önemli
Çevresel sorunlarla ilgilenen bilim insanları yıllardır önlem alınması için uyarıcı oldular, raporlar hazırladılar. Ama dünya egemenleri anamalcılar bu raporları dikkate almadılar. Bazı emperyalist ülkelerse, enerjiyi fazla tüketen ve çevreyi kirleten endüstri sektörlerini ülkelerinin dışına çıkartarak sorunlardan kurtulacaklarını sandılar. Oysa sorun kürenin tamamının sorunuydu ve gelip onları da vuracak türdendi. Evet, sorun küresel bir sorun.
Bu sorunun baş sorumluları emperyalistlerdir. En zenginler en fazla kirletenlerdir. Raporda da bu açıkça görülüyor. Ve tehlike öngörülenden de önce dayandı kapımıza. Çünkü yüz yıl sonra soylarının tükeneceği öngörülen bazı canlıların şimdiden yok olmaya başladığını söylemekte uzmanlar. Tehlike kapıda ama bunun baş sorumlusu ABD emperyalizmi hala çevre politikalarında herhangi bir değişikliğe gitmiyor. Kendisiyle birlikte bütün dünyayı da uçurumun kenarına çekmeye devam ediyor.
İngiliz ekonomist Sir Nicolas Stern; küresel ısınmanın dünya ekonomisine maliyetinin mevcut ekonominin yüzde 20’sine denk olacağını öngörüyor. Bunun karşılığı ise yaklaşık 7 Trilyon Dolar civarında. Oysa aynı uzmana göre bu günden alınacak önlemlerin maliyeti dünya ekonomisinin sadece yüzde 1’i kadar bir kısma denk geliyor. Yani baştan önlem almak çok daha ucuza geliyor. Ama gözlerini kâr hırsı bürümüş olan dünya egemenleri, yani küresel emperyalist sermayeler, buna bile yaklaşmıyorlar. Üstelik ABD’de Bush hükümetinin küresel ısınmayı inkâr etmeleri için devlet kurumlarına baskı yaptığını görüyoruz. Hatta bununla ilgili olarak soruşturma bile açılmış durumda.
BM Kalkınma Programı Çevre ve Enerji Grubu Direktörü Olav Kjorven geçen hafta bir radyoda şunları söyledi. “İnsan hayatını ve uygarlığını ciddi biçimde etkileyecek ve bu güne kadar hiç karşılaşmadığımız büyüklükte küresel bir sorunla karşı karşıyayız. BM üç ana dayanak üzerine kuruludur. Bunlardan birincisi insan hakları, diğeri güvenlik ve üçüncüsü de gelişme. Küresel ısınma bu üç dayanağı da yıkabilecek nitelikte.”
Şimdi bu üç dayanağın ne kadar geçerli ve kime göre geçerli olduğu ortada. Irak’ta olanlar bu üç dayanağında emperyalistlere göre ayarlandığının en somut kanıtıdır. Ama küresel ısınma bu şekilde devam ederse, Irak’ta yaşananların bile çok hafif kalacağını anlıyoruz.
Küresel ısınma kıtlığa, su kaynaklarının tükenmesine, kirlenmesine neden olacaktır. Çölleşen ve susuzlaşan, denizlerin yükselmesiyle sular altında kalan topraklardan kitlesel göçler başlayacaktır. Bu kitlesel göçler sonucu ülkeler birbirine girecek, kitlesel kıyımlara neden olunacaktır. Bu kitlesel kıyımlarda gene en fakirler en fazla etkileneceklerdir.
Yani dünyadaki yaşamsal kaynaklar azaldıkça, sorunlar artacaktır. Bu sorunların ortadan kalkması ancak bütün dünya halklarının birleşmesi ve anamalcılığın ortadan kaldırılması, bunun yerine toplumculuğun, hatta kamuculuğun egemen kılınmasıyla mümkündür. Ama bunun koşulları şu an için pek mümkün görünmüyor. Bu durumda sorunun en aza indirilmesi için dünya kamuoyunun hükümetleri önlem almaya zorlamasını sağlamak gerekir. Ve bunu bu gün yapmak gerekiyor.
Bu gün küresel ısınmanın sorumluları suçüstü yakalanmıştırlar. Bunlar; dünya kaynaklarını sorumsuzca tüketen, çevreyi kirleten, bilimi ve teknolojiyi kendi tekellerinde tutarak, kendilerine pazar ya da “köle” olacak gelişmemiş ülkeler yaratan ve küresel ısınmanın faturasını da gene bu halklara kesmeye çalışan, küresel anamalcılardır. Faturanın da bu küresel anamalcılara ödetilmesi gerekir.
Ülkemizde yapılması gerekenlere gelince; öncelikle değişen iklim koşullarına uygun yeni bitki ve canlı türlerinin geliştirilmesi çalışmalarına başlanmalıdır. Su kaynaklarının kirliliğe karşı korunması, su kullanımındaki savurganlığın ve verimsizliğin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Küresel iklim değişimi sonucunda ortaya çıkabilecek ülkeler arası sorunlara karşı şimdiden kendi pozisyonunu alması, bu değişimden en az etkilenerek çıkmak için gerekli öngörüleri oluşturup, şimdiden önlemlerini alması gerekmektedir.
Peki, bizim karar vericilerde bu uzak görüşlülük var mı? Onlar burunlarının önünü bile görebiliyorlar mı ki?
Enver Şat

Evrensel'i Takip Et