8 Şubat 2007 01:00

HAYATIN İÇİNDEN


Dünya küçüldü. İletişim dünyasındaki büyük gelişmeler, dünyanın en uzak köşesinde olup bitenleri, cam ekranların üzerinde gözümüzün önüne getiriveriyor.
Türkiye’den dört bin kilometre uzakta bir odada, 5 kişiyiz. Üçü İngiliz. Bir eşim bir de ben. Türkçe kanallardan birini açıveriyorum. BBC'nin taş çatlasa üç dakika süren haber programlarına inat, bizim dizi film gibi saatler süren haber programlarımızdan biri çıkıveriyor karşımıza.
Haberde Başbakan. Parti toplantısında esip gürlüyor.
“Biz hiçbir zaman ‘Ya sev ya terket’ demedik. Biz ‘Türkiye sevdalısıyız’ dedik. Ülkeyi sevmek onun parasının değerini yükseltmektir. Derin devlet var mı? Tabii var. Bize diyorlar ki ‘Ortaya çıkartın derin devleti’. Kolaysa siz çıkartsaydınız ya.”
İngilizlerden biri “Devlet ne demek?” diye soruyor. Önce eski Yunan’a dönüp şöyle uzun, felsefi bir cevap verip, ülkemin durumunu kurtarayım diyorum. Ama o kadar vakit yok. Hem biliyorum sorular uzayacak iş, Dink’in katline gelecek. “Biz vurmadık, faşistler vurdu” demece yok. Onlar için Kapıkule’nin bu tarafı var ve Doğubeyazıt’a kadar durum aynı.
Toplama İngilizcemle “Devlet” diyorum, “Köyde muhtar, yanında jandarma gediklisi. Şehirde vali, yanında polis. Tarlada ağa, fabrikada patron. ‘Devlet’, evde koca, kadastroda memur.”
“Peki ülke ne demek?” diye soruyor ötekisi. Bir ara bu Frenklerin Türkçe biliyor olmalarından işkilleniyorum ama onları yirmi yıldır tanırım. Başbakan’ın kızgın yüz ifadesinden bir şeylerin ters gittiğini anlamışlar, onun peşindeler.
“Ülke” diyorum, “Uğruna can verenlerin sefalet içinde yaşadığı, tek bir ağaç dikmeyen, tek bir taş koymayanların, onun her karışını paraya çevirip talan ettikleri ve bunu yaparken ‘en vatansever’ pozlarıyla malı köküyle götürdükleri toprak parçasıdır.”
- Biz de böyledir. Kim en milliyetçiden daha milliyetçiyse işin içinde mutlaka bir iş vardır. Sen ülkeni yüceltmek, ülke insanının her birinin insanca yaşaması, üretimden en azından verdiği emek kadar karşılık almasını sağlamak için canla başla çalışırsın, öte yanda uluslararası tekellerle işbirliği yapanlar, vatan toprağını altıyla üstüyle Frenke peşkeş çekenler, gündüz yatıp gece o bar benim, bu batakhane senin kirli işler çevirenler ayıplarını örtmek, hedef şaşırtmak için bağırıp dururlar; “Ya sev ya terk et.”
Bizim en milliyetçiler, otobüse binerken ırkdaşlarını dirsekler, vatanın anasına, yavrusuna bakmadan altüst eder. Statlarda birbirini yer. Sevincinden şehrin göbeğinde çocukları, gençleri vurur. Yaya kaldırımındaki vatandaşını tepeler. Yan bakan sürücüyü tamponlar. Omuz atanı dizinden vurur.
Jim heyecanlandığımı anladı. Söylediklerimden de bir şey anlamamış gibi bakıyordu. “Okey okey” diye lafımı kesecekti ki vazgeçti, sustu.
- Şimdi bir de derin devleti soracaksınız. Bu sizde de var mutlaka. Ama bizde derin devlet, 6. Filo’yu denize döken Deniz ve arkadaşlarının idam kararını hoplaya zıplaya verdiren güçtür. Bizde derin devlet, “Tütün Yasası”nı çıkartıp Amerikan çiftçisini ihya eden güçtür. Derin devlet, “Petrol Yasası”nı yazıp kanun koyucunun önüne koyan, karada, denizde ne kadar petrolümüz varsa uluslararası petrol devlerine devreden, bizim gariban TPAO’yu da bu devlere yem etmek için kamu gücünden yoksun bırakan zıpçıktılardır. Derin devlet, “talan yasalarını” çıkarttıran güçtür. Bizde derin devlet, Avrupa'nın en yoksul ülkesinde 26 adet dolar milyarderi çıkaran ve bu 26 dolar milyarderinin utanmadan başarılı işadamı olarak ortalıkta dolaşmasını sağlayan güçtür.
Tıpkı diğer derin devletler gibi.
Arif Nacaroğlu

Evrensel'i Takip Et